Geçmişin ve bugünün nabzını tutarak geleceği kurgulayan Hafıza'nın 76'ncı bölümünde Milletvekili İbrahim Ufuk Kaynak ve Gazeteci Ersin Çelik "dil ve din" konusu masaya yatırdı. 'Aidiyeti olan bir çocuğun yetişmesi' gerektiğini vurgulayan Çelik'e, Kaynak, "Onun için birinci sıraya dili koyduk. İkincisi dindir. Din medeniyetin aslıdır. Ve dille birleştiğinde anlam ifade eder. Çünkü din, dili biçime sokar" sözleriyle destek verdi. Ersin Çelik'in "dil yaşar, din yaşatır" sözünü "Herkes düşündüğü inanç sistemine göre dilini kullanır." ifadesiyle karşılık veren Kaynak, "Dille dinin ilişkisi birebirdir. Literatürü kaybettiğin anda kendi ülkenin içerisinde yabancılaşırsın." dedi.
Hafıza'nın 76'ıncı bölümü Yeni Şafak'ın YouTube sayfasında yayınlandı.
Geçmişin ve bugünün nabzını tutarak geleceği kurgulayan programda Milletvekili İbrahim Ufuk Kaynak ve Gazeteci Ersin Çelik, bu hafta dil ve din ilişkisini değerlendirdi.
Dil ve dinin önemine vurgu yapılan bölümde Kaynak, bir çocuğun büyüdükçe öğrenmesi gereken birinci maddenin 'küresel sömürü sistemi' olduğunu ifade etti.
Bir çocuğun söz konusu maddeyi anlayamaması halinde kendi başına gelen sıkıntıların hiç birisinin sebebini, ne devletlerin ne de insanların anlayabileceğini söyledi.
Çelik ise "O zaman hocam aidiyeti olan bir çocuk yetişmesi gerekiyor." diyerek Kaynak'ın vurguladığı konuya dikkati çekti.
"Dil yaşar, din yaşatır"
Kaynak ise sözlerini şöyle sürdürdü: "Onun için de işte birinci sıraya dili koyduk. İkincisi dindir. Neden? Din medeniyetin aslıdır. Ve dille beraber birleştiğinde anlam ifade eder. Çünkü din, dili biçime sokar. Ve sokmuş olduğu biçimde biz konuşurken şimdi kelimelerimizi ona göre seçeriz. Karşımızdaki insanı kırmaya başlayarak mı konuşacağız, aşağı görerek, küçülterek görerek mü konuşacağız yoksa ona değer verdiğimizi hissederek mi konuşmaya başlayacağız."
Kaynak'ın bu konuşmasının ardından Çelik, "Şimdi aklıma geldi hocam. Dil yaşar, din yaşatır. Yani ikisi birbirini tamamlar bu konuda." dedi.
"Dil ile dinin ilişkisi birebirdir"
Dil ve dinin birbirinden ayrılamayacağını ifade eden Kaynak ise, "Herkes düşündüğü inanç sistemine göre dilini kullanır." diyerek Batı'daki inanç sistemini anlattı.
Batı'nın aklı öncelediğini belirten Kaynak, "Kur'an-ı Kerim de aklı önceler. Peki arada ne fark var? Birisinde kalbin hiç yeri yoktur. Hiçbir Batılı akıldan bahsederken yanına kalbi koymaz. Çünkü neden biliyor musun? İnanç sistemini bozdukları için. Normal Hristiyan veya Yahudi olmuş olsalardı eğer orijinal kitaplarını dinleselerdi belki de onlar da böyle olacaktı." ifadelerini kullandı.
Dil ile dinin ilişkisi birebir olduğunu, literatürün kaybedildiği anda bir kişinin kendi ülkesinin içerisinde yabancılaşacağını söyleyen Kaynak, öz kültür yerine yabancı kaynakların ilham alınacağını belirtti.
"Hazinenin üzerinde oturan dilenciler gibi olmamamız lazım"
Yeryüzünde gelmiş geçmiş en güzel sanat kollarını dalga dalga bölümlere ayırmış tek millet olduğumuzu belirten Kaynak, Türk dil ve kültür yapısının zenginliğini vurguladığı konuşmasını devamında, "Biz dini müzik yapmaya başladığmızda dünya bunun tersindeydi. Hristiyan müziği paganizimden gelir. Oradaki aynı tinileri devam ettirdiler. Fakat biz halk müziği yaptık, sanat müziği yaptık, dini müziği yaptık. Bunların hepsinin bir ton da alt grubu var. Bir de askeri müzik yaptık. Müziği bile bu kadar ince anlamlandıran bir millet asla ve asla şu sözü hak etmiyor: 'biz neydik ki biz ne yapabiliriz ki'. Biz çok büyüğüz. Biz bunların hepsini anlamlandırabiliriz tekrar. Hazine var elimizde. Hazinenin üzerinde oturan dilenciler gibi olmamamız lazım. Biz elimizdeki hazinenin kıymetini bilmek zorundayız." ifadelerini kullandı.