Ketebe Yayınları, kitap tutkunlarını sevindirecek yeni bir seriye imza atıyor. “Ketebe Müteferrika Dizisi” basımı uzun süre önce bitmiş, kitaba ve kütüphanelere dair değerli eserleri sınırlı sayıda baskı ile okuyucuya sunuyor.
Bilgiye ulaşmanın yolu giderek çeşitlenip kolaylaşıyor. Fakat hiçbir alternatifin yerini dolduramadığı “kitap” hayatımızın orta yerinde bir mihenk taşı gibi durmaya devam ediyor. Kitabın ve kütüphanelerin çevresinde gelişen kültürü gün yüzüne çıkarmak adına Ketebe Yayınları yepyeni bir seriye imza atıyor. Kitaplar, kütüphaneler, kitap tutkunları, koleksiyonerler ve çok daha fazlasından oluşan bu kültür dünyasını Ketebe Müteferrika Dizisi’nde görünür kılıyor. Numaralı baskılarla sınırlı sayıda çıkarılacak seri, Doğu’da ve Batı’da yazılmış seçkin metinleri üst düzey prodüksiyon baskılarıyla okurla buluşturuyor.
Basılması hayli geciken bir kitap
Dizinin ilk kitabı, “İbrahim Müteferrika Matbaası ve Türk Matbaacılığı” Giambattista Toderini’nin İbrahim Müteferrika’nın matbaasının faaliyetlerini anlattığı meşhur eser. 1781 yılında İstanbul’a gelen Rahip Toderini’nin İtalyanca olarak kaleme aldığı bu çalışma, 1786 yılında İstanbul’dan ayrılana kadar özellikle Türk edebiyatı üzerine yazdığı incelemeleri içeriyor. Bir başka rahip olan L’Abbé de Cournand’ın Fransızcaya çevirmesiyle 1789 yılında ilk kez Paris’te basılıyor. Bu kıymetli eserin neredeyse 200 yıl sonra Türk okuyucusu ile buluşması ise yazar, yayımcı ve gazeteci Şevket Rado sayesinde oluyor. Rado’nun kıymetli kitaplarla ilgilendiğini bilen bir ahbabı eline geçen ve kıymetli olabileceğini düşündüğü bu eseri Rado’ya veriyor. Rado, kitabı iyice inceledikten sonra çeviri için Prof. Emin Barın’ın meşhur “perşembe toplantıları”nda tanıştığı tezhip sanatkârı Rikkat Kunt’tan rica ediyor. Kunt, dosyayı teslim aldıktan tam altı ay sonra sayfa altına konan bol dipnotlarla çeviriyi Rado’ya teslim ediyor. Ancak Rado, bu işle bizzat ilgilenmek adına basımla ilgilenmeyi bir müddet erteliyor. Masasının çekmecesinde tam 23 yıl bekleyen dosyanın yeniden gün ışığına çıkması ise ancak Rado’nun matbaadan ayrılmasıyla mümkün oluyor. Rado, bu talihi, “Todarini’nin yazdığı Türk Matbaacılığı Tarihi, çevirisi yapıldığı halde kitap olmak için bir masanın gözünde 23 yıl beklemesi bir talihsizlik ise de yayınlanmasının Türk matbaacılığının, önümüzdeki yılın başlarında kutlayacağımız 260. yıllarına rastlaması da hoş bir talih eseridir sanıyorum” diyerek anlatıyor. Yayına hazırlanan haliyle üç bölümden oluşan kitap, birinci bölümde Giambattista Toderini’nin çevirisine yer veriliyor. İkinci bölümde Türk matbaacılığı sahasında öncü çalışmalara imza atmış Selim Nüzhet Gerçek’in evrâk-ı metrûkesinden ve kitaplarından Rado tarafından derlenen Tanzimat sonrası matbuatına dair bölüm geliyor. Ardından Şevket Rado’nun, kendi serüvenini anlattığı kısımla son buluyor. Türk matbaacılığının; Şevket Rado’nun, hayattayken yayımlanmış son eseriyle birlikte armağana dönüşen iki buçuk asırlık hikâyesine dizide yer veriliyor.
Nadir kitapların peşinde bir hayat
Müteferrika Dizisi’nin ikinci kitabı ise gerçek bir kitap tutkunundan: 20. yüzyılın en meşhur sahaflarından Hans Peter Kraus’un yazdığı “Bir Nadir Kitap Destanı”. Bir kitap tutkunu olan Kraus, bir Gutenberg Kitab-ı Mukaddesi’ne sahip olabilmek için tek seferde yedi haneli bir meblağı ödeyecek çılgın bir isim. Kitap sevgisi ve öğrenmeye duyduğu aşk, onu Viyana’daki bir kitabevi çıraklığından New York’ta bir kitapçı imparatorluğuna taşıyor. Bir Nadir Kitap Destanı ise onun manastırlarda, tavan aralarında ve müzayede salonlarında nadir kitapların izindeki serüvenlerini anlatıyor. İki kısımdan oluşan kitap Kraus’un çocukluğu ile başlayıp kitap satıcılığındaki ilk günlerini ve Amerika’ya göç ederek New York kentinde nasıl bir iş kurduğunu anlatıyor. Kraus, kitabın ikinci bölümünü ise tek tek anılarını anlatmaya ayırıyor.