Grand Otel’in sahibi Halit Ergül yüzde yüz suçludur. Çünkü o, Batı Karadeniz Otelciler Derneği Başkanı, Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve TGA Karadeniz Bölge Temsilcisi bir işadamı olarak -ki aynı modelden Türkiye’de yüzlerce vardır- kendini kanunun, yasanın, hukukun, şehrin üzerinde görme alışkanlığıyla maluldür. Sahibi olduğu otelde insanların güvenliğini sağlamak onun için “temel bir vazife” değildir. Hiç olmamıştır. Her türden temel vazifesini “-mış gibi” yaparak halledeceğini düşünen Ergül, hem iktidara hem muhalefete yanlayarak gemisini yürüten, “dostları” vasıtasıyla hukuku da, nizamı da sürekli atlatabileceğini düşünen biridir. 3 ila 5 milyon lira harcayarak (ki otelinin geceliğinin 30 bin lira olduğunu düşündüğümüzde bir gecelik hasılatıdır) insanları otelinde güvenle ağırlamak yerine belediyeye başvuru yaptığı evrakta “hülle yapma” yoluna gitmiş bir hödüktür. İnsanlarımızın yanarak ölmesinden dibine kadar sorumludur.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, Grand Otel yangınında yüzde yüz sorumludur ve suçludur. Öncelikle, yönettiği belediyenin yaptığı denetimde otelin yangın bakımından bin türlü kusuru olduğu ortaya çıkınca yönettiği belediyede evrakta hülle yapılmış, 3.000 metrekarelik denetim alanı aynı evrak sayısı ile 70 metrekareye indirilmiştir. Üstelik bu eksiklikleri devletin ilgili makamlarına bildirmemiş, raporu sümenaltı etmiş ya da ettirmiştir. Çok büyük ihtimalle raporun sümenaltı edilme yönteminin aklını da “çok yakın arkadaşı” olan otel sahibi Halit Ergül’e kendisi yahut yöneticilerinden biri vermiştir. Hukuki süreç bunu nasılsa ortaya çıkaracaktır. Eh, zaten Tanju Özcan da “hukuksuzluk” etmenin normal olduğunu canlı yayında beyan etmiş biridir.
Diğer yandan, belediyesinin yetki alanında olan ve sezonda günlük 8-10 bin kişiye, gecelik 1.500 kişiye hizmet veren koca bir alanda bir yangın müfrezesi hazır etmemek de doğrudan Tanju Özcan’ın suçudur. Erciyes’te, Yedikuyular’da, Ergan’da daha bilmem nerelerdeki kayak merkezlerinin hepsinde sezonda bir yangın müfrezesi hazır bekler ve bu müfrezeyi il belediyesi hazır eder. Çünkü hepimiz biliriz ki itfaiye teşkilatı kurup yangınlara müdahale etme sorumluluğu büyükşehir, il, ilçe belediyelerindedir. CHP trollerinin “tabii yangına 1 saat sonra müdahale edilebildi, orası şehre ne kadar uzak, biliyor musunuz?” tadındaki aptal saptal propagandalarının hiçbir ciddiyeti yoktur. Orada sezonda bir yangın müfrezesi bulundurmayan belediye işini yapmamış demektir. Denilebilir ki “Seben ilçesi göndereydi” he mi? O zaman sorarım. Halit Ergül isimli hödük niye yangın denetim raporunu Bolu Belediyesi’nden istiyor madem? 4.800 nüfuslu Seben ilçesi, Kartalkaya’da nasıl yangın müfrezesi hazır bulundursun?
Bu arada bu afetten sonra AFAD benzeri bir merkezi itfaiye teşkilatı kurulması gündeme alınacak sanırım hızla. Bu, esaslı bir çözüm olur işte. Hatta belki yönetmelikte bir değişiklik yapılıp yangın tedbiri denetleme sorumluluğu da bu yapıya devredilir de yerel yönetimlerde kurulan ya da kurulması her zaman muhtemel olan “ahbap çavuş ilişkisi” ortadan kalkar.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Grand Otel faciasında birinci dereceden sorumlu değildir ama bir bakımdan eksiği vardır. Otellerin havuzunun suyunu ve sağlık bakımından diğer kontrollerini Sağlık Bakanlığı’nın, vergisini Maliye Bakanlığı’nın, müşteri ve çalışanların adli bakımdan kontrolünü İç İşleri Bakanlığı’nın, yangın bakımından da kontrolünü yerel yönetimlerin yaptığını ve bu kontrollerin “turizm işletme belgesi”ni evet doğrudan ilgilendirdiğini ama bu konuların bakanlığın uhdesinde olmadığını açık bir iletişime çeviremedi. Aslında cenazelerimiz varken bu iletişimin yapılması doğru da değildi lakin yine de öyle sert ve ahmakça bir saldırı oldu ki hepimizde bir “bu kadar açık bir konunun iletişimi niçin yapılmıyor?” kızgınlığı gelişti.
Gelelim bir “suç ortağı” meselesine. Bu tip otellere “yerli müşteri” gönderen turizm acentalarının tamamına yakını da bu faciaya maalesef ortaktır. Size çok iyi bildiğim bir şey söyleyeyim. Türkiye’ye kendi ülkesinden turist gönderen yabancı turizm acentalarının hemen hepsi müşteri yolladıkları otellerin tüm güvenlik tedbirlerine yerinde bakarlar. Yangın tedbiri olmayan otellere turist göndermeyi akıllarının ucundan bile geçirmezler zira bilirler ki olası bir terslikte ödeyecekleri tazminat ve sigorta bedelleri korkunç bir yük getirir onlara. Bizim yerli turizm acentalarımız ise o meşhur Türk kafasıyla “nasılsa bir şey olmaz abi”ye yatırırlar işi. İşini iyi yapan turizm acentası çok ama çok azdır ülkemizde ne yazık ki.
Bunca çuvaldızdan sonra son cümlelerim de iğne olsun. Ben kişisel tercih olarak da kalmam, ayrıca parasını karşılamaya gücüm de yetmez ama geceliğine otuz bin lira verilen bir otelde kalmaya karar versem ben de öncelikle otelin bana sağladığı “lükslere” bakarım sanırım. Temel meseleler gözümden kaçar. Oysa ilk bakmamız gereken şey ne olursa olsun temel meselelerdir. Fakat galiba genetik bir yatkınlıktır bizde “bir şey olmaz abi ya” deme hastalığı. Denetleyenden denetlenene, bürokrattan memura, patrondan müşteriye kadar sirayet etmiş bir toplumsal genetik olarak “bir şey olmaz abi ya” hastalığı. Oysa bir şey oluyor. Her seferinde ölüyoruz. Daha ne olsun yahu?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.