Kimsesiz ve köprü altı çocuklarının dünyalarını anlatan şiir, hikâye ve romanlar kaleme alan Yılmaz Erdoğan, 15 Temmuz destanına mütevazi bir yayın katkısında bulunuyor. O Destan Gecesinde Bizim Çocuklar, beş erkek kardeşin tanıklığı üzerinden 15 Temmuz gecesini sürükleyici bir üslupla anlatıyor.
“En iyisi okumak” mottosuyla yayın hayatında yer alan Çağlayan Kitap, 15 Temmuz destanına mütevazi bir yayın katkısında bulunuyor. Yılmaz Erdoğan, O Destan Gecesinde Bizim Çocuklar romanında hem ülke hem de vatan evlatları için bir dönüm noktası olan 15 Temmuz gecesini ince ince işliyor. “Kalp, sevda varsa yürektir! Toprak, bayrak varsa vatandır! Bunca şehit, onca gazi varken, bu cennet vatanı, bağda bulmadık ki dağda hainlere bırakalım!” diyen ‘bizim çocuklar’ın hikâyesini anlatıyor.
Çocuk ve ilk gençlik yaş grubuna, milletimizin dünyaya demokrasi ve birlik dersi vererek yeni bir kahramanlık destanı yazdığı 15 Temmuz gecesini roman türünde anlatan Destan Gecesinde Bizim Çocuklar; iç sayfa çizimleriyle adeta bir çizgi roman niteliğinde. Kitapta yer alan resimler Mustafa Afşin Gürler tarafından hazırlanmış. O destan gecesini, beş erkek kardeşin yaşadıkları üzerinden sürükleyici bir üslupla anlatan kitap, ayrıca bir yakın tarih arşivi niteliği de taşıyor.
GENÇ NESLİN HAFIZASI İÇİN
Kimsesiz ve köprü altı çocuklarının dünyalarını anlatan şiir, hikâye ve romanlar kaleme alan Erdoğan’ın yayınlanmış 35 roman, 12 hikâye, 2 şiir ve 5 antoloji kitabı bulunuyor. Gençlik edebiyatındaki tecrübesini, uygun bir dille 15 Temmuz darbe girişimini unutmaması gereken genç neslin hafızasına sunuyor. Roman, Ankara ve İstanbul’dan gelecek beş evladıyla neşeli, sıcak bir haftasonunun planlarını yapan Yıldırım Bey ile başlıyor. Yola çıkan evlatlarına titizlikle tembihlerde bulunan Yıldırım Bey’in birkaç saat sonra televizyonlardan aldığı darbe haberleriyle evlatları için endişesi artıyor. Bu sırada iki kahraman evladı Fatih ve Nuri, seyrine doyulamayacak güzellikteki Boğaz’ın üzerinde hain askerler ile karşı karşıya geliyor. Fatih ve Nuri, kendilerini tam ortasında buldukları hain darbe girişimi karşısında üzerlerine düşen görevin farkına varıyor ve köprüye doğru ilerliyor. Akıllarından ise şu cümleler geçiyor: “Bu gece elbette birileri kazanacaktı. Bu kazananlar darbeci hainler olmamalıydı. Her geçen dakika gözlerinin önünde birileri yaralanıyor ya da hayatını kaybediyordu. Onların, Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale Savaşı’nda vurulanlardan ne farkı vardı? Her şey vatan için, bayrak için değil miydi?”