T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İkinci Yeni Dünya Düzeni Ve Gerçekler

11 Eylül sabahı, Amerika'da bir çok insan, tıpkı Türkiye'de ya da başka yerlerde bir çok insanın yaptığı gibi, akşam tekrar evine dönmek, ya da en azından 'yaşamaya devam etmek' üzere çıkmıştı evinden.

Bilmiyorlardı, o sabahın, bir 'dehşet sabahı' olacağını. O günün, bazı insanlar tarafından bir 'milat' olarak seçildiğini.

Bilmedikleri için, evlerine dönemediler.

Bürolarının kapısını açarken, kahvelerini yudumlarken, sekseninci, yüzüncü, yüzbeşinci kattan New York'u seyrederken, ya azgın bir ateşle, kemiklerine kadar yandılar ya da taş ve demir yığınlarının altında korkunç bir şekilde, bedenlerinden hiç bir eser kalmamacasına ezildiler. Amerika'nın yakın geçmişinde görülmemiş bir insanlık trajedisiydi bu.

Ama her nedense, çabuk kapandı, 'trajedi' sayfası. Hemen, daha ilk saatlerde, 'İkinci Yeni Dünya Düzeni Projesi'nin sayfaları açıldı.

Komplo teorileri yarışıyor

Bir çok 'komplo teorisi' üretildi, teröristin kim olduğu hakkında.

İsrail mi yapmıştı? Almanya mı? Japonya mı? Çin mi? Amerika'nın kendisi mi, Saddam mı, Kaddafi mi, Üsame Bin Ladin mi, Oklahoma bombacısının arkadaşları mı? Belki de, Amerika'nın içinde, ama Amerika'nın da üstünde, Amerika'yı 'İkinci Yeni Dünya Düzeni'nin inşasına doğru yönlendirmek isteyen büyük bir 'Derin Güç...'

Sayısız komplo teorisi arasında, akılları durduran bu korkunç saldırının, bu büyük organizasyonun Üsame Bin Ladin ve örgütü Kaide tarafından sahneye konulduğunu savunan komplo teorisi, 'hakem kararıyla,' 'resmi teori' olarak ilan edildi.

Günler geçtikçe, olaylar geliştikçe, 11'de ölen insanlar 'ayrıntı' düzeyine indirilecekti. Dünyanın karşı karşıya olduğu asıl gerçek, 'İkinci Yeni Dünya Düzeni' projesiydi.

Projenin, Üsame Bin Ladin yakalanıp yargı önüne çıkarılması ve onu himaye eden Taliban yönetiminin cezalandırılması ile sınırlı olmadığı her halinden anlaşılıyordu. ABD Başkanı Bush, yıllarca sürecek bir savaştan söz ediyordu.

Yeryüzüne hükmetme yetkisini elinde bulundurduğunu düşünen güçler, Yeni Düzen'in tesisi için, belli ki, 11 Eylül'deki insanlık trajedisine yeni trajediler eklemeyi düşünüyordu.

Nasıl olsa tarih, gerçeğe iltifat etmez, insanın trajedisine kulak asmazdı. New York'ta ölen beş bin küsur kişiye ait beş bin küsur hikaye, tarih için çok önemli değildi. Kandahar'da, Kabil'de, Mezar-ı Şerif'te, Bağlan'da, Herat'ta ölen masum insanların; kadınların, çocukların hesabını, bu dünyada, kim tutacak, kim soracaktı?

İnsan'a karşı savaş

Yeni Şafak'ın görevi, 11 Eylül'de ve onu takip eden günlerde, okurlarına ve bütün Türkiye'ye gerçeği yansıtmak ve Türkiye'ye yakışır bir perspektif sunmaktı.

Yeni Şafak, 11 Eylül'le ilgili hemen bütün 'teori'lere, bütün 'veri'lere, bütün 'yaklaşım'lara sayfalarında yer verdi.

Afganistan'daki savaşta da, Amerika Birleşik Devletleri'nden, Bin Ladin'den, Taliban'dan veya Kuzey İttifakı'ndan çok daha önemli bir şey vardı. 20 yıldan fazla bir süredir, bazen Rusya, Bazen Amerika, Bazen Pakistan, İran ya da başka birileri yüzünden savaş ortamından kurtulamayan Afgan halkı, yeniden bir büyük savaşa maruz kalacaktı. İnsan, kaybedecek; kin, nefret, öfke, şiddet bir kez daha galip gelecekti.

Bu gerçeğin de gösterilmesi gerekiyordu. Yeni Şafak, bir çok gazetenin sayfalarına sokmadığı bu gerçeği ilk günlerden itibaren ön planda tutmaya özen gösterdi.

Yeni Şafak, 11 Eylül'ü anlamak isteyenler için, seçkin yazar kadrosuyla da benzersiz bir 'imkan' oldu; hem okurları hem de tüm kamuoyu için. Farklı bakış açıları, Yeni Şafak'ın yayın yönetimi, yazarları ve okurlarıyla birlikte oluşturduğu 'özgür' ortamda, 'uygar' sınırlar içinde, Türkiye'nin hizmetine sunuldu. Bir tarafıyla Yeni Şafak'ı da hedef alan 'Linç Kampanyası' sırasında, Yeni Şafak'taki bu özgür ortamı Yeni Şafak'ı arkadan vurmak amacıyla kullananlar da eksik değildi. Ancak, Yeni Şafak ve Yeni Şafak okurları bu tutuma karşı 'seviye'yi tercih ettiler.

Dünya basınında yapılan önemli yorumlar, değerlendirmeler, haberleştirilerek Yeni Şafak sayfalarına taşındı. Amerika'da, Yeni Şafak okurları için, konuyla ilgili özel röportajlar yapıldı. Afganistan-Pakistan sınırında hayat mücadelesi veren milyonlarca mültecinin dramı, yerinde izlenerek, Yeni Şafak okurlarına aktarıldı.

Herkesin, ayrı bir 'gerçek tasviri' yaptığı, gerçeğin, güce göre belirlendiği bir dünyada yaşıyoruz. Yeni Şafak, bu 'yapay' tasvirlerin ötesine geçerek, gerçeğin kendisini bulmayı ve göstermeyi hedefliyor. Bütün imkanlarını, gerçeği bulmak ve gerçeği sunmak için seferber ediyor.


12 Kasım 2001
Pazartesi
 
EDİTÖR'DEN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED