SHP-HEP ittifakından CHP-HDP ittifakına

Sevda Dursun
00:0019/03/2021, Cuma
G: 19/03/2021, Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

CHP ve HDP ittifakı sağlam temeller üzerine oturmuyor. Kendilerine bu zulümleri yapan bir partiyle Kürtler sulh imzalamaz. CHP de köprüyü geçene kadar Kürtleri kullanır. Tıpkı 1991 seçimlerinde SHP’nin HEP’li vekillere yaptığı gibi. HDP’nin derdi Kürtlerin hakları olmadığı gibi, HDP Kürtlerin temsilcisi de değil. Kürtler bunun farkında. Üstelik çocuklarının HDP parti binalarından kandırılarak dağa kaçırıldıklarının da farkında. 5 gündür anlattığımız CHP’nin karanlık dönemlerini de unutmuş değil. Asıl soru şu: CHP ve HDP bu ittifakla kimin aklıyla dalga geçiyor?

CHP ile HDP’nin ittifak kurması, seçmenleri tarafından nasıl bir psikolojiyle karşılanıyor? CHP Kürtlerden oy isteyecekse, onlara nasıl bir garanti veriyor? Tabii ki değişim diye bir şey var, ancak CHP bu değişimde samimi olduğuna Kürtleri nasıl inandıracak? Yazı dizimizin 5. ve son bölümünde bu soruların cevabını yine geçmişten örneklerle aradık.



“Bugün memlekette Kürt sorunu diye bir sorun varsa ve o sorun cumhuriyetin kuruluşundan beri bizden bir şeyler ‘eksiltiyorsa’, bunun tek bir müsebbibi var o da CHP’dir. Çünkü bu sorunu bizzat CHP yaratmıştır” diyor yazar Muhsin Kızılkaya.
Ve ilave ediyor, “1950-60 DP dönemini saymazsak, bir şekilde CHP zihniyetinin iktidar olduğu bütün tarih boyunca Kürt meselesine hep ‘inkar’ ve ‘asimilasyonla’ yaklaşıldı. Kürt meselesinin çözümüne dair, cumhuriyet tarihi boyunca CHP’den hiçbir öneri gelmedi. Gelen önerilere de hep bir bahane bularak meseleyi yokuşa sürdü. Erdoğan ‘analar ağlamasın, bu sorunu çözelim’ dediğinde, CHP sözcüsü Onur Öyman ‘Dersim’de analar ağlamamış mıydı’ dedi. Bunu diyerek aslında CHP’nin sadece ‘anaları ağlatmayı’ bildiğini itiraf etmiş oldu.”

YENİDEN ASLİ UNSUR

  • AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonra, Kürtler ilk kez itibar ve özgürlüklerle tanıştı. İlk kez doğuda yaşayanlar, batıda yaşayanlar kadar hizmet almaya başladılar.
    Hele de HDP’li belediyelere kayyum atanmasıyla, gerçek belediyecilikle tanıştılar. Kürtçe serbest bir dil haline geldi. İlk defa bir devlet kanalı olan TRT’de, Kürtçe bir kanal yayın hayatına girdi.
    Okullarda isteğe bağlı Kürtçe dersleri, üniversitelerde Kürdoloji bölümleri açıldı. AK Parti iktidarından sonra tıpkı Mustafa Kemal’in dediği gibi Kürtler ‘asli unsur’ oldu.

Şimdi bu kazanımlara gözünü diken sözde Kürtlerin temsilcisi, esasında PKK’nın uzantısı HDP ile Kürtlere bu zulümleri reva gören CHP’nin seküler bir düzlemde buluşması terör sorununu çözer mi?
Oysa savaş tam da bu meseleden, yani dindarlıktan uzaklaşıldığı andan itibaren başlamıştı. Çoğunlukla dindar olan Kürtler, uzun yıllar haksızlıklara uğrasa da, milliyetçilik kavramı etrafında buluşmadı.
Ümmet olmak, din kardeşi olmak önemliydi, çünkü dindar kimsenin dini aidiyeti, kavmi aidiyetten önce geliyordu. O yüzden PKK sol bir çizgi üzerinde kurduruldu. Bu düzlem, Batı’nın da sahip çıkacağı bir düzlemdi. Hem kullanışlıydı, hem de İslam kardeşliği gibi birleştirici unsurlardan uzaktı.

