Ayşe Barım suçsuzdur

04:0026/01/2025, Pazar
G: 26/01/2025, Pazar
İsmail Kılıçarslan

Başlığı yanlış okumadınız. Ayşe Barım hem de bütünüyle suçsuzdur. Fatih Altaylı’nın bile Barım’ı savunurken çıkmaya cesaret edemediği o perdeden konuşarak tekrar söyleyeyim: Ayşe Barım’ın hiçbir suçu yoktur. Bir suç varsa bu, bütünüyle ve sadece bize ait bir suçtur. Çünkü bizler aslında ülkemizi sevmiyor, hatta ülkemizden tiksiniyoruz. Çünkü bizler, birilerinin bize neyi nasıl düşünmemiz gerektiğini dikte etmesine bütünüyle müsaade ettiğimiz halde kendimizi “özgür” saymakta ısrar ediyoruz. Çünkü

Başlığı yanlış okumadınız. Ayşe Barım hem de bütünüyle suçsuzdur. Fatih Altaylı’nın bile Barım’ı savunurken çıkmaya cesaret edemediği o perdeden konuşarak tekrar söyleyeyim: Ayşe Barım’ın hiçbir suçu yoktur.

Bir suç varsa bu, bütünüyle ve sadece bize ait bir suçtur.

Çünkü bizler aslında ülkemizi sevmiyor, hatta ülkemizden tiksiniyoruz. Çünkü bizler, birilerinin bize neyi nasıl düşünmemiz gerektiğini dikte etmesine bütünüyle müsaade ettiğimiz halde kendimizi “özgür” saymakta ısrar ediyoruz. Çünkü bizler, her seferinde ama her seferinde önümüze uzatılan dolmaları löpür löpür yemekten asla kaçınmıyoruz. Çünkü bizler, Türkiye’deki politik kavgayı bir kör dövüşü, bir parti pırtı meselesi zannedip hayatiyetimize, var oluşumuza ve var kalışımıza yönelmiş hemen her tehdidi yok saymayı marifet biliyoruz.

Çünkü biz o kadar alığız ki ailemizde biri kokain kullansa, kokain alıp satsa, insanları uyuşturucuya alıştırsa, reşit olmayan bir çocuğa sarksa, yasak bir ilişkiden gizlice çocuk aldırsa, elindeki görüntülerle birine şantaj yapmaya kalksa, birine kadın ya da erkek pazarlasa, birinin çalışma hakkını sırf “kafası benim kafama benzemiyor” diye elinden alsa, dayak atan çalışanını değil de dayak yiyen çalışanını iş yerinden kovsa ve bunu saklama gereği bile duymasa kıyameti koparırız da ahlakları bu denli düşük bir güruhun kanaatlerimizi, algılarımızı, duygularımızı ve hatta davranışlarımızı biçimlendirmesine ses çıkarmayız.

Yahu açın bakın gündüz kuşağı programlarına. Bir çoğunun zırıl zırıl setup olduğu belli olan hikayelerde grup seks hikayelerinden güya kocasını kadınlara pazarlayan karılara kadar bin türlü rezillik, bin türlü pislik zift gibi akıyor. Açın izleyin akşamları dizi diye yayınlanan kepazelikleri. Kaynanasına yürüyen damattan baldızıyla yatan oğlana kadar akla hayale gelmedik bin türlü kepazeliği zihinlerimize boca ediyorlar.

Kardeşim. Görmüyor musunuz “ünlü” dediğiniz bu bit yavşak takımının yediği herzeleri? Senede 20-30 tanesi uyuşturucudan içeri alınıyor. 15 günde bir sevgili değiştireninden en yakın arkadaşının kocasını ayartanına… Ne en yakın arkadaşı ulan? Kız kardeşinin kocasını elinden alanından kumar yüzünden Cihangir’de önüne gelenden “bi 20 bin lira ateşlesen de ben sana sonra şey etsem” diye dilenenine… Yahu hangi birini nasıl anlatayım? Alkolizmden parmağı kesilenden uyuşturucu etkisi altında kullandığı arabayla bir aileyi yok edenine kadar ulan.

Türkiye’nin ahlaken en düşük, para kazanmak ve şöhretini korumak dışında hiçbir ahlaki bariyeri olmayan topluluğunun bizi koyun otlatan çoban gibi otlatmasına müsaade ettiğimiz için bal gibi de, mis gibi de, aslan gibi de suçluyuz.

Gazetecisine jeton atarsın ya lehte ya aleyhte istediğin gibi konuşur. Menajerin altına yatarsın, işin olur. Yetmez, bir de menajerin seni iş adamı kılıklı deyyusa pazarlar. Yahu gidin Etiler’e, gidin Cihangir’e, gidin Moda’ya, gidin Teşvikiye’ye, herhangi bir kafenin herhangi bir masasına kulak kabartın bu hikayeleri duyarsınız zaten. “Tanrı diye tapılan” yönetmenlerin yediği b..klardan oyuncu zannettiğimiz kızın f..şeliklerine kadar bir dünya rezillik, bir dünya ahlaksızlık, bir dünya herze. “Magazin muhabiriyim” diye kasım kasım kasılan adamlardan yahut kadınlardan biri bildiklerinin bırakın tamamını, yüzde ellisini dümdüz anlatsa Türkiye’de yer yerinden oynar. Ama dünyanın en “al gülüm ver gülüm” piyasası Türkiye’deki bu bit yavşak piyasası olduğu için herkes her kırılan kolu yenin altına saklar.

Haa. Öyle olunca ne olur? Deprem olur. Depremin ikinci saatinde bütün şehirlerde aslanlar gibi çalışmaya başlayan devletin, STK’ların varlığına rağmen “devlet depremde maalesef” diye kampanya yaparlar, sen de yersin. Yetmez depremde yaptığı küçücük katkıyı “ben niye depremde kendimi paraladım yahu, o devletin işi” diye milletin başına kakmaya kalkarlar, sen de yersin. Orman yangınında villasına bir şey olacak diye endişe eden herif elindeki pet şişeyle güya yangın söndürme kahramanı ilan eder kendini, o sırada dünyada kimi ülkeler senin ülkenden “orman yangını söndürme konusunda bize de ders verir misiniz?” diye randevu talep eder ama sen o pet şişeli yavşağın senin duygunu, davranışını yönlendirmesine izin verirsin. Bunların en alasına Arap 5 milyon doları basıp dansöz gibi oynattı lan Riyad’da. Atatürklü tişörtü falan da kayıptı o esnada, “bu pis Araplar da çok oldu artık” diyen çatal dili de.

Ama yok. Biz ülkemizi sevmediğimiz için, kendimizi özgür sandığımız için, duygumuzu, davranışımızı, algımızı, fikrimizi bu insanlara teslim etmekte bir sorun görmediğimiz için suçluyuz.

Bir de son not: Bu Ayşe Barım denilen insan, hukuk mekanizmasının iddiasına göre Gezi Parkı’nda doğrudan doğruya Türkiye’ye ateş etmeyi organize etmiş. Gezi sonrası da faaliyetlerine devam etmiş. Bazı adi suçlarla da suçlanıyor. Bırakın da bir tane aslan gibi “cumhuriyet savcısı” işini yapsın. Barım suçluysa da ortaya çıksın, suçlu değilse de ortaya çıksın. Öyle savcı tehdit ederek falan Barım’ı kurtarmaya çabalayanlar da bilsin ki memleket sahipsiz değil. Hele ite uğursuza bırakılası hiç değil.

#Ayşe Barım
#medya
#İsmail Kılıçarslan