15 Temmuz kalkışması sonrasında ülkemizde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin ‘İkinci Kurtuluş Savaşı’ verdiği bir süreçten geçtiği gerçeğini gözler önüne serdi. 15 Temmuz gecesi NATO ve ABD destekli kanlı bir darbe girişimi yaşandı.
İç savaş çıkarmaya yönelik provokasyon ve terör eylemlerinin ilk hedefi, Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin bozulması KAOS ve istikrarsızlık ortamının yaratılmasına yönelik olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin Marmaris’te infaz edilmesine yönelik eylem planıydı. Eğer cinayet şebekesi FETÖ’cüler ve kendilerine ordu içinde destek veren az sayıda diğer bazı unsurlar başarsalardı binlerce insanı işkencelerle infaz edeceklerdi. Bu amaçla darbe merkezi ‘’Akıncılar Üssü’nde’’ sorgu ve infaz odalarının hazırlandığı, yapılan soruşturmalarda ortaya çıkarılmıştı. 15 Temmuz darbe kılıfı giydirilmiş kalkışmanın devlet-millet dayanışması içinde önlenerek vatan haini FETÖ militanlarının derdest edilmesi ve yargı önüne çıkarılması şüphesiz darbelerle delik deşik edilmiş demokrasi tarihimizde bir ilke işaret etmektedir. Cumhuriyet tarihimizde yine bir ilk olarak TBMM ve milli iradenin asıl sahibi yüce Türk milleti ordu içine sızmış FETÖ’cü hainler tarafından, savaş uçakları ve helikopterler ile bombalanarak tanklar ile kurşunlanarak veya ezilerek hedef alınmıştı. FETÖ’nün darbe girişimini organize eden sözde ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyesi eski Tuğamiral Sinan Sürer’in Genelkurmay’daki odasında ele geçirilen 19 sayfalık dokümanda, Türkiye’yi iç savaşa sürükleyecek ve bölünmesine neden olacak gizli bir plan ele geçirildi. Plan’da CHP ve HDP’nin desteklenmesinin yanısıra Türkiye’de iç savaş çıkarmak ve KAOS oluşturmak için bazı Alevi grupların silahlandırılması gerektiği belirtiliyor. Güneydoğu Anadolu’da halk isyanı çıkarılarak, bölgenin Türkiye’den koparılmasının sağlanması, küçük, dar bölge yönetim şekillerine geçilebileceği kaydediliyor.
Kontrollü darbe söyleminin patenti ve çıkış noktası şüphesiz hedef aldığı ülkelerde ‘darbe düzenleme kabiliyetine’ sahip bazı küresel devletlerin gizli ve derin yapılarını işaret etmektedir. TC Devleti ve hükümetini hedef alan ‘’Kontrollü Darbe algısı ‘’terörist başı Gülen tarafından dile getirilirken Alman gazeteci –yazar Erich Eenboom, Alman Devlet Televizyonu ZDF’de katıldığı bir programda 15 Temmuz’da Türkiye’de gerçekleştirilen ve başarısız olan darbe girişiminin arkasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olduğuna yönelik yalan ve iftiralarını CIA istihbarat raporlarına dayandırmıştı. CIA başta olmak üzere diğer Batılı ülke servislerinin Gülen’in darbe girişimini kışkırttığına dair en ufak bir kanıt görmediklerini ifade eden BND ajanı yazarın CIA ve diğer istihbarat birimlerinin en gizli iletişim sistemlerine sızarak topladığı bilgilere göre 15 Temmuz’un aşamalı bir darbe olduğuna yönelik asparagas açıklamalarını sürdürmüştü. Yazar Erich Eenboom ve Almanya Federal Haberalma Servisi (BND) Direktörü Bruno Kahl’ın FETÖ kalkışması arkasındaki gizli servisleri örtme amaçlı başlattığı FETÖ’yü aklamaya yönelik açıklamalarının bire bir Türkiye’de Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kullanılması ve kontrollü darbe iddialarının ortaya atılması oldukça düşündürücüdür. Kemal Kılıçdaroğlu, bu kez kendisine bu asparagas bilgileri getiren kişileri veya örgütü açıklamak zorundadır. Zira kamuoyunda bu asparagas ve düzmece belgelerin FETÖ tarafından kendisine verildiğine yönelik ciddi iddialar ortaya atılmaktadır. Yok bu bilgilerin doğru olduğuna inanıyorsa elindeki bilgileri yargıya vermek zorundadır. Kontrollü darbe olduğuna yönelik ortaya atılan 3 önemli iddia ve cevapları aşağıdaki şekildedir.