YAHUDİLERLE ORTAK ÖZELLİKLER

  • Abdullah Öcalan’ın bu konudaki ifadeleri, dinle araya mesafe koyulma sebeplerini de gözler önüne seriyor:
    “İslami öğretilerle beyinleri yıkanmış Kürtler rehabilite edilmelidir. Diğer dinlerin yayılması teşvik edilmelidir. Bir yandan da İslam’ın uygulanamazlığı ve başta cinsel eşitlik konusu olmak üzere baskıcı özellikleri vurgulanmalıdır. Kürtlerin antik dini olan Zerdüştük yeniden uyandırılmalıdır. Yezidiliği ana Kürt dini olarak belirleyin ve okul kitaplarına ekleyin. İsrail’le iyi ilişkiler geliştirin. Kürtler ve yahudiler arasındaki ortak değerler, Kürtler ve Araplar arasında olanlardan çok daha fazladır.”
CHP’nin zulmü de esasında hep dindar Kürtler üzerine olagelmiştir. Hilafetin kaldırılmasına karşı çıkan Kürtler, ‘Din elden gidiyor’ düşüncesiyle çeşitli ayaklanmalar çıkartıyor, bu da CHP’nin demir yumruğuna çarparak zulüm olarak geri dönüyordu.
CHP devletten uzaklaştıkça, Kürt hareketi de sol çizgiye doğru kaymaya başladı. Dersim’de katliama uğramış cellatlarına aşık Alevi Kürtler, çoktan CHP’nin saflarına yelken açmıştı bile.

YÜZLERİ KIZARMIYOR

  • Şuna bir daha bakalım o halde; 1924 yılında başlayıp, 2004 yılına kadar devam eden red ve inkar döneminde Kürtlerin dili yasaklandı, kimliği yok sayıldı, iskân politikaları çerçevesinde Batı Anadolu’ya göç ettirildi.
    CHP tek parti döneminden 2000’li yıllara kadar Kürtlere yapılanlar, ülkeyi bebek katili PKK ve Meclis’teki uzantısı HDP’nin yürüttüğü bir savaşa sürükledi.
    Üstelik bu ittifaktan ne HDP’nin, ne de PKK’nın sözcülüğünü yapan bir parti ile ortaklık yapmaktan CHP’nin yüzü kızarıyor.
Bir Kürt kızı olan Van eski milletvekili Gülşen Orhan, Cumhuriyet Halk Partisi’ne şu haklı soruları yöneltiyor: “Ayaklanma çağrısı yaparak 50 vatandaşın acımasızca ölümüne, 700’den fazla vatandaşın yaralanmasına neden olan
Kobani Olayları sorumlusu Demirtaş’ın salınmasını savunmak; bu minvalde saldıran dış güçlere omuz vermek; ülkemizi hapsetmeye yönelik çevreleme politikalarına verdiğimiz cevapları da içeren ‘mavi vatan’ politikasını sahiplenmemek,
‘Suriye’de, Libya’da ne işimiz var’ diye haykırmak, altı okun hangisi ile örtüşür; M.Kemal Atatürk’ün hangi idealine atfedilebilinir?”

CHP YENİDEN GÜÇ KAZANIRSA

  • PKK’nın kaçırıp yıllarca hapsettiği 13 askerimizi Gara’daki bir mağarada katletmesi ve CHP’nin bunu kınarken failin PKK olduğunu dile getirememesini hatırlatıyor Orhan:
    “Tavırlarına bakın, HDP ile aralarındaki ittifaka zarar verecek diye PKK terör örgütünün adını bile zikretmekten imtina ediyorlar. Net bir tavır sergileyemiyorlar. Bu olayın acısını tüm ülke duyuyor. Terörün yıkıcılığı, Türkiye’nin canından can koparma çabasını hepimiz hissediyoruz… Acı içindeyiz; fakat berikinde hala hesap kitap..!”

BU FİLMİ İZLEMİŞTİK

Geçmişiyle yüzleşmeyen, özür dileyemeyen CHP, köprüyü geçene kadar mı Kürtleri kullanacak? Yeniden güç kazanırsa, benzer uygulamalara imza atmaz mı? Neden kimseye inandırıcı gelmiyor?
Çünkü geçmişte bunun da örnekleri yaşandı. Hatırlayalım o günleri; CHP’nin atası SHP de HDP’nin atası HEP ile birlikte 1991 genel seçimlerinde ittifak yapmıştı.
Bu ittifakla birlikte hem kendi sonunu hazırladı, hem de Kürtlere güvenilmez olduğunu bir kez daha kanıtladı.
  • 1991 yılındaki kirli ittifak sonucunda Hatip Dicle ve Leyla Zana ile birlikte 22 HEP’liyi Meclis’e taşıyan SHP, işi bittikten ve istediği ivmeyi yakalayamadığını anladıktan sonra HEP’lileri partisinden ihraç etti.
    1994 yılında da Meclis’te yapılan oylama sonucu dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde oy kullanarak, bir kısmının tutuklanmasına ve uzun yıllar hapiste yatmalarına sebep oldu. O gün işi biten SHP’nin Kürt vekillere yaptığı gibi, bugün işi biten CHP’nin aynı şeyi yapmayacağının hiçbir garantisi olmadığını Kürtler çok iyi biliyor.
    Bu sebeple 1995 seçimlerinden bu yana CHP’nin Kürt illerinden aldığı oy oranı daima yüzde 5’in altında, hatta çoğu kez yüzde 1 veya 2’ler seviyesinde, yani yok hükmünde.

