Oruçtan sonra en etkili silah: Az yemek

Muhammed Gümüş
04:0024/03/2024, Pazar
G: 24/03/2024, Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Dünya genelinde 1 milyardan fazla kişinin obeziteyle yaşaması, 1990-2022 arasında çocuk ve ergenlerde obezitenin görülme oranının 4 kat artması bize önemli bir durumu, gerçeği ve gidişatı gösteriyor. 2022’de ülkelerin yaklaşık üçte ikisinde obezite oranlarının, kız ve erkek çocuklarda zayıflık oranlarından daha yüksek.

Obeziteyle mücadele etmek için belirlenen önlemler arasında çocukları emzirmenin teşvik edilmesi, yiyecek ve içeceklerin çocuklara zararlı bir şekilde pazarlanmasının önüne geçilmesine ilişkin düzenlemeler, okulların yakınında yüksek oranda yağ, şeker ve tuz içeren ürünlerin satışını düzenlemeye yönelik girişimler ile sağlıklı beslenmeyi teşvik etmeye yönelik mali ve fiyatlandırma politikalarının yer alıyor.

The Lancet dergisinde yer alan rapordan da anlaşıldığı üzre daha çok yeme karşısında çaresizlik ve çözümsüzlük küresel boyutta devam ediyor. Tıpkı kötü alışkanlıklar gibi obezite ile ilgili onca rapor, çalışma, konferans vesaireye rağmen gerçek ve uygulanabilir bir öneri sunulamıyor. Bu rakamları vermek insanoğlunu çözüm konusunda harekete de geçiremiyor.

Oysa önerilebilecek en etkili ve en gerçek çözüm dinimizde peygamber aracılığıyla yüzyıllar önce sunulmuş. Az yemeye az uyumak ve az konuşmak eşlik ediyor. Uyuma konusunda henüz bilim uykudayken, az konuşma konusunda ise henüz hiçbir bilim dalı konuşmak istemiyor.

Obeziteyi otoriteler yetersiz beslenme görme eğilimi daha fazla. Ancak yanlış veya dengesiz beslenme demek daha doğru olacaktır. Çünkü yetersiz problemi anlatmada yetersiz kalıyor. Bazı sağlık problemleri ve istisnai durumlar dışında obezitenin bilinçsiz ve sınırsız beslenme sonucu olduğu konusunda bir kanaate sahibim. Yani gıda tüketiminin en çok da reklam ve pazarlama etkisiyle yanlış yönde ilerlemesi ve aşırı düzeyde olması karşısında bireyin kontrolü kaybetmesi olarak açıklamak mümkün. Burada bana kalırsa, zaten yemekle arasına sınır koyamayan kontrolsüz bireye ‘lütfen çeşitli gıda tüket’ demek ancak hayalci bir yaklaşım olur. Burada atılacak ilk adımın, verilmesi gereken ilk mesajın daha az yeme konusunda sosyal ve kamu baskının artırılması olacaktır.

Aşırılığı yasaklayan, her zaman orta yolu seçmemizi öneren İslam medeniyetinde var olan az yeme ilkesinin iklimden kopuk olarak değerlerden uzaklaşan bireylere sunulması da başka bir hayalcilik olur. Çünkü az yemek bir inanç meselesiyle birlikte olunca birey üzerinde bir etkisi olacaktır. Meseleyi dağılmadan toparlayacak olursak hadislerdeki uyarılar bize yol gösterecektir:

“Aşırı yemekten kaçının. Çünkü çok yemek vücudu bozar, hastalık yapar ve ibadetten alıkoyar.”

“Âdemoğlunun midesini daha şerli bir şey doldurmadı. Âdemoğlu için kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeterlidir. Midenin üçte biri gıda, üçte biri içecek, üçte biri ise nefes içindir.”

“Kim az yerse vücudu sağlıklı ve kalbi de temiz olur.”

