Hrant Dink öldürülmesinin üzerinden yıllar geçti.
Tetikçilerin mahkum edilmesi dışında bu konuda bir arpa boyu yol alınamadı. Türkiye'nin vicdan davası, yüz karası olay “heyecana gelmiş, mahalleli gençler” teziyle savuşturuldu derken, bir savcı ortaya çıktı ve AİHM'in kararının işaret ettiği hususlar üzerinden bir soruşturma başlattı.
Savcı Yusuf Hakkı Doğan yaptığı işin gerçekten hakkını verdi. Daha sonra görevi savcı Gökalp Kökçü'ye devretti. O da soruşturmayı aynı titizlikle sürdürdü.
Cinayete giden yolda ihmali olan hemen tüm kamu görevlileri, görev başında olanlar dahil sorgulandı.
Cinayet örgütüyle ilgili yarım bırakılmış soruşturma derinleştirildi. Cinayet anıyla ilgili ucu jandarmaya uzanan kanıtlanma ihtimali oldukça yüksek yeni veriler bulundu.
Dink meselesinde bir soruşturma ciddi bir iddianameyle sonuçlandı.
Dink ailesinin avukatlarına göre, 25 kamu görevlisi hakkında hazırlanan iddianame İstanbul Valiliği, MİT İstanbul ve Trabzon Bölge Başkanlığı görevlileri ile İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün bir kısım görevlilerini içermemesine rağmen önemli bir iddianamedeydi.
İddianamede dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, daire başkanı Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer'in yardımcıları Tamer Bülent Demirel, Ali Poyraz, C Şube Müdürlüğü görevlisi Osman Gülbel, İstanbul İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay, Trabzon İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, Trabzon İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı hakkında kasten öldürme suçlaması yöneltilmişti. Bu görevlilerin bir kısmının
kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi
suçundan, Ali Fuat Yılmazer, yardımcıları ve Ramazan Akyürek'in ise TCK madde 82'ye göre
cezalandırılmaları isteniyordu.
Cezalandırılması istenenler içinde cemaatçisi de vardı, cemaatçi olmayanı da...
Umutlar yeşermişken, cinayetin üzerine gidilen en ciddi mekanizma tetiklenmek üzereyken, sistem bir anda stop etti.
Başsavcılık Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay ve Engin Dinç'in cezalandırılmasının istenmiş olmasını haksız buldu, iddianameyi reddetti, savcıya iade etti.
Bununla da yetinilmedi.
Savcı, “basına bilgi verdiği” gerekçesiyle (avukatlar bunun gerçek dışı bir iddia olduğunu ifade ediyor), kimi göz altıları başsavcılık onayı olmadan yaptığı için HSYK'ya şikayet edildi.
Şimdi bu dosyadan alınması gündemde.
Böyle bir durumda yeni iddianamede, muhtemelen söz konusu üç ismin dışarıda tutulması söz konusu olacak.
Ve en basit ihtimalle Dink ailesi ve müdahiller bu davanın sadece cemaatle mücadeleye indirgendiği, bir iç çatışmaya alet edildiği gerekçesiyle arkasında durmaktan çekilecekler.
Ve sonuç olarak dev bir çabayı boşa çıkaracak.
Gelinmiş olan eşik atlanamayacak ve bu kadar yakın durduğumuz bir sorgulama, yüzleşme imkanından mahrum olacağız.
Ayrıca yargılananlar “cemaat mensubu olduğumuz için haksızlığa uğruyoruz” bahanesinin arkasına sığınmaya çalışacaklar, yargının siyasallaşma tartışmalarında yeni bir safhaya geleceğiz...
Umarız bunlar olmaz...