HDP’NİN DERDİ KÜRT MESELESİ DEĞİL


  • Bir de tabi “HDP’nin derdi Kürt meselesi mi?” sorusu olduğunu hatırlatıyor Ekrem Direkçi: “HDP’nin derdi artık Kürt meselesi değil, oradan besleniyor ama artık politikalarını değiştirmiş, özgür, bağımsız ve Kürt halkından yetki alan, hesap veren bir yapı değil HDP. Öyle olmuş olsa az hata yapar, çözüm odaklı olur. Herkes özgürce hükümeti sorgulayabiliyor, ama hiç kimse PKK’yı veya onun unsurlarını, yapmış oldukları hataları eleştiremiyor. Nasıl bir demokratik anlayıştır. Türkiye’de takiyye dönemi bitmiştir. Artık herkes özgürdür, bu zemini hazırlayacak yeni bir anayasa şarttır.” HDP’nin derdi Kürtlerin hakları olmadığı gibi, HDP Kürtlerin temsilcisi de değil. Kürtler bunun farkında. Üstelik çocuklarının HDP parti binalarından kandırılarak dağa kaçırıldıklarının da farkında. 5 gündür anlattığımız CHP’nin karanlık dönemlerini de unutmuş değil. Şu soruyu soralım o halde: CHP ve HDP bu ittifakla kimin aklıyla dalga geçiyor?

Erdoğan motivasyonu


CHP-HDP ittifak arayışının eksenini belirleyen temel motivasyonun, MHP ortaklığındaki Cumhur İttifakı siyaseti çerçevesinde “Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı” olduğunu görmek zor değil.
Gel gelelim bu muhalif ittifak sağlam bir temele oturuyor mu? Derinlikten yoksun ve konjonktürel olduğunu vurguluyor Sinan Hakan:
  • “Her iki partinin ana gövdesini teşkil eden kitlelerin sahip olduğu tarihsel-kültürel kodlar, tarafları ortak bir siyasal denklemde bu motivasyonla uzun vadede bir arada tutmaya yeterli gelmemektedir.
    İki taraf arasında kalıcı bir ittifak zemini CHP’nin ulusalcı Kemalist ilkelerle, HDP’nin de PKK meselesiyle yüzleşmesi gereğini beraberinde getirecektir ki bu da mevcut politik gerçeklikte zor görünmektedir.
    İki taraf arasındaki bu çelişkili ilişkinin en güncel yansıması kanaatimce HDP Eşbaşkanı Sn. Mithat Sancar’ın CHP Genel Merkezi’ni ziyareti sonrası tek başına bir basın toplantısı yapması olmuştur.”


TAKİYECİ CHP

Muhsin Kızılkaya, Bugünkü HDP’nin atası olan HEP milletvekillerini ‘Kürt sorunu’ karşısındaki tavrından dolayı partiden ve Meclis’ten atan, Leyla Zana ve arkadaşlarını onlarca yıl hapiste yatıranın da CHP olduğunun altını çiziyor:
“Bugün HDP’ye yaklaşımları, Kürt meselesindeki tutum değişikliği değildir. Erdoğan’a karşı bir cephe müttefiki olarak görüyor onları. Yarın emellerine ulaşırlarsa, Erdoğan döneminde Kürtlere tanınan radyo tv hakkı, seçmeli ders hakkı, üniversitelerde bölüm açma hakkı gibi onlarca hakkı ortadan kaldırmayacaklarına dair hiçbir güvence vermiyorlar. ‘Kürtlere sempatik yaklaşalım, Erdoğan’dan kurtulunca onları elimine etmek kolaydır’ fikri, CHP ideolojisinin ana malzemesidir ve ‘takiyeci’ bir parti konumuna gelmiştir bugün.”
#SHP-HEP ittifakı
#CHP-HDP ittifakı
#Kürtler