Bana, el-Ferafisa İbnu Umeyr el-Hanefi haber verdi ki, O, Hz.Osman (ra)'ı, ihramlı iken yüzünü örter görmüş.
İbnu Ömer (ra) demiştir ki: "Başın çeneden yukarısını ihramlı kimse örtemez."
Biz, bir kısım kadınlar, ihramlı iken, yanımızda Esma Bintu Ebi Bekr (ra) olduğu halde, yüzlerimizi sıkıca örtüyorduk."
Resulullah (sav)'a, ihrama gir(ece)ği zaman (ihramı için), keza ihramdan çıktığı zaman da Kabe'yi tavaftan önce hıll'i için, içinde misk bulunan sürünme maddesini şu iki elimle sürdüm."
Salt İbnu Zübeyd (ra), ailesinin bazı fertlerinden naklen şunu rivayet etmiştir: "Hz. Ömer (ra) Şecere nam mevkide iken, bir tib kokusu hissetti. "Bu koku kimden geliyor?" diye sordu: Kesir İbnu's-Salt: "Bendendir, (saçımın dağılmaması için) süründüm ve tıraş olmamaya karar verdim" dedi. Hz. Ömer (ra): "Su birikintilerinden birine git, başını koku gidinceye kadar ovuştur!" diye emretti. Kesir İbnu's-Salt öyle yaptı."
Ömer (ra), bir tib kokusu hissetmişti. "Bu koku kimden?" diye sordu. Muaviye İbnu Ebi Süfyan (ra): "Ey mü'minlerin emiri! Bendendir!" diye cevap verdi. (Hz. Ömer kızgın bir eda ile): "Allah Allah! Senden mi?" diye çıkıştı. Hz. Muaviye: "Bana Ümmü Habibe sürdü, ey mü'minlerin emiri!" (diye özür) beyan etti. Hz. Ömer: "Allah aşkına geri dön ve şu sürdüğün şeyi yıka!" diye emretti.
İhramlı iken Cuhfe'de ölmüş olan oğlu Vakid'i kefenlemiş, bu arada başını ve yüzünü örttükten sonra şöyle demiştir: "Eğer ihramlı olmasaydık, cenazeye tib de sürerdik."
İbnu Ömer (ra) ihram giyerek Mekke'ye müteveccihen yola çıktığı zaman, güzel kokusu olmayan bir yağ ile yağlanırdı. Sonra Zülhuleyfe mescidine gelir, orada (ihram için iki rek'at) namaz kılar, sonra hayvanına binerdi. Devesi (ayağa kalkıp) onu doğrultunca telbiyeye başlar ve şöyle derdi: "Ben Resulullah'ın böyle yaptığını gördüm."
İbnu Abbas ile Misver İbnu Mahreme (ra) Ebva'da ihtilaf ettiler, İbnu Abbas: "Mührim başını yıkar" dedi. Misver ise: "Hayır, yıkayamaz!" dedi. İbnu Abbas, beni Ebu Eyyub el-Ensari (ra)'ye gönderdi. Ben onu iki direk arasına gerilmiş bir perde gerisinde yıkanıyor buldum. Kendisine selam verdim. "Kim o?" dedi. "Abdullah İbnu Huneyn'im. Beni, size İbnu Abbas gönderdi. Sizden, ihramlı iken Resulullah (sav)'ın başını nasıl yıkadığını soruyor" dedim. Bunun üzerine Ebu Eyyüb (ra) elini perde (ipinin) üzerine koyup aşağı doğru bastı ve başı göründü. Üzerine su döken birisine: "Dök!" dedi. O da döktü. Ebu Eyyub (ra) başını elleriyle ileri geri ovalayıp: "Resulullah (sav)'ı böyle yapar gördüm" dedi." (Muvatta dışındaki rivayetlerde şu ziyade mevcuttur: "Misver, İbnu Abbas'a şunu söyledi: "Seninle bir daha münakaşa etmeyeceğim (ne dersen kabulüm).")
İbnu Ömer (ra) ihrama girmezden önce ihram için, Mekke'ye girmek için, Arafat'ta vakfe için yıkanırdı. (Bir rivayette şu ziyade vardır: "İhrama girdi mi, başını sadece ihtilam olduğu zaman yıkardı.")
İbnu Ömer (ra) dedi ki: "İhramlı kimse kaçınılmaz bir sebepten dolayı mecbur kalmadıkça hacamat olamaz."
Rivayet edilmiştir ki, ihramlı iken, gözüne gelen bir rahatsızlık sebebiyle aynaya bakmıştır.
Resulullah (sav), azadlısı Ebu Rafi'yi Ensar'dan bir başkasıyla birlikte (Meymune'ye) gönderdi. Onlar, Resulullah (sav)'ı Meymune bintu'l-Haris (ra) ile evlendirdiler. (O vakit) Resulullah (sav) henüz Medine'de idi (ve umretu'l-kaza için yola) çıkmamıştı.
Resulullah (sav) buyurdular ki: "İhramlı ne evlenir, ne evlendirir, ne de dünür gönderir."
İbnu Ömer (ra) şöyle hükmetmiştir: "İhramlı evlenmez, evlendirmez, ne kendisi için kız ister, ne de başkası için."
Ebu Gatafan el-Mürri'nin anlattığına göre, babası Tarif, ihramlı iken bir kadınla evlenmiş ise de Hz. Ömer (ra) bu nikahı reddetmiştir.
Hudeybiye Sulhu yapıldığı sene, bir gün Resulullah (sav)'ın ashabından bir grupla birlikte, Mekke yolu üzerinde bir yerde oturuyordum. Resulullah (sav), bizden ileride (konaklamış) idi. Ben hariç herkes ihramlıydı. Halk vahşi bir eşek gördü, ben o sırada meşguldüm, ayakkabımı tamir ediyordum. Gördüklerinden beni haberdar etmediler, onu kendiliğimden görmüş olmamı istiyorlardı. Bir ara aralarında bir gülüşme oldu. Birden etrafıma bakındım (ve bu esnada) hayvanı gördüm. Hemen (Cerade adındaki) atıma gidip eğerledim ve bindim. (Acelemden) kamçıyı ve mızrağı unutmuştum. "Kamçı ve mızrağımı bana verin!" diye seslendim. "Hayır, dediler, vallahi bu işte sana yardımcı olmak istemeyiz." Öfkelendim. İnip onları aldım. Tekrar binip, eşeğe doğru hızla gittim, (yetişip) avladım. Beraberimde getirdim, ölmüştü. Arkadaşlarım etinden yediler. Ancak sonradan ihramlı iken yeyip yememe hususunda şekke düşüp (yediklerine pişman oldular). Yürüdük, ben bir parça ayırdım. Resulullah'a kavuşunca, bu meseleyi sorduk. "Beraberinizde birşeyler kaldı mı?" dedi. Ben: "Evet!" diyerek parçayı uzattım, ihramlı olduğu halde, ondan yedi. Ve: "Bu bir taamdır. Onunla Allah size ikramda bulunmuştur."dedi." (Bunlarda gelen bir ziyade şöyledir: "(Resulullah:) "O helaldir, yiyin (dedi)." Bir diğer rivayette: "Resulullah (sav) onlara şunu söyledi: "Sizden biri (hayvanı yakalamak üzere) saldırmasını emretmedi, veya ona hayvanı göstermedi mi?" Onlar: "Hayır!" diye cevap verince, (Resulullah:) "Öyleyse yiyin!" buyurdu." Bir diğer rivayette: "(Resulullah): İşaret ettiniz veya yardım ettiniz veya saldırmasını sağladınız mı? (diye sordu).")
Sab İbnu Cessame (ra)'nin anlattığına göre, kendisi, Resulullah (sav)'a, Ebva veya Vehdan'da (canlı) bir yaban eşeği hediye etmiştir. Ancak Resulullah bunu kendisine iade etmiş, Sa'b'ın üzüldüğünü yüzünden anlayınca: "Bunu sana iade edişimizin sebebi ihramlı oluşumuzdur" demiştir.
Hz. Osman (ra)'a Arc'ta iken bir av eti getirildi. Arkadaşlarına: "Yiyiniz!" dedi. Onlar: "Sen yemiyor musun?" diye sordular. "Ben," dedi, "sizin durumunuzda değilim, bu hayvan benim için avlandı."
Hz. Aişe (ra)'e: "Bir av hayvanı benim için avlanmamışsa bu bana helal mi, haram mı?" diye sormuştum, şu cevabı verdi: "Ey kızkardeşimin oğlu, o (ihram müddeti) on gündür. İçinde bir seğrime (rahatsızlık, şüphe) hissedersen bırakıver (yeme)."
el'Behzi (ra) -ki ismi Zeyd İbnu Ka'b'dır- anlatıyor: "Resulullah (sav) Mekke ye gitmek düşüncesiyle ihramlı olarak (Medine'den) çıktı. Ravha nam mevkiye varınca orada kesilmiş bir vahşi eşekle karşılaştılar. Resulullah (sav)'e bundan bahsedildi: "Bırakın onu, dedi, sahibi hemen gelebilir!" Derken hayvanın sahibi Behzi geldi ve Resulullah (sav)'ı bularak: "Ey Allah'ın Resulü, bu eşeği (size bıraktım) dilediğiniz gibi tasarruf edin!" dedi. Resulullah derhal Hz. Ebu Bekir'e emrederek, "yol arkadaşları arasında taksim etmesini" söyledi. Sonra yola devam edip İsaye nam yere geldi. Burası Ruveyse ile Arc arasında bir yer idi. Sıcak bir gölgede kıvnlıp uyumakta olan bir ceylan vardı. -Ravi der ki- "Resulullah (sav) bir şahsa, herkes geçinceye kadar orada bekleyip kimseye hayvanı rahatsız ettirmemesini emretti.
Zübeyr (ra) ihramlı olduğu halde (yemek üzere yanına) güneşte kurutulmuş ceylan eti dizisini azık olarak alıyordu.
Ka'bu'l-Ahbar demiştir ki: "Çekirge deniz avı(ndan sayılmış)dır."
Muvatta'da şu ziyade var: Hz. Ömer (ra) Ka'b'a sordu: "Nereden biliyorsun (ki çekirge deniz avıdır)?" Ka'b şu cevabı verdi: "Ey mü'minlerin emiri, nefsimi yed-i kudretinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin ederim, bu (bir nevi) balık hapşırmasıdır, her yıl iki sefer hapşırır."
Muhammed'i Beyda'da doğurduğunu söylemiş, önceki hadisteki durumu aynen zikretmiştir. (Muvatta'nın bir başka rivayetinde şöyle denir: "(Esma..) Zülhuleyfe'de Muhammed'i doğurdu). Ebu Bekir (ra) ona yıkanmasını sonra da ihrama girmesini emretti." Nesai, bir başka rivayette şu ziyadeyi ilave eder: "...sonra hacc için ihrama girmesini, Ka'be'yi tavaf hariç, herkesin yaptıklarını aynen yapmasını (emretti)." Yine Nesai'nin bir başka rivayetinde (Esma) şöyle demiştir: Resulullah'a (birisini) göndererek: "Ne yapayım?" diye sordurdum. Bana: "Yıkan, (kan gelen kısma) sargı bağla, sonra da ihrama gir" haberini gönderdi.)
İbnu Ömer (ra)'den yapılan bir rivayete göre, hacc veya umre için ihrama giren hayızlı kadın hakkında, "Kadın dilerse umre veya haccı için ihrama girer, ancak Beytullah'ı tavaf edemez, Safa ile Merve arasındaki sa'yi de yapamaz. Bunlar dışındaki bütün menasike insanlarla birlikte katılır. Temizleninceye kadar mescide yakın olamaz."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beş hayvan vardır, bunların öldürülmesi ihramlıya günah değildir: Karga, çaylak, akrep, fare, kelb-i akur." (Bir rivayette şöyle denmiştir: "Bunları, Harem'de ve ihramda iken öldürene günah yoktur." Ebu Davud ve Tirmizi'nin, Ebu Saidi'l-Hudri'den kaydettikleri bir rivayette: "Adi yırtıcılar" da denmiştir. Bundan maksad insana saldırıp yaralayandır.)
Alkame İbnu Ebi Alkame, annesinden rivayet etmiştir ki: "Annesi, Hz. Aişe (ra)'yi ihramlı iken bedenini kaşıyan kimse hakkında soru sorulunca dinlemiştir. Hz. Aişe şu cevabı verir: "Evet, kaşınsın ve şiddetle kaşısın." Sonra Hz. Aişe ilave eder: "Ellerimi bağlasalar, (kaşınmak için ayaklarımdan başka bir imkanım olmasa) ayaklarımla kaşınırım."
Hz. Ömer (ra)'i ihramlı iken (Mekke ile Medine arasındaki Sükya köyünde) devesinin kurtlarını alıp toprağa atarken gördüm.
İbnu Ömer (ra), ihramlının, devesinden pire veya güve gibi haşereleri temizlemesini mekruh addederdi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.