Romanları pek çok dile çevrilen ve çevrildiği her dilde yoğun bir ilgiyle karşılanan ödüllü yazar Şebnem İşigüzel’in son romanı “Memoria”, Everest Yayınları tarafından yayımlanarak okurun beğenisine sunuldu. Yaklaşık 1000 sayfalık bir hacme sahip olan “Memoria” yalnızca bir roman değil, aynı zamanda zaman, hafıza ve mekânın iç içe geçmiş yapılarında derinlemesine bir keşif olarak da nitelendirilebilecek bir metin. İşigüzel, bu eserde geçmişin izlerini, anıların derinliklerini ve toplumsal değişimlerin bireyler üzerindeki etkilerini ustalıkla aktarıyor okura.
Roman, anlatıcının bizatihi deneyimlediği anıların yanı sıra dedesinden dinlediği hatırlara ve pek çok karakterin iç içe geçmiş hayat hikâyelerine odaklanıyor. “Memoria”nın anlatıcısı, Eyüp Mezarlığı’nda büyümüş ve bu mekânı âdeta kendine has bir dünyaya dönüştürmüş bir kadın. Kendi çocukluğuna ve gençliğine dair anılarının yanı sıra, Eyüp Mezarlığı’nda, dizinin dibinde büyüdüğü dedesinin ona aktardığı hikâyeler de romanın önemli bir parçasını oluşturuyor. Zamanın içinde lineer ve kronolojik bir çizgi izlemeden savrulan anlatı Cumhuriyet’in ilanı, Atatürk’ün reformları, tekkelerin kapatılması ve konakların yerini apartmanlara bırakması gibi tarihsel olaylara da bunları deneyimleyen bireylerin gözünden yer veriyor. Mezarlık ve bu mezarlıkta yer alan Karılar Tekkesi yalnızca anlatıcının hayatının merkezinde yer almakla kalmıyor, aynı zamanda bireysel ve toplumsal hafızanın temsilcisi olarak da işlev görüyor.
SULTANBEYLİ’DEN NİŞANTAŞI’NA
Romanın mekânsal çerçevesi yalnızca burayla sınırlı değil elbette. Okur, anlatıcıyla ilk olarak Nişantaşı’ndaki Cennet Apartmanı’nda karşılaşıyor. Hikâyesini dinledikçe daha evvel hayatının bir bölümünü geçirdiği Sultanbeyli ve Nişantaşı arasındaki toplumsal ve ekonomik zıtlıklar simgesel ama didaktik olmayan bir anlatımla okura aktarılıyor. Karakterin Sultanbeyli’deki sıradan bir gelinlikçide çalıştığı dönemde yaşadığı sıkıntılar, Nişantaşı’ndaki lüks mağazada geçirdiği ve “kristal günler” olarak adlandırdığı döneme kıyasla belirgin bir ayrımı ortaya koyuyor. Nişantaşı’nda bir butikte çalışırken ve sonrasında apartman kapıcılığı yaparken yaşadığı deneyimler, toplumsal sınıf farklarının yanı sıra karakterin kişisel tatmin arayışını da gözler önüne seriyor.
“Memoria”, unutma ve hatırlama temaları etrafında dönen bir anlatı sunuyor. Anlatıcı, yaşadığı olayları ve anıları sorgularken, hafızanın ne kadar güvenilir olduğunu da tartışıyor. Geçmişin ve şimdinin iç içe geçtiği bir zaman diliminde, anlatıcı kendi hatıralarının doğruluğunu ve gerçekliğini sorguluyor. Bu içsel çatışma, romanın temel yapı taşlarından biri olarak öne çıkıyor.
YAZARIN AİLE HİKAYESİ
Romanın epigraflarında yer alan eski zaman kadınlarının “İşigüzel” soyadını almış olmaları da yazarın kendi aile geçmişini ve kişisel tarihini romanın kurgusuna dahil edip etmediğini düşündürüyor. Bu detay, kişisel ve toplumsal hafızanın iç içe geçtiği bir anlatı düzlemi oluşturuyor.
İşigüzel’in kalemiyle, geçmişin, bugünün ve yüzyılın kesişim noktasında, hafızanın derinliklerinde bir yolculuğa çıkıyoruz “Memoria”da. Bu anlatı yalnızca bir roman değil, aynı zamanda tarihsel ve bireysel hafızanın buluşma noktası. Hafıza, mekân ve zaman arasındaki ilişkiler, yazarın ustaca işlediği temalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak, Şebnem İşigüzel’in “Memoria”sının, tarihsel olaylarla bireysel deneyimleri harmanlayan, hafızanın ve mekânın derinliklerinde gezinen bir eser olarak Türk edebiyatında önemli bir yer tutacağı aşikâr.