Cuma günü mesai bitiminde herkes servislerine binerek evlerine gitmişti. Kışlaların içinde yalnızca cuntacı FETÖ’cüler vardı. Bütün subay, astsubay ve uzman personel evlerinde, darbeci FETÖ’ler ise kışlaların içerisinde tankların zırhlı araçların, uçakların helikopterlerin başındaydılar. Personel önce kışlaya ulaşmak ve kışlayı tekrar ele geçirmek zorundaydı. Bunu yapabilmek için öncelikle silah mühimmat ve malzemeye ihtiyaç vardı. Bu silah ve malzemeye ulaşılamadığı müddetçe diğer rütbeli personelin kışlaya dönmesi bir anlam taşımaz. Bu ayrıntıyı darbecilerin öncelikle planladığı anlaşılıyor. Neden darbeci olmayan TSK unsurlarının ilk müdahale yapıldığı gece neden cuntaya direnmediğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 14 Temmuz’da ‘’Özel Kuvvet ihtisas kursu ‘’mezuniyet törenine katılmasını ‘Kontrollü darbe’ tezine dayanak yapmaya çalışanlar olmuştu. MİT Müsteşarı 15 Temmuz kalkışmasından 1 gün önce bu mezuniyet törenine niçin katılmıştı? MİT’in bir süredir dış operasyon yeteneğini CIA, M!6 vb. istihbarat örgütleri gibi arttırma çabasına girdiğini özellikle sıcak çatışma konusunda Özel Kuvvetlerden eğitim aldığı biliniyor. 14 Temmuz’da yapılacak mezuniyet töreninde o gün mezun olacaklar arasında Özel Kuvvet eğitimi alan MİT personeli bulunuyordu. Hakan Fidan bu nedenle 14 Temmuz’da bu törene katılmıştı.
Genelkurmay Başkanlığı içindeki güvenlik kamera kayıtları ortaya çıkınca, kamuoyunda ‘’Yakalanacaklarını anlayınca nasıl bu yönde bir adım atmamışlar. Güvenlik kamera kayıtlarını silmemişler?” şeklinde yorumlar, sorular ortaya atıldı.
Aslında 16 Temmuz sabaha karşı, darbe girişiminin başarısız olduğu ortaya çıkmıştı. Genelkurmay Başkanlığı içindeki darbeciler güvenlik kameralarını tahrip etmişler. Ama bir konuyu atlamışlar. Genelkurmay Başkanlığı içindeki bazı güvenlik kamera sistemleri, internet üzerinden karargah dışında başka bir server’a kaydediliyordu. Bu sistemler de Genelkurmay içerisinde kameraların yaklaşık yüzde 10’unda mevcuttu. Elde edilen bu görüntüler işte bu yüzde 10’luk kameralardan alındı.
15 Temmuz kalkışmasının Türkiye’yi bölüp parçalamak için asıl amacın iç savaş çıkarmaya yönelik olduğunu neredeyse FETÖ ile ilgili tüm yazılarımızda belirtiyorduk. FETÖ’nün darbe girişimini organize eden sözde ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyesi eski Tuğamiral Sinan Sürer’in Genelkurmay’daki odasında ele geçirilen 19 sayfalık dokümanda, Türkiye’yi iç savaşa sürükleyecek ve bölünmesine neden olacak bir plan ele geçirildi. Plan’da CHP ve HDP’nin desteklenmesinin yanısıra Türkiye’de iç savaş çıkarmak ve KAOS oluşturmak için bazı Alevi grupların silahlandırılması gerektiği belirtiliyor. Güneydoğu Anadolu’da halk isyanı çıkarılarak, bölgenin Türkiye’den koparılmasının sağlanması, küçük, dar bölge yönetim şekillerine geçilebileceği kaydediliyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.