TRT’nin “Ramazan’da Bir Filistin Gecesi” etkinliğinde Filistin’e özel hazırlanan belgesellerin ilk gösterimi yapıldı. Babasından bisküvi isteyip yiyemeden katledilen çocuğun hikâyesinin anlatıldığı “Şahit”in yönetmeni Ensar Altay, “7 Ekim’den bu yana gerçek zamanlı bir soykırım izliyoruz” dedi.
Filistin’deki soykırımı dünya genelinde farklı dillerde izleyicilere aktaran TRT Uluslararası Yayınlar, hazırlamış olduğu özel belgeselleriyle Ramazan ayını Filistin hikâyeleriyle buluşturdu. İki gün boyunca süren etkinlikte belgesellerin ilk gösterimleri gerçekleştirildi, yönetmen ve saha gazetecileriyle sohbetler yapıldı. Filistinli Yönetmen Nawras Abu Saleh’ın “Dijital İşgal”, Ensar Altay’ın “Şahit”, Yasin Okal’ın “Bir Devlet Yaratmak”, Zümrüt Sönmez’in “Rafah:Tekinsiz Sığınak”, Khaldoun Fahmawi’nin “The Sole Survivor/Tek Kurtulan” gecede izlenen belgeseller oldu.
YAPMASAYDIM ÖLECEKTİM
Yeni Şafak’a konuşan TRT Uluslararası Özel Haberler ve İçerikler bölümünden ödüllü yönetmen Ensar Altay, hepimizin şahitliğini sanatsal bir dokunuşla ortaya koyduğu “Şahit”in hikâyesini anlattı. 7 Ekim’den itibaren gerçek zamanlı bir soykırım izlediğimizi aktaran Altay, “Şu anda İsrail, bütün dünyayı esir almış ve çocuk öldürüyor. Filmde izlesek, ne saçma film deriz. Ama bugün yaşanan bu saçmalık, Gazzelilerin gerçekliği. Ben de bir yönetmen olarak ne yapabileceğimi düşünürken, bir hikâye anlatmaya karar verdim. Duygularımı bir şekilde dışarı vurmam gerekiyordu, dışarı vurmasaydım ölecektim” diye anlattı.
İÇ İÇE GEÇMİŞ HİKAYELER VAR
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin İyi Niyet Elçisi olan Cate Blanchett’in “Ben uzman değilim, şahidim” sözünden ilham aldığını belirten Altay, “Kişisel olarak her vicdanlı insan gibi ben de suçluluk duygusu hissediyorum. Medyada gördüklerim üzerinden bir film yapmaya çalıştım. Çekim yapamadık ama bir bakış açısı geliştirerek bu belgeseli hazırladım. Babasından bisküvi isteyip de yiyemeden öldürülen çocuk vardı. O görüntüler üzerine bir hikâye yazdım. Belgeselin tamamında iç içe geçmiş hikâyeler var” dedi.
2024’TE ZULMÜN ÖTESİNE GEÇİLDİ
İsrail’in kuruluş tarihi olan 1948’den 2024’e gelene kadar yıl yıl saatin tik taklarıyla yaşanan zulmün ortaya konulduğu filmde, 2024’e gelince tik taklar susmak bilmedi. Bunu da açıklayan Altay, “Baba oğulun bisküvi almaya giderken yaptıkları sohbet, bizi Filistin’de yaşanan acılara götürüyor. Sabah babası kızına şiir yazarken, akşamına cenazesi geliyor ve bu bir hayat biçimine dönüşmüş yıllardır Filistin’de. Bugün artık her şeyi yoğunlaşmış bir vaziyette aynı anda hissediyoruz. Kronolojik olarak onu 2024’te sıkıştırmamın sebebi oydu. Artık zulmün ötesine geçildi, başka bir boyuta evrildi. Görebileceğimiz en korkunç şeyleri gördük. Ve bunları unutmamamız için kayıt altına almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
ALGORİTMAYI BÖYLE YANILTIYORLAR
Yapımcılığını Aslıhan Eker’in üstlendiği “Dijital İşgal” belgeseliyle İsraillilerin sadece topraklarını değil, dijital olarak da Filistinlileri işgal ettiğini ortaya koyan Filistinli Yönetmen Nawras Abu Saleh, şu ifadelerle bu işgali anlattı: “Birincisi telefonlarımızda yaptığımız her şeyi takip edip bilgilerimizi kontrol altında tutuyorlar. İkincisi sosyal medyada yazılıp çizilenleri takip edip, tutuklayabiliyorlar. Üçüncü olarak da Filistinlilerin hem parmak izlerini hem yüzlerini kaydedip, dijital bir bilgi ağı oluşturdular. Bunları hem kendileri kullanıyor hem de dışarıya sattıkları uygulamaları için test ediyorlar. Sosyal medyada ‘Yeni elbiseler geldi’ veya ‘Yeni tatlılarımız geldi’ şeklinde bir başlık atıp, yorumlarda Filistin meselesini anlatarak algoritmaları yanıltmaya çalışıyoruz.”