Lübnan’a TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar’ı gönderen Türkiye ilk etapta 966 Türk vatandaşı ve birinci derece yakınlarını tahliye etti. İki gemi Beyrut Limanı’na 2020 yılındaki dev patlamanın ardından yanaşan en büyük gemiler oldu. Vatandaşların bir bölümü gemilere alkışlarla binerken bir bölümü yaşadıkları yerden ayrıldıkları ve yakınlarını geride bıraktıkları için gözyaşı döktü.
İsrail saldırıları altındaki Lübnan’da, Türkiye tarihin en büyük tahliye operasyonlarından birini başarıyla gerçekleştirdi. Lübnan’ın güneyi, kuzeyi ve hatta başkent Beyrut’u bombalayan İsrail’in denizden donanma ile de tehdit ettiği ülkeden, böylesine geniş çaplı bir tahliye operasyonunun yapılması büyük takdir topladı. Türk askeri gemilerinin Akdeniz çıkarması adeta bir gövde gösterisi olarak yorumlandı.
KİMİ AĞLADI KİMİ ALKIŞLADI
Tahliye edilenlerden kimi kaplumbağasını, kimi köpeğini yanına aldı. Vatandaşlar, Lübnan’ın güneyindeki Sur, Sayda, Nebati’ye ve kuzeyindeki Beka, Baalbek gibi bölgelerden geldi. Tahliye olanlar arasında henüz hamile olan kadınlar ve bir kaç gün önce doğan bebekler de vardı. Gözlerini savaşın ortasında açan o bebekler, Türkiye’ye gitti. Normal şartlar altında diğer ülkeler tahliye işlemlerini Trablusşam’dan gerçekleştirirken Türkiye, 2020 yılında yaşanan dev patlamanın ardından toparlanmaya çalışan Beyrut limanından vatandaşlarını aldı. O tarihten bu yana limana yanaşan en büyük gemiler TCG Sancaktar ve TCG Bayraktar oldu. Gemiler, Beyrut limanına yanaştığı sırada tüm Türk vatandaşları alkışlamaya başladı, kimileri ise ağladı.
GÜVENLİ HİÇBİR YER KALMADI
Tırmanan gerilim nedeniyle belki de bir daha dönemeyecekleri Lübnan’a veda eden vatandaşlar, duygusal anlar yaşadı. Hasta, yaşlı ve çocuklar öncelikli olarak gemilere alındı. Tahliye işlemleri sırasında Lübnanlı yakınlarından ayrılırken gözyaşlarına boğulan Türk vatandaşı Yasemin Akan, geçtiğimiz hafta Beyrut merkezde saldırıya uğrayan sağlık merkezinin çok yakınında yaşadıklarını söyleyerek şunları ekledi: “Büyük bir patlama yaşandı. Çok korktuk. Evimizden çıktık ve bir kaç gün dışarıda yaşamak zorunda kaldık. Burası Beyrut’un merkezi, İsrail buraya da saldırdı. Daha önceki saldırılar güneyde yaşanıyordu bu yüzden nispeten daha güvenli hissediyorduk ama artık Lübnan’da güvenli hiçbir yer kalmadı. Böyle olmasını istemezdik. Çok büyük bir üzüntüyle ayrılıyoruz. Hem hüzünlüyüz hem de mutluyuz.”
Düşman izliyor!
Lübnan’da İsrail’in saldırıları sürerken ülkedeki kaos artıyor. Beyrut sokaklarında iş yerlerinin çoğu kapalı. Normalde yoğun kalabalıkların yaşandığı kafe ve restoranlar ise bomboş. Zaten ekonomik kriz yaşayan ülkenin savaş nedeniyle bir kıyamete sürükleneceği uyarıları yapılıyor. Günlerdir İsrail drone'larının Beyrut’un gökyüzündeki uçuşuna bir de askeri helikopterler dahil oldu. İsrail’in bu psikolojik savaş taktiği insanların telaşı ve korkusunu da artırıyor.
HIRSIZLAR BAĞLANDI
Beyrut’taki kapalı dükkanların ve iş yerlerine esrarengiz kişiler tarafından üstünde “Birbirinize isimlerinizi söylemeyin. Mekanlarla ilgili konuşmayın, kamera kullanmayın, düşman izliyor” yazıları asıldı. Bir başka dükkanın kepenklerine ise “Lübnan savaş istemiyor, İsrail istiyor” yazıldı. Diğer yandan İsrail’in saldırılarını sürdürdüğü Beyrut’un Dahiye bölgesinde yağmacı ve hırsızlar türedi. Hizbullah, yakaladığı yağmacıları darp ederek, sokaklardaki direklere bağladı.
Hayatımız çok zordu
Türkiye'ye getirilenlerden Nesrin Efetürk, 3 çocuğuyla Lübnan'dan ayrıldığını, eşinin ise ülkede kaldığını dile getirdi. İsrail'in saldırıları nedeniyle çok kötü günler yaşadıklarını anlatan 29 yaşındaki Efetürk, "Çok şey yaşadık, korku, stres. Seslerden yemek yemiyorduk. Çocuklar, uçak, bomba seslerinden çok korkuyordu. Yani hayatımız çok zordu" dedi. Efetürk, kendilerine gemi göndererek tahliyelerini sağlayan Türkiye'ye teşekkür ederek, şöyle konuştu:
EVİMİZ BOMBALARDAN HASAR GÖRDÜ
"Buradan Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyorum. Bizi tahliye ettiği için Allah razı olsun ondan. Burada duranların daha zor zamanları var. Eşim taksici, sağlık sorunları var, onun için gelemedi. Ben ve çocuklarım Türkiye'deki ailemin yanına gideceğim. Mardin'e gideceğim çünkü evimiz bombalardan hasar gördü. Üzgünüz, her şeyimiz, malımız, mülkümüz, işimiz, hayatımız burada. Çok şey öğrendik burada ama insanın ülkesi başka."
