|
|
Mikrofon'un sesi...
Naklen maç yayınları amacının dışına çıkmaya başladı. Son yılların modası haline gelen "yorumculuk" zevkle izlediğimiz maçın sanki reklâm kuşağı gibi oldu. Maçı anlatan spiker, zaten bol bol yorum yapıyor. O da yetmiyormuş gibi yanında oturan arkadaşına tasdik ettiriyor. Müsabaka başlayalı beş-on dakika olmuş ve "Hakem mükemmel maç yönetiyor" deniliyor. Bu arada hakemin yorumcuya göre yanlış kararı. "Rezalet kardeşim, böyle hakemle maç kazanılmaz..." derken ilerleyen dakikalar, kaçan goller... Teknik direktörler de nasibini alıyor. "Şunu çıkarmalı, bunu oyuna almalı..." "Orta saha" iyiki icat oldu ve gelen giden bu sahaya yorumunu yönlendiriyor. Dikkat edilirse yorumculuk yapan futbolu bırakmış "spor yazarı!" kendisi hangi mevkiide oynamışsa tenkitlerini, takdirlerini onun üstüne kuruyor. Aynı şekilde hakemliğin emeklileride topu dönüp dolaştırıp maçı yöneten hakeme atıyor. Ve bizler, naklen maç yayını mı seyrediyoruz yoksa lâf salatası mı yiyoruz anlamıyorum. Spiker arkadaşlarım, seyrettiğimiz müsabakayı ellerindeki arşiv notlarıyla zenginleştirdikleri zaman izleyene daha faydalı olurlar. Yoksa duygusal, tarafgir, fanatik olmalarına hiç gerek yok. Ayrıca, bağlı bulunduğu medya kuruluşunun avukatlığına soyunmaya da hiç ihtiyaçları olmamalı. Çok iyi hatırladığımız usta spikerlerimiz maçları Radyo ve Televizyonlardan anlatırken zevk alırdık. İsimlerini yazmama gerek yok. Onların 90 dakika içinde yaptığı espriler bugün spor sayfalarının manşetleri oluyor. Ben noktalıyorum, Ümit Aktan devam etsin. Mikrofonlar onu özledi...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |