Film ön yargıları kırıyor

04:005/01/2025, Pazar
G: 4/01/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Vizyona girdiği andan itibaren seyircinin teveccühü ile karşılaşan “Hep 33 Yaşında” filminin gördüğü ilgiye yönetmeni Murat Pay da şaşkın ama bu ilgiden mutlu. Her şeyiyle olgun bir film yaptığını belirten Pay filmin konusu itibarıyla bir önyargıya maruz kaldığını söylüyor. Ama film izlendikten sonra seyircide bu önyargının kırıldığını da ekliyor.

RABİA BULUT

Tarihin hep uzaklarda bir yerlerde yazıldığını düşünüyoruz. Bizden, kendimizden uzakta bir yerde bir tarih yazılıyordur ve biz de o tarihi ya duyuyor ya okuyor ya da izliyoruzdur. Dahil olabileceğimiz hiç aklımıza gelmez. Ya da içinde olduğumuz. Bir tarihin içerisinde olmayı hep uzak zamanlara, yerlere bırakırız. Ama aslında öyle değilse? Tarih yanı başımızda ise o zaman ne olur? Bunu fark ettiğimiz an bir şaşkınlık bizi yakalar. Yaşamanın sorumluluğu bir kez daha gün yüzüne çıkar. O sorumluluk ile ne yaptığımız da bir soru olarak kendini gösterir. Felsefi bir girişi biraz daha somutlaştıralım. İslam Ansiklopedisi’nin yazılış sürecini anlatan kurmaca belgesel “Hep 33 Yaşında” filminin düşündürdükleridir aslında okuduğunuz satırlar. Evimizde her daim yeri vardı İslam Ansiklopedisi’nin. Ortaokul, lise, üniversite dönemlerinde ödevlerde kaynakçam da olmuştur. Ama o ansiklopedilerinin arkasında bir hikaye olacağı “Hep 33 Yaşında” filmini izleyinceye kadar aklıma gelmemişti, üzüne düşünmemiştim. Bende de bir önyargı vardı demek ki. Bilmediğim, fark etmediğim…

Murat Pay.

Mirâciyye: Saklı Miras, Mâşuk’un Nefesi, Dilsiz filmleriyle kendine has bir film dili kuran Murat Pay “Hep 33 Yaşında” filminde de bu dili bir üst seviyeye çıkarıyor. Niyaz Fidan ve Ekmel karakterleri üzerinden 1983 yılından itibaren İslam Ansiklopedisi’nin yazılma sürecinde yaşananları hem dinliyoruz hem izliyoruz. Altunizade’de bulunan TDV İslami Araştırmalar Merkezi (İSAM) de filmin başrollerinden biri. İslam Ansiklopedisi’nin 33 yıllık yazılış süreci o kütüphanenin en alt katında meydanda başlayarak bütün katlarla anlatılıyor. Ansiklopedinin tamamlanmayacağına dair bir düşünce herkeste az biraz var. Ama Niyaz Fidan, Ekmel, Türbedar, Molla Kasım ve niceleri her şeye rağmen devam ediyorlar. Kurmaca tarafında hikaye bir yandan ilerlerken ansiklopedinin 33 yıllık serüveninde farklı görevlerde yer almış Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Prof. Dr. Tayyar Altıkulaç, Prof. Dr. İsmail E. Erünsal ve birçok hocanın sözlü tarih görüşmeleriyle de hikayenin gerçek olan tarafı ortaya koyuluyor. Ansiklopedinin yazım sürecinin bir sonucu olan İSAM da filmin başrollerinden. Bu seçimi Murat Pay; “İSAM’ı başrole çektik. Çünkü orası ansiklopedinin sonucu. Aynı zamanda da ansiklopedinin bütün emeğinin yoğunlaştığı, görüldüğü, şahit olduğu da yer. Filmde mekana dair eşyalar kullanımında yer alan her şeyin o zamanın izlerini taşımasını istedim. Ansiklopedi yazım sürecinde emektar olmuş eşyaları filme dahil etmek istedim. O duygunun filmin dahil olabileceği, hissedebileceği şekilde ansiklopedinin geçmişini de filme dahil etmeye çalıştım” sözleriyle anlatıyor. Yolu İSAM’dan geçenler filmi izlerken bir de bu yandan etkileniyor.

Prof. Dr. Hayreddin Karaman

Filmler seyirciyle hayatta kalır

Gerçek ve kurmacanın iç içe geçtiği bu film de seyirciden bir teveccüh görüyor. Uşak’ta gösterim sonrasındaki soru cevabı beklerken röportaj yaptığım Murat Pay; “İnsanların ilgi alakası var. Bizim de hoşumuza gidiyor. Box Office’te aynı hafta gösterime girdiğimiz 50 film arasından 7. sıraya girmişiz. Aslında baktığımız da ana akımla da yarışıyoruz.” diyerek bu ilginin onları mutlu ettiğini belirtiyor. Aynı zamanda da ailecek izlenebilecek filmlerin varlığını devam ettirmesinin seyircilere bağlı olduğunu belirterek sözlerine şu şekilde devam ediyor; “Bu tarz filmler seyirci sahip çıktığı müddetçe ayakta kalabilir. Hep 33 Yaşında gibi filmlerin ayakta kalmasının yegane yolu seyircinin onlara sahip çıkmasıdır. Filme dair önyargılarla karşılaştığımız oldu. Ama izleyen herkesin sonrasında bu önyargıdan da kurtulduğunu gördük. Seyirci geleneğine, geçmişine, bildiği dünyaya dair filmler izlemek istiyorsa o filmlere sahip çıkmalı. Salonlara gitmeli.”

