Uhud günü Ensar, Resulullah (sav)'a gelip: "Bize yara ve meşakkat isabet etti, ne emredersiniz (ey Allah'ın Resulü)?" dediler.
Aleyhissalatu vesselam da: "Kabirleri genişletin ve derinleştirin. Bir kabre iki-üç kişiyi birden koyun!" buyurdular. "Öyleyse hangisi öne konsun?" denildi. "Kur'an'ı daha çok bilen!" buyurdular.Resulullah (sav), Uhud şehidlerini (defin sırasında) her ikisinin (cesedini) bir giysiye koyuyor, sonra da: "Kuran'ı hangisi daha çok almıştı?" diye sorup, onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu.
Sonra da: "Ben bunlara şahidim!" diyordu. Onları kanlarıyla defnetmelerini emretti. Onlara cenaze namazı kılmadı, onları yıkamadı da.Uhud günü, halam, kabristanımıza gömmek için babamı (Uhud'dan Medine'ye) getirmişti. O sırada, Resulullah (sav)'ın tellali şöyle nida etti: "Ölüleri yerlerine geri götürün!
"Resulullah (sav), Uhud şehidlerinin üzerinden demir(den mamul silah, zırh gibi şeyler)in ve deri(den mamul kan bulaşmamış giyecekler)in çıkarılmasını ve onların elbiseleri ve kanlarıyla gömülmelerini emretti.
Talha İbnu'l-Bera hastalandığı zaman, Resulullah (sav) ona geçmiş olsun ziyaretine geldi. (Yakınlarına:) "Ben onda ölüm alametinin zuhurunu gördüm.
(Ölümünü) bana hemen haber verin ve acele davranın. Çünkü, Müslüman bir kimsenin cesedinin ailesi içerisinde hapsedilmesi uygun değildir" buyurdular.Bir gün Resulullah (sav) bir hutbe irad etti. Hutbesinde, ashabından, ölmüş, yetersiz bir kefene sanlıp, geceleyin defnedilmiş bir zatı zikretti. Sonra kişinin, mecbur kalmadıkça geceleyin gömülmesini yasakladı, ta ki üzerine namaz kılınsın. Ve dedi ki: "Biriniz kardeşini kefenledi mi, kefenini güzel yapsın!"
Resulullah (sav), geceleyin bir kabre girdi. Kendisine bir kandil yakılmıştı. Uzanmış vaziyetteki cenazeyi kıble cihetinden aldı. (Ölüye): "Muhakkak ki sen çok dua eden, çok Kur'an okuyan (yufka yürekli) bir kimseydin. Allah sana rahmetini bol kılsın!" diye dua etti ve dört kere tekbir getirdi.
Resulullah (sav)'ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resulullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalatu vesselamın gözlerinden yaş aktığını gördüm. "Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı ?" buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resulü! Ben varım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Öyleyse kabrine in!" buyurdular. Ravi der ki: "Ebu Talha kabre inip onu defnetti."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Lahid bize, şakk bizden başkasına aittir."
Bana, Hz. Ali radıyallahu anh: "Resulullah (sav)'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Resulullah'ın kendisine: "Haydi git, kırıp dökmedik put, duzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı.
Resulullah (sav) kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını, üzerine yazı yazılmasını ve ayakla basılmasını yasakladı.
Osman İbnu Maz'un öldüğü zaman, cenazesi Medine'den dışarı çıkarıldı ve gömüldü. Osman radıyallahu anh, muhacirlerden Medine'de ilk ölen kimse idi. Resulullah (sav), bir adama Osman için bir kaya [getirerek mezar yerini belli etmesini] emretti. Adam [bir taş aldı, fakat] taşımaya güç yetiremedi. Resulullah (sav) bizzat gidip kollarını sıvadı. -Ravi der ki: "Sanki ben sıvadığı sırada Resulullah'ın kollarının beyazlığını görür gibiyim."- Sonra kayayı getirip Osman'ın baş tarafına koydu ve: "Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, ailemden ölenleri bunun yanma gömeceğim" buyurdu.
Abdurrahman İbnu Ebi Bekr (ra) Mekke yakınlarında bir yer olan Hubşiyy'de vefat ettiği zaman Mekke'ye taşındı ve orada defnedildi. Hz. Aişe (ra) Mekke'ye gelince Abdurrahman'ın kabrine uğradı ve şu beyitleri okudu: "Biz (Irak Kralı) Cezime'ye uzun zaman (kırk yıl hizmet eden) iki nedimesi (Malik ve Akil) gibiydik. Öyle ki (hakkımızda): "Bunlar ebediyen ayrılmayacaklar" denmişti. Vakta ki, ben ve (kardeşim) Malik uzun beraberlikten sonra ayrılınca, sanki tek gece beraber kalmadık gibi oldu." Hz. Aişe sonra şunları söyledi: "Vallahi ben burada olsaydım, öldüğün yerde defnedilirdin. Eğer ölümüne hazır olsaydım ziyaretine de gelmezdim."
Resulullah (sav), ölünün defnini tamamlayınca, kabri üzerinde durur ve: "Kardeşiniz için (Allah'tan) mağfiret talep edin, onun için (karşılaşacağı sorgulamada) metanet dileyin. Zira şimdi ona hesap sorulacak!" buyururdu.
Hz. Ali (ra), anlatıldığına göre, bir ölünün defin işini tamamlayınca şöyle derdi: "Allahım, bu kulundur, sana gelmiştir. Sen ise yanına inilenin en hayırlısısın. Ona mağfiret et, onun girdiği yeri (kabri) geniş kıl." [Rezin tahric etmiştir.]
Ravi, anlatıldığına göre, ölünce, kabrinin üzerine iki yaş çubuk konmasını tavsiye etmiştir.
Urve tu'bnu'z-Zübeyr, Hz. Aişe (ra)'den naklen anlatıldığına göre, "Urve'nin kardeşi Abdullah İbnu'z-Zübeyr'e Aişe dedi ki: "Beni arkadaşlarımla birlikte defnedin. Resulullah'la birlikte odaya defnetmeyin. Zira ben, O'nunla birlikte tezkiye olunmamdan hoşlanmam."