|
|
Yaşasın, Bakanımız 'Ali okulu' mezunu..
Yaşasın sonunda bizim de "Ali okulu" mezunu bir Milli Eğitim Bakanımız oldu!.. Siz hiç yeryüzünde, okuma yazması olmayan, sanattan, estetikten nasibini almamış, hayatında bir kez olsun şiirin "evrensel dili" konusunda, kulaktan dolma bile olsa en küçük bir bilgisi bulunmayan Bir Milli Eğitim Bakanı'nın olabileceğini tahayyül edebilir misiniz? Ama var, hem de bizim ülkemizde. Üstelik, "Ali okulu" mezunu ve de okuması "yandan çarklı!.." Siz hiç yeryüzünde, şiirin, hikayenin, romanın yüzyıllar içinden süzülüp gelen tarihsel birikimini reddeden, "eğitimin miladını" değiştiriyorum diye koca bir medeniyet mirasını inkar eden, yani cehaleti çağdaşlık zanneden bir Milli Eğitim Bakanı'nın varolduğunu duydunuz mu? Ama var, hem de bizim ülkemizde, üstelik "Ali okulu" mezunu!.. Kafasını "failatun failün"le bozmuş bulunan Milli Eğtim Bakanı Metin Bostancıoğlu, yıllardır zihinlerimizi iğdiş eden, soyutlama melekelerimizi dumura uğratan "akıl dışı" bir eğitim sistemini ıslah etmek yerine, bir medeniyet havzası içinde yüzyıllardır çiçeklenen evrensel edebiyat değerlerimizi biçmeye hazırlanıyor. Bakan Bostancıoğlu da tıpkı, Ecevit'in kadim dostu Saddam gibi "çağdaş buldozerlerle" Divan Edebiyatı'nı yoketmek için düğmeye basmış bulunuyor. Tarihçi yazar Murat Bardakçı dünkü Hürriyet'te bu konuda şöyle bir tesbitte bulunuyor: "Saddam bizim 'Divan Edebiyatı' problemini kökünden çözmüş, bu edebiyatın en büyük şairlerinden olan Fuzuli'nin Kerbela'daki mezarını buldozerlerle yerle bir etmişti." Gördüğünüz gibi, "çağdaş" ambalajda sunulan anlayışla diktatör Saddam'ın anlayışı aynı. Evet bu ülkedeki eğitim sisteminde ve özellikle de edebiyat eğitiminde yanlış giden çok şeyler var. Ama bilelim ki bu yanlışlık, yeni kuşakları geleneksel şiirimizin üstadları Fuzuli'nin, Şeyh Galib'in, Baki'nin şiirinden mahrum bırakarak değil, edebiyat eğitimini "failatun failün" gibi sıradan bir ezberciliğe indirgeyen ilkel ve ideolojik eğitim anlayışını sorgulamakla düzeltilir. Şimdi sayın bakan, "eğitimin miladını" cumhuriyetle başlatacağını ilan ediyor. Doğrusu, bu anlayışı tanımlamakta zorluk çekiyorum. Sayın bakan, bu ülke insanlarının "mağara kovuğu"ndan falan mı çıktığını zannediyor acaba? Yoksa, hiçbir medeniyet kurma becerisi gösteremeyen sıradan insanlar topluluğu mu? Eğer sayın bakanın birazcık olsun "okuma yazması" olsaydı, gerek Türkiye'yi, gerekse dünyayı algılamakta bu kadar zorluk çekmeyecekti. Ancak, "Ali okulu" mezunu olan bakanlarımıza, biraz içimiz acıyarak da olsa anlayış göstermek gerekiyor. Çünkü onlar, yaşadığımız dünyadaki sanat ve edebiyatın güzellikleriyle tanışma şansına hiç ama hiç sahip olamamış "estetik fakiri" insanlardır... Bakan Bostancıoğlu, eğitimin "miladını" nereden başlatırsa başlatsın, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da eğitimde yine aynı "cehalet şarkısı"nı söyleyeceğiz demektir. Çünkü, sanatın, düşüncenin evrensel rüzgarıyla hiçbir şekilde buluşma hedefi bulunmayan "ideolojik eğitim" anlayışı, "örümcek kafalı" yeni nesiller yetiştirebilir ancak. Bu kafa, nasıl bir "eğitim miladı" başlatırsa başlatsın, Fuzuli ve Şeyh Galib'i anlayamadığı gibi, Dickens'i, Shakespeare'i, Thomas Mann'ı, Schopenhauer'i Nietszche'yi ve Heidegger'i de anlayamayacaktır. "Ali okulu" mezunları ancak Saddam'ı anlayabilir çünkü... İşte sanattan, edebiyattan, estetikten nasibini almamış "örümcek kafalı" bu dikdörtgen kafalı ideolojik anlayış, bize "Cumhuriyet"i bile "öcü" gibi gösterdi. Yüzlerine ideolojinin karanlık duvarlarının "soğuk yüzü" yansıyan bu anlayış, cumhuriyeti bir "korku rejimi" gibi sundu yıllarca bize. Oysa cumhuriyet bir sevinçti, birey olanın özgür sesiydi...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |