Halep’ten İstanbul’a gelen dünyaca ünlü ünlü hattat Muhammed İmad Mahouk hem geleneksel hem de modern hattın en iyi örneklerini ortaya koyuyor. Mohouk, "İstanbul'a aşığım" diyor.
Mimar Sinan sadece İstanbul’da değil Osmanlı coğrafyasında pek çok eseriyle yüzlerce yıldır sanatçılara ilham olmaya devam ediyor. Halepli hattat Muhammed İmad Mahouk da bunlardan biri. Mimar Sinan’ın Halep’te yaptığı eserler etrafında çocukluğu ve ilk gençliği geçen sanatçının İstanbul’a uzanan hikayesinin ilk tohumlarını aslında Mimar Sinan atmış. Onun eserlerinin gölgesinde yetişen sanatçı yine Mimar Sinan’ın izini sürerek İstanbul’a gelerek burada hattat Hasan Çelebi’nin öğrencisi olmuş. “İstanbul hat sanatının geçmişte olduğu gibi bugün de ilk adresi. Yazının başkenti hattatlar için her zaman İstanbul olmuştur” diyen Mahouk, daha sonra Halep’e dönerek orada sanat çalışmalarını sürdürmüş. Ancak savaş başlayınca önce eserlerini sonra da ailesini alıp İstanbul’a yerleşmiş. Üniversite öğrencisi küçük kızı Nur “Ben 10 yaşımdayken İstanbul’a geldik, İstanbul’da büyüdüm, kendimi buralı sayıyorum” diye Türkiye ile kurduğu gönül bağını dile getiriyor.
Süleymaniye benim için bir başkadır
Mimar Sinan’ın şaheserlerinden Süleymaniye Camii külliyesine gitmek ve Süleymaniye’nin kaldırım taşlı sokaklarında dolaşmanın hattat Muhammed İmad Mahouk için ayrı bir önemi var. “Çünkü bundan 34 yıl önce ilk olarak Süleymaniye’ye geldim Süleymaniye Kütüphanesi’nde hat çalıştım” diye anlatıyor o semtin kendisi için önemini ve şöyle devam ediyor: “Tabi bir de bu sokaklar, tarihi yapılar bana Halep’i hatırlatıyor. Ne zaman Süleymaniye’ye gitsem kendimi memleketimde gibi hissediyorum.”
İstanbul’a yolu ilk kez İRCİCA ( İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) sayesinde düşmüş. İRCİCA’nın bir projesi çerçevesinde Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki el yazması eserlerle ilgili bir eğitimine katılıp restorasyon alanında diplomasını aldığını söylüyor. Süleymaniye Kütüphanesi’nden aldığı hat restorasyonu icazetnamesinden sonra ise sanatçı, Ortadoğu’nun pek çok arşiv ve müzesinde önemli hat eserlerinin ve mushafların restorasyonunda görev almış. Suudi Arabistan’da üç yıl kalarak Kral Abd El Aziz’in görevlendirmesiyle Kur’anı Kerim’i kırk farklı bölümde ve farklı hat tekniğinde yazmış. Yine Ortadoğu’da pek çok kral ve şeyhin koleksiyonuna eser yazan sanatçı bu sahada haklı bir üne sahip.
Önce eserlerimi sonra ailemi kaçırdım
Ancak savaştan sadece ailesini, eserlerini alarak İstanbul’a gelip Fatih’in arka sokaklarında kendine yeniden mütevazı bir hayat kuran sanatçı Suriye topraklarında biten savaştan duyduğu mutluluğu da dile getiriyor. Kızı Nur ise “Tek tesellimiz savaşta şehid olan ya da hapse düşen ailemizden birinin olmaması ama her aile büyük acılar yaşadı” diyor.
Şükür secdesi ettim
Suriye’deki rejim değişikliği evde bayram havasında kutlanmış. Hattat Muhammed İmad Mahouk, “Hemen secde ettim, şükür namazı kıldım haberleri alınca. Çünkü Suriye’de aslında 54 yıllık bir zulüm sona erdi. Ben ilk kez Suriye artık bizim hissine kapıldım, ilk defa ” sözleriyle sevincini ifade ediyor. Ancak şimdilik Halep’e tekrar dönmeyi düşünmüyorlar. Fakat gelecek dönemde doğup büyüdüğü topraklarda bir sergi açmayı hayal ediyor. Mahouk, İstanbul’u ise aşkı olarak tanımlıyor ve sanatıyla bu şehirde var olmaktan duyduğu mutluluğu anlatıyor. Hat eserlerini hem geleneksel hem de modern yorumda üreten sanatçı sadece İstanbul’a değil işine de aşkla bağlı. Öyle ki iki yıl önce geçirdiği kalp krizinden sonra uzun süre hastanede kalmış. Kısmi felç geçirdiği için eli ve ayağı tutmamış. Artık hat eseri yazamayacağı kendisine söylenmiş. Ancak o bir kolunda serumla yatakta yaptığı tabloyu gösteriyor ve şöyle diyor: “Bu eserimin adını mucize koydum.” Çünkü salonunun duvarına astığı o eserle hayata yeniden tutunmuş. İnci gibi küçük altın harflerle yazdığı bir başka hat yazısını ise “Bunlar hastalıktan sonra yazdığım eserler. Benim yeniden doğumum bu eserlerle oldu” diyerek hastalık sürecini nasıl eser üreterek atlattığını anlatıyor. Eserlerinin büyük bir bölümünü savaştan sonra ürettiğini söyleyen sanatçı, hat sanatıyla bir anlamda hala bu kadar acıya rağmen hayatta olduğunu hissettiğini ifade ediyor.
Dünyaca ünlü bir sanatçı
1959 yılında Halep’te doğan sanatçı biraz da anne babasının yönlendirmesiyle Halep Üniversitesi’nde Atom Fizik Bölümü’nü bitirmiş ancak bu alanda çalışmak yerine gönlünü kaptırdığı hat üzerine eğilmiş. Süleymaniye Kütüphanesi’nde 1990 yılında el yazması restorasyon eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra pek çok el yazması mushafın restorasyonunu yapmış. Hattat Hasan Çelebi’den hat eğitimi aldıktan sonra Halep’te kendi atölyesinde çalışmaya başlamış. 1992 yılından sonra Halep’te pek çok sergiye katılan sanatçı, 1997 yılında ise yine Halep’te ilk kişisel sergisini açmış. AlSultaniaa Cami’nde ve Riyad’daki Kral Abdülaziz Kütüphanesi’nde hat çalışmaları yapan sanatçı 2007 yılında ise Londra’da Uluslararası İslam Sergisi’ne katılmış. 2013 yılından bu yana İstanbul’da bir çok kişisel sergi açan ve ortak sergilerde yer alan sanatçı İstanbul’da özellikle tarihi sur içinde yaşamaktan büyük mutluluk duyduğunu söylüyor.
İstanbul aşığı bir hattat
İstanbul’da yaşayan binlerce göçmenden biri olan sanatçı, zorunlu göçle de gelse bir İstanbul aşığı. Özellikle Tarihi Yarımada’yı çok seviyor. Üsküdar ise ikinci durağı: Cebimde hep not defterim vardır. Üsküdar’a Mihrimah Camii duvarının dibindeki çay ocağında çayımı içip o taburelerde defterime yeni çizimler yapmayı seviyorum. Üç beş taburelik sıradan bir çay ocağı ama ben orada vakit geçirmeyi, sonrasında vapura binip Fatih’e dönmek hoşuma gidiyor”diyor. İstanbul’un rengi mavi sanatçının da eserlerinde de mavi bariz şekilde öne çıkıyor. Çünkü mavi aynı zamanda sonsuzluğun ve özgürlüğün de rengi. Sanatçı, “Allah insanı özgür yarattı bu yüzden onun özgürlüğüne müdahale eden şeyin her zaman karşısında durdum” derken sadece mavi renkle yazdığı bir hat eserini gösteriyor. “Halk yaşamak istiyor” yazan bu hat eserini Halep’te iken yazmış ve rejim tarafından ölümle tehdit edilince de doğduğu topraklarını terk ettiğini söylüyor. Üniversite eğitiminde geometri ve fizik görmesi sanatına da yansımış. Hem modern hem geleneksel hat eserlerini yeni formlarla üreten sanatçı, bu kompozisyonları oluşturmasında matematik ve fizik bilgisinin faydasını görmüş. Resmin soyut hali diyeceğimiz bu tabloların batı dünyasında çok fazla öne çıkmamasını sanatsal değerinden çok içeriğiyle yorumlayan sanatçı, “Kur’an hat sanatının özü olduğu için bu eserleri çok fazla görmek istemiyorlar” diyor.