Ayasofya’nın Gli’si, Sadberk Hanım’ın Kayısı’sı, İstinye Üniversitesi’nin Oscar’ı. Hepsi nev-i şahsına münhasır, özellikle Gli. Müze dışına hiç çıkmayan Gli, müzenin kültür varlıkları envanterinde yer alıyor. Kayısı, Sadberk Hanım’ın sosyal medyada muhabirliğini yapıyor. Oscar ise üniversiteden aldığı maaşla barınaklara bağış yapıyor.
Onlar en az bulundukları mekanlar kadar bilinen, tanınan hatta o mekanla özdeşleşmiş hayvanlar. Ayasofya’nın Gli’si, Sadberk Hanım Müzesi’nin Kayısı’sı, henüz çok genç ama kısa sürede üne kavuşan İstinye Üniversitesi’nin Oscar’ı, İstanbul ve Boğaziçi Üniversitesi’nin kedileri ve daha birçoğu... Bu hafta Gli, Kayısı ve Oscar’ın hilayesini anlatacağız sizlere. Ayasoya Müzesi çalışanları tarafından imparatoriçe olarak çağırlan Gli’nin en büyük zaafı kameralar, müzenin içinden hiç dışarı çıkmayan Gli, Prof. Dr. Haluk Dursun tarafından müze envanterine alındı. Sadberk Hanım’ın Kayısı’sı müze muhabiri olarak sosyal medya hesaplarını yönetiyor. Tweet atıyor. İstinye Üniversitesi tarafından güvenlik görevlisi yapılan Oscar’a maaş bağlanmış. Oscar maaşıyla barınaklardaki kedi ve köpek arkadaşlarına bağış yapıyor.
İlk olarak Ayasofya’nın en meşhur kedisi Gli’yi ziyaret ediyoruz. ABD eski Başkanı Barack Obama’nın onu sevmesiyle bir anda hem ülkemizde hem de dünya gündemine yerleşen Gli şu anda 14 yaşında. Onun her türlü bakımıyla 14 yıldır ilgilenen Müze Müdür Yardımcısı Defne Bali şöyle anlatıyor Gli’yi: “Gli üç kardeşti. Kızım ve Pati isminde bir kız bir erkek kardeşi vardı. Erkek kardeşi Pati erken yaşta öldü. 2004 doğumlular. Kızım’la birlikte benim masamın altında büyüdüler. Aslında ismi Gri’ydi ama şaşı olduğunu fark edince şakayla ismi Gli’ye döndü. Gli için çoğumuz acaba içinde bir imparatoriçe mi yaşıyor diye düşünüyoruz. Duruşuyla bakışıyla hakimiyetiyle çok farklı bir kedi.”
Gli’nin henüz bir yaşındayken bir tane yavru yaptığını söyleyen Bali, “Mahallenin en bıçkın delikanlısı, simsiyah Kara Oğlan diye bir kedi vardı. Koca kafalı, koca patili, çok gösterişli bir kediydi. Ondan bir tek yavru yaptı. Normalde kediler 4-5 yavru yaparken Gli sadece bir yavru yaptı. Ona da Karakız adını verdik. O maalesef çok uzun yaşayamadı. 4 yaşındayken vefat etti” diyor. Bütün müze çalışanlarının Gli’ye özel bir ihtimamla yaklaştığını belirten Bali, Gli’nin Kızım’la ilişkisini de şöyle anlatıyor: “Kızım’la ikisi yan yanadır hep. Biz iki bacı diyoruz onlara. Öyle güzel anlaşırlar ki birlikte. Çok da güzel fotoğraf verirler ziyaretçilere.”
Yıllar önce Koreli bir turistin girişte Gli’yi yakalayıp çantasının içine koymaya çalışırken yakalamasını Bali şu sözlerle anlatıyor: “Güvenlik görevlileri tarafından fark ediliyor bu durum. Biz de çok sonradan öğrendik. Yakalanan turistin verdiği cevap da çok korkunç: Ben bunu götürüp yiyeceğim. O bizim gözbebeğimiz. Bir Koreli’nin yemeği olmasından hoşlanmazdık tabi.” Gli’nin Ayasofya kültür envanterine girmesi hakkında Bali, “Eski Başkanımız Prof. Dr. Haluk Dursun 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti sırasında Ayasofya Kültür Envanteri diye bir kitap yazdı. Burada Gli’nin de adı ve fotoğrafı yer aldı. Haluk Dursun onlara Ketus Bizantekus derdi. Bu kedilerin soylarının Bizans’a kadar dayandığı tahmin ediliyor” diyor.
Ulus’ta bir araba kazası sonucu ayağı sakatlanmış, bakıma ihtiyacı olan yavru bir sokak kedisi olarak 2009 yılında Sadberk Hanım Müzesi’ne getirilen Kayısı 8 yıldır müzede yaşıyor. Kayısı’nın bakımıyla Müze Müdürü ve bahçe işlerinden sorumlu personel ile gece bekçileri ilgileniyor. Kayısı müzede çalışan personelin yanında müzeye kısa süreli olsa da gelen, onunla tanışan ve kendisini seven herkesle çok iyi iletişim kuran, rahatlatan ve pozitif enerji veren bir kedi. Ayrıca müzenin sosyal medya iletişiminde de muhabirlik görevini üstleniyor. Bu özelliğinin yanında iyi bir avcı olarak da müze bahçesindeki sorumluluklarını başarıyla gerçekleştiriyor. Ancak zamanının büyük bölümünü uyuyarak geçiriyor.
İstinye Üniversitesi’nin güvenlik görevlisi Oscar’ı üniversitenin kariyer uzmanı Umur Çalıkoğlu anlattı: “Oscar yol kenarında kendini arabalardan ve insanlardan koruyamıyorken bize geldi. Yemek verince de gitmek istemedi. Biz de onu sahiplendik. Yaklaşık 2 bin 500 öğrencimiz var. Günde en az 300 el değiyor Oscar’a. Sevecek vaktimiz yoksa gülümseyerek geçiyoruz yanından. Üniversitemiz Oscar’ı bir nevi maaşa bağladı. Her ay Oscar’a maaşı oranında Oscar adına barınaklara 1000 lira kadar bağış yapıyoruz. Barınaklarda kalan hayvanların ihtiyaçlarının karşılanması için.”
- Ayasofya balı Anzer balı kadar meşhur olabilir
- Ayasofya’da sadece kedilerin veya Gli’nin yaşamadığına, onlar dışında da pek çok canlıya ev sahipliği yaptığını söyleyen Hayrullah Cengiz, “Ayasofya’nın Doğu Roma döneminde bir anlamı var. Hangi suçu işlemiş olursa olsun Ayasofya’ya sığınanı kesinlikle oradan kimse gelip alamıyor. Biz de buradaki hayvanların hiçbirini zorla dışarı atmıyoruz. Gidene de mani olamıyoruz. Ayasofya’nın kedileri kutsaldır deyip buradan kedi alan birçok isnan oldu. Gli bizim en meşhur kedimiz. Ama başka kedilerimiz de var. Köpeklerimiz var. Güvercinlerimiz, arılarımız var. Hatta arkadaşlar bu sene ilk defa bana Ayasofya balı getirdiler çok az. Biraz gayret gösterirsek Anzer balı kadar meşhur olacak. Hem de belki yarışmalara katılabiliriz. Popüler bir bal olacağı kesin” diyor.