CHP, yüzlerce yıldır aynı topraklarda yaşayan Kürtlerin ve Türklerin kadim dostluğunu “kıyımlarla” bozdu. Yazı dizimizin üçüncü bölümünde bunun örnekleri yer alacak. Örneğin Dersim’deki kıyımın talimatnamelerinde, köylerin ve evlerin nasıl yakılacağına dair bilgilere dahi yer verilmişti. Köyler, mezralar yakıldı, mağaralara sığınanlar da gaz kullanılarak imha edildi.
- 1926’dan 1930’a kadar Ağrı’da yaşanan ayaklanmalar, Kürdistan kurmak hedefiyle başlatılan büyük çaplı ilk başkaldırı hareketiydi. İsyan döneminde çok şiddetli savaşlar yaşandı. Ordudan ve Kürtlerden binlerce kişi hayatını kaybetti. İsyandan sonra binlerce insan tutuklandı, idam edildi. Zilan’daki ayaklanmada vadideki 45 köy tamamen imha edildi, öldürülmekten kurtulan insanlar sürüldü. 1931’de ise CHP Hükümeti, 1850 sayılı Kanun’la Ağrı İsyanı’nda devlet güçleri tarafından işlenen suçları suç olmaktan çıkardı.
HİZMETÇİ VE KÖLE OLMA HAKKI
- İsmet İnönü 1930 yılında Sivas’ta yaptığı bir konuşmada,“Bu ülkede sadece Türk etnik ulusu ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiçbir ırkın böyle bir hakkı yoktur”sözleriyle resmi olarak inkar politikasını başlatmıştı. Aynı dönemde CHP’nin Genel Sekreteri olan Recep Peker de,“Hukuki ve siyasi haklar tüm ulus ve fertleri için geçerlidir. Ancak etnik kökene sahip olanlar ya da olduklarını düşünenler ulusal topluluğa katılamazlar. Çünkü ulusal topluluğun tek bir etnik kökeni vardır; o da Türklüktür”diyerek bu siyaseti bir adım öteye taşıdı.
Şükrü Kaya: Şakileri mağaralara göm
Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın Tunceli 4. Umum Müfettişi Abdullah Alpdoğan’a 26/04/1937’de gönderdiği “Çok gizli” yazılı mektupta kan dondurucu ifadeler yer alır:
- “Tayyare Alay Kumandanlığı’ndan yangın, Milli Müdafaa’dan yakıcı ve boğucu gaz talep etmişsin. Hükümette bazı kendini bilmezler, taleplerinin karşılanmaması için çalışma yapmaktalar. Nitekim başarılı olamadılar. Cumhuriyetimiz ve Başvekilimiz taleplerinin acil tedarik edilmesinin zorunlu olduğunu derhal yerine ulaştırılması emrini vermişlerdir. Hatta sonunda taleplerin karşılanacak, gerektiği gibi kullanılacağından zerre kadar kuşku duymuyorum, bütün şakileri o mağaralara göm, göm ki bir daha canlanmasınlar.”
Basına ambargo
- 4 Temmuz 1937 tarihli gazetenizde çıkan haber tarafımızdan ilgi ve beğeniyle takdirlenmiştir. Kahraman çavuş konusunu daha detaylı işlemenizi tavsiye ederim.Cumhurreisimizin orduyu, Türk milletini yükseltecek haberlere özel önem verdiğini bilmektesiniz. Alevilerin Kızılbaşların, topyekün imhası gerektiği kanunlarla teyit edilmiştir. Muhabirinizin yasaklı bölge ilan edilen bölgede, sivil ölümlerinin fotoğraflarını çekmesi üzüntü ile karşılanmıştır. Konunun hassasiyet içerdiğini önemle arz etmeye luzüm yoktur.Kıymetli kardeşim, Cumhuriyete bağlılığınız hususunda hiçbir tereddütüm olmadığını bildirir, bir an önce toplu ölümlerin çekilen fotoğraflarını bakanlığımıza iadesini rica eder, hasretle selam ve saygılarımızı iletirim.”
