Mesut Yavaş"ı dinlerken...

00:0019/02/2007, Pazartesi
G: 28/08/2019, Çarşamba
İhsan Deniz

Son yıllarda Tasavvuf Musikîsi''ne yönelik ilginin canlandığını görmekteyiz. Gerek bu tür müziği icra edip yorumlayanlar, gerekse dinleyiciler bakımından dikkat çekici bir yönelişin varlığına kuşku yok.. Bu bağlamda, Tasavvuf Musikîsi''nin en rafine çalışmaları yeniden gün yüzüne çıkarılıyor; kaset ve cd''lerin yanı sıra, tv ve radyo programlarında da en güzide eserler seslendiriliyor.Tasavvuf Musikîmiz köklü bir geleneğe sahip. Yıllar içinde süzülüp gelen çeşitli yorumlama tarzları bu husustaki

Son yıllarda Tasavvuf Musikîsi''ne yönelik ilginin canlandığını görmekteyiz. Gerek bu tür müziği icra edip yorumlayanlar, gerekse dinleyiciler bakımından dikkat çekici bir yönelişin varlığına kuşku yok.. Bu bağlamda, Tasavvuf Musikîsi''nin en rafine çalışmaları yeniden gün yüzüne çıkarılıyor; kaset ve cd''lerin yanı sıra, tv ve radyo programlarında da en güzide eserler seslendiriliyor.

Tasavvuf Musikîmiz köklü bir geleneğe sahip. Yıllar içinde süzülüp gelen çeşitli yorumlama tarzları bu husustaki en büyük zenginliğimiz. Bu konuda ehliyet sahibi üstatların sahih sınırları ihlâl etmeden yapacakları yeni çalışmalar ilgililer nezdinde şükranla karşılanacaktır, elbette.. Tasavvuf Musikîsi hayat algısı, insan ve varlık kavrayışı, dünyaya yönelişi itibariyle ''elit'' bir veçheyi haizdir, rafine hassasiyetlere dönüktür. Dolayısıyla herkes için, yığınlar için icra edilmez. Bilinip tanınmasını, sevilmesini temin bakımından her türlü çaba takdir görecekse de; söz konusu uğraşlar sınır/yapı ihlâllerine yol açabilecek kimi ''taşkınlık''lar içerdiğinde ve temel formları örneğin pop veya arabesk tınılara ''yem edilmeye'' başlandığında, değerler karmaşasının karşımıza dikilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Esasen, hiç kimsenin Tasavvuf Musikîmizi kendi aslî mecraından çıkararak, arabesk veya pop formlara bulaması, yığınlara ulaşmak adına bu nadîde musikîmizi başka bir şekle sokma hak ve yetkisi yoktur, olmamalıdır. Bir şeyin aslı, hakikisi dururken, biraz ondan biraz bundan alınarak ortaya konacak çalışmalar sahici olmaktan uzak kalacak, eklektik olacak, dahası ''has'' sanat eseri kimliğine bürünemeyecektir. Günümüz müzik dünyasının kaotik ortamında, ''yenilik'' için ve ''farklı olmak'' adına, maalesef, bu tür sınır ihlâllerinin fütursuzca yapıldığını görmek, üzüntü verici..

Mesut Yavaş, ''alaylı'' bir ses sanatkârı. Temiz, pırıl pırıl bir ses dokusuna sahip.. İmkânlar ölçüsünde Bursalı birkaç musikî üstadından ders almış. Eğer, azmini kaybetmez ve eğitim çalışmalarını sürdürürse zaman içinde bu duru sesin daha da zenginleşeceğini sanıyorum. Bugüne kadar iki kaset/cd çalışmasına imza attı Yavaş: “Zuhurat” ve “Bugün Allah için ne yaptın”.. Kendisi, yerel bir tv kanalı ile bir radyoda musikî ağırlıklı programlar da yapıyor.

Geçtiğimiz hafta pazartesi gecesi, Bursa Tayyare Kültür Merkezi''nde Tasavvuf Musikîsi konseri vardı Mesut Yavaş''ın. Eksik olmasın, bana da bir davetiye verme inceliğini gösterdi ve geceye katıldım. Salonun -üst katları da dahil- tıka-basa dolu hâline bakınca, Mesut Bey''in Bursa''daki popülaritesinin hayli yüksek olduğuna kanaat getirdim..

40 dakika geç başlayan konser için perde açılınca gördüm ki; biri şef, tam 17 kişilik saz ekibi ve 8 kişilik korosuyla dinleyici/izleyici karşısına çıkan Mesut Yavaş, sahneyi tam anlamıyla ''doldurmuş''tu.. İyi, güzel, hoş..

Ne var ki; bizim klâsik Tasavvuf Musikîsi topluluklarında görmeye alışık olmadığımız kimi enstrümanlar da bünyeye dahil edilmiş ve bana sorarsanız, ortaya ''tuhaf'' bir karışım, dolayısıyla ''arabesk'' bir görüntü çıkmış. Bu tür toplulukların ayrılmaz parçalarından olan çeşitli vurmalı çalgıların yanında, ses ve tınıyı ve dahası o manevî atmosferi bozacağı kesin olan, örneğin baterinin veya sintisayzırın ne işi var, doğrusu anlayamadım.. Nitekim, kendi derinliğinde son derece sade, sakin bir şekilde icra edilen ve bu yüzden de insanın içine işleyerek farklı bir huzura yol açması gereken/beklenen Tasavvuf Musikîsi''nin değerli parçaları, maalesef, o ''gürültülü'' kompozisyonda, bana kalırsa heder oldu. Bildiğimiz, tanıdığımız çeşitli eserler, icra heyetlerinde görmeye alışık olmadığımız ''yabancı'' unsurlar dolayısıyla doğal dünyalarını yitirmiş gibiydi.. Sanatkârımız belki farkında değildi ama, sık sık yükselen bateri sesi yüzünden kendi sesi de boğuldu gitti.. Alkış aldı gerçi; oysa bana kalırsa, o gece ''vebal'' de yüklendi Mesut Bey! Nicelik uğruna nitelik kaybına yol açtı..

Kim ne derse desin; Tasavvuf Musikîsi''nin rûhunu, otantik dokusunu, sıhhatini, sınırlarını, orijinal ses hacmini/debisini korumak ve kollamak hususunda hassas olmalıyız, diye düşünüyorum. Velev ki, ses/tını çeşitliliği sağlamak için veya diğer bazı saiklerle, eğer sahih çerçevenin dışına taşarak kimi ilâvelerde bulunur, yapı ve bütünlüğü tehlikeye atarsanız, her ne kadar adına Tasavvuf Musikîsi deseniz de, ortaya pop/arabesk soslu ''yapay'' bir türün çıkması handikapını beslemiş olursunuz. Buna hakkımız var mı?..