Fırkateynler eşlik etti
Lübnan’dan çoğunluğu Türk vatandaşı olan sivilleri tahliye eden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın amfibi gemileri TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar’a dönüş yolunda 2 fırkateyn ve 2 karakol gemisi eşlik etti. Lübnan'a insani yardımları ulaştıran amfibi gemilere Beyrut Limanı'nda yüklerin boşaltılmasının ardından siviller alınmaya başlandı. Tahliye kapsamında TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar'a bomba imha ve narkotik eğitimli köpeklerin de yer aldığı arama noktasından geçirilerek sivillerin bindirilme işlemi tamamlanan gemiler, dün sabah saatlerinde Beyrut Limanı'ndan ayrıldı.
Çocuklar uçak geçince korkuyor
Gemiye alınanlardan 40 yaşındaki Arif Çelik, Mardinli olduğunu, eşi, 4 çocuğu ve babasıyla Türkiye'ye döneceğini ifade etti. Lübnan'da tesisatçılık yaptığını belirten Çelik, yıllardır güzel bir şekilde yaşadığı ülkenin kötü durumda olduğunu anlattı. Evlerini kapatmak zorunda kaldıklarını dile getiren Çelik, "Arabaları, her şeyi, rızkımızı bıraktık. Şimdi Türkiye'ye gidiyoruz, Allah razı olsun. 4 çocuğumla Türkiye'ye gideceğim. Burada çalışıyorduk, işimiz güzeldi. Burada her şeyimiz bitmiş. Bizim bulunduğumuz yerde her gün çocuklar bombaların seslerini duyuyordu. Biz de Türkiye'ye gitmek için bekliyorduk. Çocuklarım normal uçak geçince bile korkuyor" ifadelerini kullandı.
18 yıl sonra aynı şeyleri yaşadı
İsrail-Lübnan arasında 2006 yılında 34 gün süren savaşta da gemiyle tahliye edilen Şemsi Hasan, yine saldırıların sürdüğü ülkeden 18 yıl sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait gemiyle yurda getirildi. 37 yaşındaki Şemsi Hasan Mardinli olduğunu, Mersin ve İzmir'deki akrabalarında kalacağını söyledi. Günlerdir çok zorluk çektiklerini, saldırılar nedeniyle korkuyla yaşadıklarını anlatan Hasan, "Her gün bomba sesleriyle uyuyup uyanıyorduk.En çok çocuklar için endişelendik. O yüzden Türkiye'den, devletimizden yardım istedik, çok şükür geldi" dedi. Hasan, İsrail-Lübnan Savaşı'nda 2006'da da Lübnan'dan ayrılmak zorunda kaldıklarını belirterek şunları kaydetti:
ŞİMDİ İKİ GEMİ VAR
"2006'da da İsrail buraya geldi, savaş açtı, yaşadım ikisini de. O zaman da Mersin'e gittik. O zaman bir gemi vardı, şimdi iki gemi" ifadesini kullandı. İsrail'in saldırılarında ağabeyi ve ablasının evlerinin zarar gördüğünü dile getiren Hasan, "Çok şükür sağlığımız yerinde, başka bir şey önemli değil."
Gölge düşürmek istediler
Türkiye’nin tahliye operasyonu bazı çevreleri de rahatsız etti. Türkiye’den gelen bir gazeteci sosyal medya paylaşımıyla yalan ve provokasyona başvurdu. Söz konusu paylaşımda tahliye operasyonuna gölge düşürmek isteyen sözde gazeteci, bekleme süresinin uzadığını ve gemilere Suriyeliler ile Filistinlilerin alındığı yalanını yazdı. O gazetecinin paylaşımını, Yeni Şafak’a açıklama yapan Türkiye Beyrut Büyükelçisi Ali Barış Ulusoy da yalanladı. Günlerdir ekibiyle birlikte büyük bir çalışma neticesinde tahliyeleri başarıyla tamamlayan Büyükelçi Ulusoy, “Aile birliğinin bozulmaması için vatandaşlarımızın evli oldukları yabancılar veyahut da yabancı ülke vatandaşı, bunlar çocukları, anne babaları onları da bu kapsama dahil ettik. Ama bunların sayısı zaten oldukça küçük bir rakam tutuyor” dedi.
Yabancılara öncelik iddiası yalan
Lübnan’dan tahliye sürecinde yabancı ülke vatandaşlarına öncelik tanındığı iddiaları yalanlandı. Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, başlangıçta tahliye için başvuru yapan 2 bin 500 kişiye telefonla geri dönüş yapılarak 1900’ünün toplanma noktalarına geleceği bildirilse de 966 kişi toplanma noktalarına geldi. Son anda gemiye binmekten vazgeçenlerin de olduğu belirtildi.
HEPSİ BİRİNCİ DERECE AKRABA
Tahliye edilenler arasında 878 Türk vatandaşı, 24 KKTC vatandaşı ve bu kişilerin birinci derece yakınlarından oluşan 64 kişi yer aldı. Yetkililer, gemilere kabul edilen kişilerin zaten bir Türk vatandaşının yakını olarak tahliye edildiklerini vurguladı.