MAĞARALARA GAZ VERİLDİ
Belgelerle ispatlanmış bir kıyım harekâtının Dersim’de gerçekleştirildiğine kimsenin şüphesi yok. Hedef: insandan arındırılmış bir Dersim bölgesi. Bunun için askere, ‘Eşkıya Takibi ve Mağara Aramaları İçin Talimatnameler’ el kitabı hazırlandı. Talimatnamelerde köylerin ve evlerin nasıl yakılacağına dair bilgiler yer alıyordu. Köyler, mezralar yakıldı, mağaralara sığınanlar da gaz kullanılarak imha edildi.
- Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen de hava operasyonlarında yer almıştı. Gökçen’in,“Canlı ne görürseniz ateş edin emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk”sözleri zihinlere kazındı. İhsan Sabri Çağlayangil’in ‘Dersim 38’ konulu röportajında,“Mağaralara iltica etmişlerdi, ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu”şeklinde bir itirafı var. Röportajı yapan kişi ise CHP Genel Başkanlığı koltuğuna FETÖ kumpasıyla oturan Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
‘ÖLÜLERİMİZİN KEMİKLERİ SIZLIYOR’
BÜYÜK BİR TUHAFLIK ÖRNEĞİ
- Bu anlamsızlıklar Kılıçdaroğlu’yla başlamış değil, Ahmet Kahraman, ‘Kürt İsyanları Tedip ve Tenkil’ kitabında celladına aşık olmayı şu ifadelerle ortaya koyar: “Dersim’i ıslah planını hazırlayıp uygulayan İsmet Paşa, nedeni bilinmez, ama büyük bir tuhaflık örneği olarak kırımdan kurtulabilenlerle, çocukları ve torunlarının ‘tapındığı’ adam haline geldi.Tuncelililer, her vesileyle ona sevgilerini, saygı ve bağlılıklarını sunuyor, 1950’lerde her yerde seçimleri kaybederken, yalnız Dersim’de kazanıyordu. Tuncelililer baba İnönü’ye sundukları hizmeti, oğlundan da esirgemiyordu. Tuncelililerin, Milli Şef’e tapınmalarının nedeni, normal insanların kolayca anlayabilecekleri bir şey değildi, ama bir gerçekti.Yine gariptir ama, Tuncelililer İsmet İnönü’ye bağlılıklarını ‘ilericilik’ diye açıklıyorlardı.” İşte o ilginçlikler günümüzde başka bir boyuta geçmiş, arka kapılarda Kürtlerle ittifak kurmaya kadar gidilmişti.
Mesele geri kalmışlık meselesi mi?
En kapsamlı Kürt raporlarından birini hazırlayan İsmet İnönü, Dersimlilerin cehaletinden, onları medeniyete kavuşturmaktan söz eder. Dersim (Tunceli), hedef bölge seçilmiştir. Halk okul beklerken, bölgede birçok karakol ve kışla inşaatına başlanmasının sebebi hikmeti, kısa süre içinde anlaşılacaktır.
“DERSİMLİ OKŞANMAKLA KAZANILMAZ”
- CHP’nin Kürt raporlarını bu yazı dizisinin ilk bölümünde vermiştik. İşte o raporlardan en acımasızları Dersim’e yönelik hazırlanandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın “Dersimli okşanmakla kazanılmaz” sözü şaka değildi.Jandarma Umum Kumandanlığı’nın hazırladığı raporda, hükümete muhalefet eden aşiret köylerini bombalamak, geçim kaynağı olan tarım ve hayvanlarını imha etmek öneriliyordu. Üstelik Dersim Alevilerinin aslen ve neslen Türk olduğu, Arap ve Kürt aşiretlerine hiçbir benzerlikleri olmadığı da sözü geçen rapordan. Dersim’in Türkiye Cumhuriyeti için bir çıban olduğu artık kanıtlanmıştı.Üstelik mektep açmak, yol, fabrika yaparak ıslaha çalışmanın hayalden ibaret olduğu da yine Umum Kumandanlığı’nın raporunda yer alır.