Prof. Dr. Tayyar Altıkulaç

Filmin içeriğine takılıyorlar

Filmin önyargılarla karşılaştığının altını çiziyor Pay, bu önyargının filme Diyanet’in ve İslam Ansiklopedisi’nin tanıtım filmi olarak bakmaktan kaynaklandığını ama kendisinin film dili olarak iddialı olduğu bir film olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor; “Filmin içeriğine takılıyor insanlar ama yönetmenlik olarak, film dili olarak iddialı olduğum bir iş. Farklı teknikleri denediğim bir film oldu. Sinema yaptık biz. Filmin bu tarafı biraz güme gidiyor. Diyanet, İslam Ansiklopedisi diyerek filmi küçümseyenler oluyor. Halbuki biz her şeyiyle bir film yapmak istedik ve yaptık.” Filmi yaparken hareket ettiği noktayı da, “Filmin içeriğinden dolayı insanlar ilk etapta ansiklopedinin tanıtımını, reklamını yapıyormuşuz gibi düşünüyor. Halbuki biz meseleyi bunun ötesinde soyut bir şekilde Türk insanın ortaya koyduğu kahramanlık hikayesini tam da o kahramanlık hikayesine layık bir şekilde güçlü bir film diliyle anlatmak istedik” sözleriyle belirtiyor. Pay, “Bizi bu filmi yapmaya iten temel motivasyonlardan bir tanesi de kahramanların şimdide, günümüzde de etrafımızda olan insanların olabileceği ihtimali. Kahramanlık hikayesi sadece bir kişiye atfedilen bir hikaye olmayabilir. Herkesin bir şekilde görevini tam yaptığı büyük bir kahramanlık hikayesi inşa edilebilir ve bugün, şimdi olabilir” sözleriyle kahramanlık hikayelerinin yanı başımızda olabileceğinin altını çiziyor.

Prof. Dr. İsmail E. Erünsal

Ansiklopedinin yazımı ilham oldu

Pay, “İslam Ansiklopedisi’nin yazım süreci filmi yaparken bize ilham verdi. Ben yönetmen olarak karar noktasında öncülüğü yapıyorum ama bunun kolektif bir zihnin olduğunu biliyor ve unutmuyorum” diyerek sinemanın da bir kolektifliğin ürünü olduğunun altını çiziyor. Aslında filmin ilk noktasından son noktasına kadar tamamlanıp gelmesi de bir kahramanlık hikâyesi barındırıyor. “Film içinde yer alan her birime bir teşekkür etmek ve emeklerinin altını çizmek gerekiyor. Sinema da ansiklopedi yazmak gibi kolektif bir iş. Senaristimiz Selman Kılıçaslan’ın, görüntü yönetmenimiz Sedat Şahin’in sanat yönetmenimiz Natali Yeres’in, yapım tarafında Halil Kardaş’ın emekleri çok büyük. Biz de film yaparken kolektif bir çalışmanın içinde tutarlı bir bütünlük yakalamaya çalıştık ve çabaladık” sözleriyle de ekibine teşekkür ediyor.

Bir sadakat yemini ettik

Gerçek bir hikayenin filmini yapma sorumluluğunu filmi yaparken hep hissettiğini belirtiyor Pay. İlk olarak 6 aylık bir sürede 100’e yakın kişiyle sözlü tarih görüşmeleri yaptıktan sonra senarist Selman Kılıçaslan ile kurmaca kısmının senaryosunu çalışmaya geçtiklerini anlatıyor. “Kurmaca kısmının senaryosunu çalışırken kendi aramızda bir sadakat yemini ettik. Sadık olmamız gereken bir nokta vardı. Bu hikayeye bir şeyler katacaksak çıkış noktamız; sözlü tarih görüşmelerinden elimizde olan veriler ve bu konuya dair okuduklarımız, öğrendiklerimiz olmalıydı. Dolayısıyla bizim filmin içine dahil ettiğimiz bütün noktalar ya sözlü tarih görüşmelerinden ya da okuduklarımızdan, dinlediklerimizden oluşturduğumuz terkiplerden oluşuyor. Ana referansımız hep gerçeklik oldu” diyerek kurmaca yapıyı içerik bakımından kurarkenki gerçekliğe olan sadakatlerini anlatıyor.

Filmimizin arkasında durmaya çalışıyoruz

Film gösterime girdiği andan itibaren gösterim sonrası soru cevaplara, söyleşilere katılan Murat Pay, adeta filmle birlikte bir Anadolu turnesine çıkmış gibi olduğunu söylüyor. “Sarıkamış’tan başladık Kars’a geldim. Kars’tan Erzurum’a Erzurum’dan Uşak’a geçtim. Uşak’tan Afyon’a oradan Denizli’ye geçtim. Sonrasında İstanbul’da olduk. Konya seferine çıktık. İlgi, alaka oldukça biz de giderek, seyirciyle bulaşarak filmimizin arkasında durmaya çalışıyoruz.” diyor. Bu gösterimlerde karşısına çıkan seyirci kitlesini; “İlk defa 20-30 sene sonra bu filmi izlemek sinemaya gelen insanlar var. Onlarla tanıştım. İnsanlar aileleriyle izleyebilecek bir filmin arayışında bunu gördük. Bizlerle geldiler, fotoğraf çekildiler, memnuniyetlerini söylediler. Biz de bu ilgiye şaşırdık. Çünkü ana akım olmayan bir filmin bu kadar alaka görmesi şaşırtıcı aslında. Ama hoşumuza da gidiyor. Demek ki seyirci o kadar da boş değil. Ona bakmak lazım.” diyerek anlatıyor ve seyircinin kararına güvenmek gerektiğini belirtiyor.




#Film
#aktüel
#hayat