Bir ismi de El-Vedûd (çok seven, çok sevilen) olan Allah Teâlâ, kâinatı dostluk temeli üzerine yaratmıştır. “Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle dostluk kurulamayan kimsede hayır yoktur” buyuran Peygamber Efendimiz (sav) de “Kişi dostunun dini üzeredir" diyerek kimlerle dostluk edilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.
Bir ismi de “el-Vedûd” olan Allah Teâlâ, tüm kâinatı dostluk temeli üzerine yaratmıştır. İki insan arasında sıradan bir ilişkinin çok ötesinde derin bir sevgi ve saygıyı ifade eden dostluk ise insan olmanın bir gereğidir. Allah Rasûlü, “Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle dostluk kurulamayan kimsede hayır yoktur” buyurur. Bununla birlikte, “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin” uyarısıyla arkadaş seçiminde dikkatli davranılmasını tavsiye eder. Dostların birbirlerini hem düşünce hem de davranış bakımından etkileyeceğini vurgulayan bu ifade, Kur'an'da da pekiştirilir. Kıyamet gününde gerçeklerle yüzleştiğinde, sıkıntıdan ellerini ısıran kafir, “Yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur'an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı.”(Furkân, 28-29) sözleriyle pişmanlığını ortaya koyacaktır.
MİSK TAŞIYANLA ARKADAŞ OLUN
Kutlu Nebî, arkadaşın kişi üzerindeki etkisini, dolayısıyla iyi arkadaşın önemini şöyle anlatır: “İyi arkadaşla kötü arkadaşın örneği, misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!”
İNANANLARLA YAKINLAŞIN
Dinimizde gerçek dostlukların Allah'ın varlığını ve birliğini kabul eden ve Allah korkusuyla kalbi titreyen insanlarla kurulması önerilir. “Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene inanıyor olsalardı, onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fâsık kimselerdir” (Maide, 81) âyeti aksi davranışı sergileyenleri fâsıklıkla suçlar.
SEÇİCİ VE DİKKATLİ OLUNMALI
Sevgili Peygamberimiz, menfaat gözetmeksizin Allah için birbirlerini seven ve samimi duygularla oturup kalkan insanlara, hiçbir gölgenin (himayenin) bulunmadığı kıyamet gününde Allah'ın arşı altında gölgelenecekleri (himaye edilecekleri) müjdesini vermiştir. Dostluk, karşılıklı saygı ve değer vermeyle gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla, kadim zamanlardan beri söylenen, “Senin kendisine verdiğin değeri sana vermeyen insanların sohbetinde hayır yoktur” vecizesi unutulmamalı, dost edinirken dikkatli ve seçici davranılmalıdır. İlişkilerini, hoşgörü, nezaket ve güler yüzlülük üzerine kuran Allah Resûlü, kişinin mümin kardeşine tebessümünü bile sadaka olarak nitelemiş, bir dostluğun nasıl kurulup sürdürülebileceğinin en güzel örneklerini kendi hayatında sergilemiştir.
İNCİTİCİ OLMAYIN
Dostsuz hayat, desteksiz, dayanaksız ve sırdaşsız hayattır. Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce de arkadaş edinilmesi tavsiyesine uyan kişi, hayatta karşılaşacağı olumsuzluklarla yapayalnız savaşmaktan kurtulur. Diğer taraftan, hayatı anlamlı ve yaşanabilir kılan dostlukların sürdürülmesi, yeni dostluklar oluşturulmasından daha önemli görünür. Bu bağlamda Hz. Ömer, bir kimseye sevdiği ismiyle hitap etmenin, geldiğinde ilgilenip ona yer açmanın ve karşılaşıldığında selâm vermenin dostlukları pekiştireceğine ve sürekli kılacağına dikkatleri çeker. Hz. Peygamber, dostluk ve kardeşliğe zarar verecek hâl ve hareketlerden de uzak durulmasını nasihat eder. Nitekim o, “Kardeşinle tartışmaya girme, onunla (incitici biçimde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme” uyarısında bulunur, üç kişi bir arada bulunurken birini yalnız bırakıp da diğeriyle özel olarak konuşmayı da incitici olabileceğinden dolayı yasaklar. Allah Resûlü, bir şekilde dostlar arasında kırgınlık oluştuysa muhabbet bağının zedelenmemesi için küskünlüğün üç günden fazla sürdürülmemesini söylemiş, hatta barış için ilk adımı atanı da övmüştür.
GERÇEK DOST ALLAH'TIR
Tanımak ve tanışmak, zorlukların ve anlaşmazlıkların yaşandığı dönemlerde, iplerin gerildiği anlarda anlam kazanır. Bu süreci başarıyla atlatan kalpler, kalıcı dostluklara imza atar. Ancak dostluğu tecrübe edecek kadar zamana, dostun ahlâk ve karakterinin ortaya çıkmasına imkân verecek kadar da vesileye ihtiyaç duyulacaktır. Sırdaş olmayı, dayanışmayı, fedakârlığı ve vefayı içinde barındıran dostluk, kişinin kimliğini ve duruşunu da ifşa eder. Hz. Peygamber, “Mümin, müminin aynasıdır” buyururken, genelde müminlerin, özelde ise dostların benzeşmelerine, birbirlerinde kendilerini görmelerine dikkat çeker. Öte yandan Hz. Peygamber'in, “Kişi dostunun dini üzeredir” hadisi de dinî ve kültürel kimliğe atıfta bulunur. Müminlerin dostlukları Allah içindir, Allah'tan korkanlarladır. Zira, “Gerçek dost, Allah'tır.” (Şûrâ, 9)