T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

A K T Ü E L

Bu acıyı unutmak zor

Aradan 2 yıl geçmesine rağmen 7,4 şiddetindeki depremle sarsılan Marmara Bölgesi'nde felaketin yaraları henüz sarılamadı. Deprem bölgesindeki 'çaresizlik duygusu' psikolojik rahatsızlıkları patlatırken, özellikle gençleri pençesine alan depresyon, intiharları da beraberinde getiriyor.

Yüzyılın felaketi diye nitelenen 17 Ağustos depreminin üzerinden iki yıl geçti ve depremin yaraları henüz tam anlamıyla sarılamadı. Merkez üssü Gölcük olan, etkilediği Yalova, Kocaeli, Sakarya, Bolu ve Düzce'de deprem sonrasında yaşamının 12 ayını çadırkentlerde geçiren bölge halkının önemli bir bölümü, yaklaşık 1 yıldır prefabrik konutlarda barınıyor. Kullanılamaz hale gelen konutları yerine yeni yapılacak konutların özlemini çeken hak sahiplerinin yüzde 95'i, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Dünya Bankası ve gönüllü kuruluşlarca yaptırılan deprem konutlarının anahtarlarını teslim aldı. Ancak, bu konutlara girip yeni yaşamına başlayan depremzede aile sayısı henüz yüzde 25 seviyesine ulaşmadı.

Aslında 17 Ağustos depreminden hemen sonra devletin acziyeti bariz bir şekilde ortaya çıktı. Devletin müdahalesi gecikince halkın imdadına sivil toplum kuruluşları yetişti. Şüphesiz büyük Marmara depremi Türkiye'nin yaşadığı ilk felaket değildi. Ancak tüm eski depremlerde olduğu gibi Marmara'da da, "Devletimiz her şeyin üstesinden gelecek güçtedir" açıklamaları vatandaşa, "Biz bu filmi daha önce de seyrettik" dedirtecek cinstendi.

Hala kayıplar aranıyor

Acıyı en fazla hissedenler şüphesiz yakınları ölen veya onlardan bir daha hiç haber alamayan depremzedeler oldu. Önce enkazlar umut oldu, sonra hastaneler, ama en sonra cansız bedenlere bile razı oldu depremzedeler. Doğrusu kaybettiklerinin bir gün dönüp geleceği günü özlemle bekleyenlerin hüzün dolu hikâyeleri, acıyı her geçen gün artırıyor. Bu bekleyişi iki yıldır sürdüren kişilerden biri enkazdan 23 saat sonra çıkarılan; eşini depremde kaybeden Durmuş Aydere. Aydere, yakınlarını arayan yüzlerce kayıp ailesinin üyelerinden sadece biri. Aydere, beton yığınlarının altından 23 saat süren çalışmadan sonra ağır yaralı olarak kurtarılırken, oğlu Eyüp'ün yaşayıp yaşamadığından emin değildi. Oğlunun hastaneye kaldırıldığını öğrenen Aydere, hastaneden sonra onun izine rastlamamıştı. Depremin üzerinden iki yıl geçti; ancak Aydere'nin yüreğindeki deprem dinmedi. Oğlunun hala yaşadığına inanan Aydere; il il, ilçe ilçe gezerek 'Eyüp'ünü arıyor.

Deprem bölgesinde çaresizliğin en fazla kendisini gösterdiği yerlerin başında prefabrik konutlar geliyor. Yalnız Adapazarı'nda 40 bin kişi prefabrik konutlarda yaşamlarını sürdürme mücadelesi veriyor. Toplu Konut İdaresi'nin konut açığını gidermek için tasarladığı arsa üretim çalışmaları da olduğu yerde sayıyor. Aynı şekilde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın Gecekondu Yasası'ndan hareket ederek yapmayı planladığı konut projeleri ve arsa üretim çalışmaları da son ekonomik kriz ile birlikte rafa kaldırılmış durumda.

