Türkiye'nin birikimi... | ||
|
1 Kasım 1954'te toptan bir ayaklanma ile Fransız sömürge yönetimine karşı bağımsızlık savaşını başlatan Cezayir halkını ezmek için harekete geçen Fransız ordusunun başta gelen komutanlarından biri olan ve 1959'da Cezayir başkentinin olağanüstü yönetim komutanlığına getirilen Jacques Massu, şimdiye kadar gizli tutulan tarihî bir açıktlama yaptı: "İşkence mi? Elbette, işkence uyguluyoruz. Basının belli bir kesimi, bu konuyu işleye işleye bizi bıktırdı. Fakat, başka nasıl davranmamızı istersiniz?" Bu açıklamayı, 1957'de başkentteki makamında kendisiyle yüzyüze görüşen Fransız gazeteci Jacques Duquesne'e yapmıştı. O sıralarda Paris'te yayınlanan "La Croix" (Haç) gazetesinin savaş muhabirliğini yapan Duquesne, 1960'a kadar yerinde izlediği işkence ve keyfî idam uygulamalarını aradan 40 yıl geçtikten sonra L'Express dergisinde gözler önüne seriyor. Duquesne tanık olduğu olayları şöyle anlatıyor: "Birkaç gündür Cezayir'deydim. Her kesime mensup çeşitli kişilerle tanışmıştım. Başkentte sükûnet hüküm sürüyordu. Fransız ordusu, Cezayir'in bağımsızlığı için savaşan FLN'nin (Ulusal Kurtuluş Cephesi) önemli bir bölümünü yenilgiye uğratmıştı. Fakat, halkla konuşanlar, askeri zaferin siyasi bir yenilgiye mal olduğunu hemen anlıyordu.
5 bin kişi kayıpİşkence ve insanların kaybolması sorunları zihinleri devamlı bir şekilde meşgul etmekteydi. Erkekler, bazen de kadınlar tutuklanıyor ve daha sonra kendilerinden hiç haber alınamıyordu. Cesetlerinin taş bağlanarak denize atıldığı farzediliyordu. Sayılarının genellikle 3 bini bulduğu ileri sürülüyordu ama Cezayir belediye başkanı Jacques Chevallier, 5 bin gibi bir rakamdan söz açmıştı. Bir akşam, 1. hava indirme alayından binbaşı Heile de Saint Marc'la yemek yiyordum. Yemekte diğer subaylarla aramızda uzun bir tartışma çıktı. Ertesi sabah şafak vaktine yakın, otel odamdaki telefon çaldı. Binbaşı Saint Marc, "Arzu ediyorsanız general Massu'yü görebilirsiniz, sizi bekliyor" diyordu. Yalnız, gayet açık şu şarta uymam gerekiyordu: Dışarıya bu konuşma ile ilgili hiçbir şey sızmamalıydı. Kabul ettim ama daha sonra işkence uygulamaları hakkında yazdığım yazılar yalancı diye damgalanmama sebep oldu. Saint Marc, beni cipiyle general Massu'ye götürdü ve böylece Cezayir'deki Fransız ordusunun en yetkili ağızlarından birinin işkence iddialarını kabul ettiğine şahit oldum.
Tırnakları sökülen, asılan insanlarAçıkça anlaşıldığı gibi, işkence ve idam uygulamaları şüphe götürmez bir gerçekti. Uygulamalar sadece Cezayir'in başkenti ile burada sürdürülen savaşa özgü değildi. "L'Express" dergisinde yayınlanan fotoğraflar 1959 ile 1960'da Konstantin bölgesinde bizzat Fransız askerleri tarafından çekildi. Bu fotoğrafları 40 yıl boyunca sakladım ve hiç yayınlamak istemedim, ama artık tarihî bir gerçeği açıklamanın zamanı geldi. Fransız askerlerinin baskı ve sindirme yöntemlerine ırza saldırı ve köyleri ortadan kaldırma uygulamaları da dahildi. Bir askerin anlattığına göre, hastabakıcı olarak görev yaptığı birliğinde hemen hemen her sabah, gece boyunca işkence gören kişileri tedavi ediyordu. Hemen hemen her yerde en çok uygulanan tedavi şekli ise, bazen kadınların cinsel organları da dahil olmak üzere, vücudun her yerine elektrotlar yerleştirerek cereyan vermekti. Diğer işkence yöntemleri ise gerçekten insanı yok etme amacını taşıyordu. Kurbanın ya hortumla ağzının içine su sıkılıyor, ya tırnakları sökülüyor, ya başı su dolu küvete daldırılıyor, ya da ayakları zorlukla yere değecek şekilde saatlerce bileklerinden asılı tutulması sağlanıyordu.
100 yıl süren işkenceOsmanlı'nın dağılma sürecinde, islam ülkeleri Batı emperyalistleri tarafından bölünerek paylaşıldı. Kuzey Afrika da Fransızlar'a bırakılmıştı. Fransız ordusu 1827'de başlattığı işgal sonucunda, Cezayir dahil kuzey Afrika'nın büyük bir bölümünü işgal etti. Fransızlar 100 yıl Cezayir'i sömürge altında inlettiler. 1952'de ülkenin bağımsızlığı için mücadele eden Cezayirliler, 1962'ye kadar direndiler. 10 yıllık savaş sonunda 1.5 milyon Cezayirli katledilmiş, yüzlerce köy ve kasaba yerle bir edilmiş ve savunmasız halk yurdundan kovulmuştu. Ancak ilginç bir nokta vardı: Fransız yönetimi yalnız değildi. Bir de İsrail vardı olayın içinde. İsrail yönetimi, Cezayir ayaklanmasını bastırması için Fransızlar'a büyük destek vermişti. Cezayir'i yöneten Fransız valilerinin neredeyse tümü masondu.
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|