Mevlana Celaleddin Rumi de “az konuş, az ye, az uyu” uyarısıyla başlayan öğüdünde hayatın özünü kapsayan mühim noktalara vurgu yapıyor:

“Az konuş, az ye, az uyu! (mâsivaya yönelten) İnsanlardan aslandan kaçar gibi kaç, her daim halvet üzere bulun! Çocuklarla, kadınlarla, bidatçilerle, zenginlerle ve cahillerle çok fazla birlikte bulunma. Helâl ye, şüpheli şeylerden uzak dur! Mümkün oldukça (kemâle erene kadar) erken evlenmemeye çalış. Çünkü böyle yaparsan ehl-i dünya olursun; çoğu yerde dünyanı dinine tercih edersin. Çok gülme, hele kahkaha ile gülmekten sakın! Zira çok gülmek kalbi öldürür. Herkese şefkat gözüyle bak, hiç kimseyi hakir görme. Zahirini çok süsleme; zira zahiri süslemek bâtını harap eder. İnsanlarla münakaşa yapma. Hiç kimseden bir şey dilenme, başkalarının sana hizmet etmesini isteme!”

GÖZÜME TAKILANLAR

Saf arı ırkı sayısı 5’ten 2’ye düştü

Düzce Üniversitesi Arıcılık Merkezi uzmanları arı ırklarıyla ilgili genetik çeşitlilik çalışmasında şok eden bir sonuca ulaştı. Türkiye’de arıcılığın yoğun yapıldığı 58 ilimiz ve üç komşu ülkemiz Yunanistan, Bulgaristan ve Gürcistan’dan alınan örneklerle yapılan çalışmayla bu bölgelerdeki saf arı ırkı sayısının beşten ikiye düştüğü, biyoçeşitliliğin korunamadığı belirlendi.


“Mardin kebabı” ve “harire” tatlısına tescil

Mardin’in yöresel lezzetleri “Mardin kebabı” ve “harire” tatlısı Türk Patent ve Marka Kurumunun coğrafi işaret belgesiyle tescillendi. Şehrin mutfağına ait yemeklerini korumaya, geliştirmeye ve dünyaya tanıtmaya çalışan Mardin Artuklu Üniversitesi “Alluciye”, “Fırkiye” ve “Irok” yemeklerinden sonra “Mardin kebabı” ve “harire” tatlısının coğrafi işaret almasını sağladı.


Kantinlerde meyve ve çorba günü olacak

Milli Eğitim Bakanlığı "Okulumda Sağlıklı Besleniyorum" programı ile okul kantinlerinde "çorba ve meyve günü" etkinliği başlattı. Kayıt belgesi alan gıda işletmelerinde haftanın bir gününde, üretildiği yerde tüketime sunulması şartıyla "çorba günü" yapılacak. Okul yönetimince belirlenen haftanın bir gününde de "meyve günü" etkinliği düzenlenecek.

***

Herkes gidebilir, herkes kaçabilir
ama herkes kendine hakim olamaz,
herkes kendine karşı zafer kazanamaz.

Cengiz Aytmatov

***

Pekmezden gelen tatlı

“Harire” tatlısı Mardin ilinin mutfak kültüründe önemli bir yere sahip bir tatlı çeşididir. Uzun bir geçmişi var. Üzüm pekmezi, beyaz şeker, buğday unu, su, tarçın ve yenibahar ile hazırlanan karışımın pişirilip soğutulduktan sonra üzerine ceviz içi eklenerek hazırlanan Mardin iline ait bir tatlıdır. Mardin ilinin coğrafi özelliklerine ve iklimine uygun olan üzüm bolca yetişmekte ve üzümden elde edilen pekmez ise tatlılarda ve yemeklerde sıklıkla kullanılır. Mardin harire üretiminde kullanılan üzüm pekmezi, coğrafi sınırda mezrone olarak bilinen genellikle şıralık olarak değerlendirilen üzümlerden elde edilir. Mezrone üzüm genellikle dağlık kesimlerde yetişir. İri ve yuvarlak taneli, yeşilimsi-sarı renkte, ince kabuklu ve oldukça tatlıdır.

Malzemeler: 8 kişilik harire yapmak için gerekli bileşenlere şunlardır.

125 gram beyaz şeker
90 gram buğday unu
270 gram üzüm pekmezi
1 litre su
2 gram tarçın
2 gram yenibahar
5 gram ceviz içi (üzeri için)

Hazırlanışı: Tencereye sırasıyla beyaz şeker, buğday unu, üzüm pekmezi, su, yenibahar ve tarçın koyulup karıştırılarak orta ateşte pişirilmeye başlanır. Muhallebi kıvamına gelen karışım, sonra ocaktan alınarak kaplara doldurulur. Oda sıcaklığına geldikten sonra buzdolabına koyularak 12 saat dinlendirilir. Üzerine ceviz içi eklenip soğuk olarak servisi yapılır.



#Aktüel
#Kültür
#Yemek