Terğib ve Terhip ayı Ramazan

04:006/04/2023, Perşembe
G: 5/04/2023, Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Terğib; isteme, isteklenme, istek duymasını sağlama, arzu ettirme, özenme, özendirme, “bir kimseyi bir işi yapmaya özendirmek, teşvik etmek” gibi anlamlara gelir. Terhip ise; “korkmak, çekinmek, sakınmak, bir kimseyi korkutmak, bir işi yapmaktan sakındırmak” demektir.

Mehmet Nezir Gül

Hayat her halükarda akıp gidiyor.

Bu akış içerisinde iyilikler ve kötülükler, sevaplar ve günahlar, helaller ve haramlar farklı zaman ve zeminlerde görünür olmakta. Bunlar, ya bireysel ya da toplumsal olarak icra edilmekte. İşte mübarek Ramazan ayının gelmesiyle, herkeste yaşanan coşku, ilahi yöneliş, camilere koşturma görünür bir biçimde artış sağladı.

Müminler, birbirlerini iyiliğe yönlendirmekte, kötülükten sakındırmakta. Bunun güzel sonuçları da görülmekte, etkisi hissedilmektedir.

Haramların işlendiği mekânlarda ise bir azalış söz konusu.

***

Terğib; isteme, isteklenme, istek duymasını sağlama, arzu ettirme, özenme, özendirme, “bir kimseyi bir işi yapmaya özendirmek, teşvik etmek” gibi anlamlara gelir.

Terhip ise; “korkmak, çekinmek, sakınmak, bir kimseyi korkutmak, bir işi yapmaktan sakındırmak” demektir.

Kur'an-ı Kerim ve hadisi şeriflerde terğib ve terhiple ilgili sayısız ayet ve hadis var.

Sakıncalı olanı belirtmenin yanı sıra istenen davranışı da belirtmek.

Bu amaçla özellikle hadis rivayetlerinin derlendiği pek çok kitap bulunmaktadır.

Ödül insanlar için her zaman bir teşvik unsuru olmuştur. Öğrenci ödülü görünce çalışmayı artırır, notlarını yükseltir. Memur maaşının artmasıyla gayrete gelir. Çalışanlar gelen ikramiyelerle performansını artırırlar.

Ceza da aynı şekilde bir olumlu yönelişe vesile olur. Karşılaşacağı cezadan kurtulmak için tedirgin olan kişi istemediği akıbete duçar olmamak için sakındırılan ve kaçınılması gereken kötülüklerden uzak durmaya çalışır.

Ödül ve ceza, cennet ve cehennem insanların Allah’a yönelişinde, iyi bir insan oluşunda etkili olduğundan sık sık bu iki durum da hatırlatılmaktadır. Önemli olan bu hatırlatmaların Kur’an’da olduğu gibi ölçülü, zamanında, dengeli ve gereğince yapılmasıdır. Sürekli cennet müjdesi vermenin yanlışlığı gibi cehennem ağırlıklı uyarılar da doğru sonuç vermeyecektir.

En güzeli de kulluğun, itaatin, Allah’a bağlılığın; ödül ve cezadan ziyade mahza Allah için yerine getirilmesidir.

***

İnsan korku ile umudu hep birlikte, iç içe yaşar. Bazı olaylar kişiye umut olur, heyecan olur, hayata bağlılığını artırır; aynı olay kimileri için de büyük bir yıkım, karamsarlık, korku getirebilir. Burada denge en önemli unsurdur. İslamiyet de her zaman bu dengeyi gözetir.

“Onlar ümit ederek (rağaben) ve korkarak (raheben) bize yalvarıyorlardı” (Enbiyâ 21/90) Zekeriya Peygamber ve eşinden bahseden bu ayette insan psikolojisi çok net bir şekilde tahlil edilmektedir. Bir peygamber ve eşi Allah’tan evlat istemekte, nübüvvet görevini yapmakta, itaatte bir kusur yapmamakta ve bir ince çizgi üzerinde durmaktadır: korku ve ümit, havf ve reca, terhip ve terğip…

Aynı durum Efendimiz Aleyhisselam’da da görülmektedir. İyiliğe yönlendirme, kötülükten sakındırma hayatı boyunca yaptığı bir iştir. Orijinal haliyle emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i an’il-münker: iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, peygamberliğin aslî unsurlarındandır.

Münker; tasvip edilmeyen, yadırganan, sıkıntı duyulan, Allah’ın emrine aykırı ve zıtlık teşkil eden, İslam’ın kabul etmediği tüm hallerdir. İnsanın iç dünyasını, vicdanını rahatsız eden şeydir.

Ma‘rûf ise iyilik, ikram, gönül okşayıcı söz, iyi davranış, cömertlik, ihsan ve genel olarak Allah’ın emrine uygun olan, aklın ve vahyin kabul ettiği tüm hallerdir.

Bu konuda her Müslümanın not etmesi gereken hadis şudur: “Kim bir kötülük görürse eliyle, buna gücü yetmezse diliyle onu önlesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle kötülüğe öfke duysun; bu ise imanın en zayıf derecesidir” (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Şalât, 232)

Müslüman, kendi rotası hakkında tamamen, mümin kardeşlerinin yol durumu hakkında da Sosyolog Necdet Subaşı’nın tabiriyle yer bildirimleri konusunda da kısmî olarak sorumluluk sahibidir. Bu sebeple doğruyu, güzeli, iyiyi, marufu ister, bilgilendirir, yönlendirir, teşvik eder. Yanlışı, günahı, haramı, münkeri de engellemeye, uyarmaya, korkutmaya, uzak tutmaya çalışır.

Âlimler, elle müdahale devletin, dille müdahale âlim/bilen insanların, kalben buğzun ise sade vatandaşın görevi olduğunu ifade eder.

Durum ve yorum ne olursa olsun “İçinizden hayıra çağıran, ma‘rûfu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun” (Âl-i İmrân 3/104) emri İslam toplumunun bir görevidir.

İçinde bulunduğumuz Ramazan mevsimi de sonuç almanın en mümkün olduğu bir mevsimdir.

Yönelişimiz hakka olsun…***



#Ramazan
#İslam
#Din
#Mehmet Nezir Gül