Bu yaz geçmez

17 Ağustos depreminin sonrasında depremzedelerin barınma sorununu geçici olarak çözüme kavuşturma amacıyla yaptırılan prefabrik konutlar, yaz sıcaklarıyla birlikte iyice yaşanmaz hale gelmiş durumda. Depremzedeler prefabrik konutlarda ısı yalıtımı olmadığı için gün boyu devam eden yakıcı sıcaklarda adeta kavruluyor. Prefabrik konutlarda sıcağın çok daha etkili olduğuna dikkat çeken yetkililer gün boyu yaptıkları anonslar ve uyarılarla yaz sıcaklarına karşı vatandaşları sürekli uyarıyorlar. Mümkün olduğunca sıvı gıdalar alınması gerektiği anonsları yapılırken, halk kendi imkanlarıyla sıcaktan korunmak için prefabrik konutlarda ısı yalıtımı yapmaya çalışıyor. Adapazarı ve Gölcük'te sıcaklar 35 dereceye çıkarken, prefabrik konutların içerisindeki sıcaklık 47 dereceyi buluyor. Sıcakların artmasıyla özellikle küçük çocuklar ve bebeklerde ishal ve su kayıpları nedeniyle ölüm olaylarında hızlı bir artış görülüyor. Prefabrike konut yerleşim alanlarında oturan depremzedeler, sıcaklarla birlikte sivrisinek istilasından bunalıyorlar. Sıcakların bastırmasıyla sivrisinek istilasına uğrayan depremzedeler, konutların ilaçlanmasını istiyorlar. Depremzedeler ilaçlama çalışmalarının bir an önce başlamasını gerektiğini savunurken, yerel yönetimler gerekli imkanların olmaması nedeniyle ilaçlama çalışmalarında yetersiz kalıyorlar.

İntihar olaylarında artış

Uzmanlar, deprem bölgelerinde çaresizlik duygusunun verdiği psikolojik rahatsızlıklarda yüzde 50'ye varan bir artış meydana geldiğine dikkat çekiyorlar. Depremin büyüklüğü ve yarattığı can kaybı ile tahribat nedeniyle izleri silmenin kolay olmadığını kaydeden uzmanlar, deprem sonrası psikolojik rahatsızlık duyduğunu söyleyip hastanelere başvuran kişilerin arttığını belirtiliyorlar.

Bu rahatsızlığın yarattığı etkiyle deprem bölgelerinde birbiri ardına intihar vakaları yaşanıyor. Geçtiğimiz ay Adapazarı'nın Evrenköy, Geyve Belpınarı Köyü ve Hendek'te aynı gün üç genç kız intihara teşebbüs etti. Depremle birlikte gelen imkansızlıklar ve son yaşanan ekonomik kriz ile birlikte gençleri pençesine alan depresyon, intiharları da beraberinde getiriyor.

Geçtiğimiz günlerde Evrenköy'de 21 yaşındaki Gülcan Şahin aşırı dozda ilaç alarak yaşamına son vermek isterken, aynı gün ikinci olay Geyve'nin Belpınar Köyü'nde yaşandı. 26 yaşındaki Melike Gökdağ girdiği bunalım sonucu tarım ilacı içerek intihara teşebbüs etti. Aynı gün geç saatlerde ise Hendek'te Alparslan caddesinde bir ihtihar haberi daha geldi.

17 yaşındaki Saliha Y. bir miktar sinir ilacı içerek yaşamına son vermek istedi. Hastaneye kaldırılan Saliha hala yaşam mücadelesi veriyor.

Yine geçtiğimiz ay genç bir kız intihara teşebbüs etmiş, son anda babası tarafından fark edilerek hastaneye yetiştirilmişti. Kayıt cihazımızı genç kızın babasına doğru uzattığımızda önce biraz çekiniyor ama daha sonra isminin yazılmaması ve fotoğrafının çekilmemesi koşulu ile sorularımıza yanıt veriyor. Baba, intihar olayını hayattan kaçmak ve korkaklık olarak değerlendirirken, biricik evladının nerede tıkandığının, nasıl kendi hayatına kendi eliyle kıyacak hale geldiğinin yanıtını arıyor ve intihar olayının tek sorumlusu olarak da depremden sonra kendilerini bir başına bıraka devleti görüyor.
YARIN: Mezar taşları, yastık oldu

 
İnekleri getir anahtarı al
Rize'nin Hemşin İlçesi'nin görevden alınan FP ilçe eski başkanı Mehmet Güneysu, parti binasının anahtarlarını yeni başkana vermek için iki süt ineği istiyor. Görevden alınmasına rağmen parti binasının anahtarlarını teslim etmeyen eski başkan Mehmet Güneysu, görevi süresince çok masraf yaptığını belirtti. Güneysu, şunları söyledi: "Bazı masrafları karşılamak için iki ineğimi sattım. Beni hiçbir gerekçe göstermenden görevden aldılar. Parti içindeki gelenekçi-yenilikçi tartışmalarından ipimiz çekildi. Hepsini kabul edebilirim ama sattığım iki ineğimi geri almadan parti binasının anahtarlarını vermeyeceğim." Mehmet Güneysu'nun görevden alınmasıyla ilçe başkanlığına atanan Salih Okan ise parti binasının anahtarları olmadığı için çalışmalarını yürütemediklerini ifade ederek, şöyle konuştu: "Şaştım kaldım. İlçe başkanlığına atandım. Fakat eski başkan kapıyı kilitleyip gitmiş. İki süt ineği istiyorumuş. Bu benimle alakalı bir konu değil. Tabelam var, yetkim var ama binama giremiyorum."

15 Ağustos 2001
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED