Merve Özcan’ın “Görev: İlk Oruç-Nuriye Ecmel” kitabı, yedi yaşındaki bir çocuğun ilk oruç heyecanını ve Ramazan neşesini anlatıyor. Gerçek bir çocuğun Ramazan ayını anlatmak istediğini belirten Özcan, “Bir çocuğun sahurda mis gibi kokularla uyanması, bir gece vakti tüm aileyi sofranın başına toplaması, ezana kalan son dakikalarda sahra çölüne düşecekmiş gibi litrelerce su içebilme kapasitesine gülebilmesi, iftar yaklaştığında sokakları sarmış pide kokusu bir çocuğun zihninde hoş bir hatıra olarak kalacak” diyor.
Ecmel, ailenizden biri… Gelin Ramazan ayının neşesini bir de onun komik anlatımından dinleyelim. Yazar Merve Özcan’ın “Görev: İlk Oruç -Nuriye Ecmel” isimli yeni kitabı Gülce Çocuk etiketiyle geçtiğimiz günlerde okurlarıyla buluştu. Özcan, kitabında; yedi yaşındaki Nuriye Ecmel’in ilk oruç heyecanını ve Ramazan neşesini anlatıyor. Ramazanı sevdirerek, komik ve sürükleyici bir dille anlatan kitap, aile olmanın değerini de değiniyor. Biz de kitabın yazarı Merve Özcan ile ilk tuttuğu orucu ve kitabını konuştuk.
Ramazan’da arkadaşlarımı geçmek için heyecanlı bir yarışa girerdim
Tuttuğu ilk orucu hayal meyal hatırladığını belirten Merve Özcan, “Hep tekne orucu tutarken bir gün geldi çattı ve tüm gün oruç tuttum” diyor. Özcan, “Yakın civarda benim tüm gün oruç tuttuğumu haber vermediğim bir kişi kalmış mıdır, sanmıyorum. Yedi düvele ilan ettim” sözleriyle ilk tuttuğu orucunun heyecanını herkesle paylaştığını anlatıyor. Özcan, sözlerini şu şekil sürdürüyor: “İlk iftarımı pek hatırlamıyorum fakat iftar dediğimiz seremoni zaten aklımda hep sıcacık bir vakit. Hâlâ küçük Merve’nin heyecanını hissediyorum. Hatırladığım bir diğer şeyse oruç çetelelerim. Bayram geldiğinde, bayram ziyaretleri esnasında bu kayıtları bir gurur nişanesi olarak ortaya döküp herkese bahsederdim. Arkadaşlarım kaç gün oruç tutmuş öğrenir, sonraki Ramazan onları geçmek için heyecanlı bir yarışa girerdim. Bir Ramazan üç, bir Ramazan beş, diğerinde yedi… On gün oruç tuttuğum ve on rekât teravih kıldığım Ramazan’ın havasını herkese atmıştım. Yakama bile yazmayı düşünmüştüm, belki söylemeyi ihmal ettiğim biri kalmıştır diye.”
Bu mübarek ayı çocuklara, aklındaki en sevimli kodlarla sunmayı amaçladığını dile getiren Özcan, “Onu bir çocuğun heyecanıyla anlatmak da bence en tatlı yöntemlerden biri” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “Sahurda mis gibi kokularla uyanmak, bir gece vakti tüm aileyi mahmur mahmur sofranın başına toplamak, ezana kalan son dakikalarda sahra çölüne düşecekmişiz gibi litrelerce su içebilme kapasitemize gülebilmek, iftar yaklaştığında sokakları sarmış pide kokusu, ışıklar ve heyecan, iftardan sonra toplanıp hep birlikte teravihe gitmek, biraz namaz kılıp biraz koşturmak; Bunların hepsi Ramazan’ın tatlı bir reklam yüzü sanki. Reklam yüzü diyorum çünkü bunlar bizim zihinlerimizde hoş bir hatıra olarak kalarak Ramazan’ı güzellikle kodlamamıza vesile olacak araçlar. Gayem bu araçlarla Ramazan’ın amacına işaret etmek. Nuriye Ecmel gibi eğlenceli bir karakteri de bu sebeple önce Ramazan heyecanına katmak istedim. Bu yolun sonunda biraz oyun, biraz heyecan, biraz güldürüyle ilk orucunu tutacak bir çocuğun yaşayacağı maceralardan bahsetmek, belki bir başka çocuk için de teşvik ve sevmesine bir vesile olabilirdi.” Hikayelerdeki kavramlar, mekanlar ve tavırlar aracılığıyla inancımız ve hassasiyetimize dair nevi ayrıntıları bir çocuğun hayatının akışına yerleştirmeyi çok önemsediğini söyleyen Özcan, “Çünkü hayatımızın tam da içinde akıp giden şeyler bizim normalimiz, alışkanlığımızdır. Nuriye Ecmel’de de, her çocuk gibi bazen komik, bazen tatlı, bazen haylaz fakat bütünüyle gerçek bir çocuğun Ramazan’ını anlatmak istedim. Onun, sahip olduğumuz mukaddes kodları kendi komik hayatına nasıl yedirebildiğinden, nasıl pratiğe geçirebildiğinden bahsetmek istedim. Teravih namazının ecrinden uzun uzun bahsetmedim de, o yaştaki bir çocuğun kıldığı iki rekat teravih namazıyla nasıl övündüğünü anlattım. Zaten bir çocuğun ilgilendiği şey de bu ya” şeklinde kitabını anlatıyor.
Ramazanı evlerimize ve sokaklara taşımalıyız
Çocukların ışıl ışıl, cıvıl cıvıl olduğunu dile getiren Merve Özcan, “Onlara dair her şey de manasını muhafaza ederek böyle olmalı. Anı oluşturmayı, hatıra biriktirmeyi çok kıymetli buluyorum çünkü ileride gülerek anlatacağımız hikayelere ihtiyacımız var” ifadelerini kullanıyor. Özcan, Ramazan’ın, O’nun gelişine olan sevincimizin madden ve manen evlerimize, sokaklarıma taştığı bir vaziyetle havsalamızda yer etmesini hayal ettiğini söylüyor. Özcan, “Çocuklar için bir şeyler yaparken zaten dünyayı mecburen güzelleştirmek zorundayız çünkü onlara dair her şey zaten çok güzel. Ramazan için biriktirilecek anıları, onun için yapılacak süslemeleri, özeni, ışıkları, hazırlıkları da kocaman güzel bir hediye paketi olarak görüyorum. Ramazan gibi kıymetli bir mücevhere en güzel hediye paketlerini hazırlamakla yükümlüyüz. Bu bilinci çocuklara bu hazırlıkla verebiliriz, sevdirebiliriz” sözleriyle bir çocuğun ramazanın manevi bereketinden faydalanmak ve ramazanı idrak etmek için neler yapması gerektiğini anlatıyor.
Nuriye Ecmel komik ve ilginç bir karakter
Nuriye Ecmel’in mutaassıp bir ailenin en küçük çocuğu ve buna mukabil olarak hayatı bir çocuk gibi cıvıl cıvıl yaşayan komik ve ilginç bir karakter olduğunu söyleyen Özcan, “Tümüyle örnek, altın çocuk değil; zaman zaman hataları ve dilemesi gereken özürleri olan biri. Aynı zamanda kutsallarımızı bir kenara kaldırmaktan ziyade onları hayatımızın en absürt vaktinde bile olsa tatbik edebilecek bir karakter. Tıpkı bizim gibi” şeklinde dile getiriyor.