Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu terörist yapılanmayla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye, üzerine acımasızca gitmeye mecburuz. Bu mücadeleyi tabii ki hukuk içerisinde, tabii ki adil biçimde yapacağız” dedi. Örgüt için mağduriyet görüntüsü verilmeye çalışıldığına dikkat çeken Erdoğan, "Suç işleyen bedelini ödeyecek" ifadesini kullandı.
Kanlı darbe girişiminin FETÖ'nün gerçek yüzünün görülmesini sağladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu terörist yapılanmayla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye, üzerine acımasızca gitmeye mecburuz. Bu mücadeleyi tabii ki hukuk içerisinde, tabii ki adil biçimde yapacağız" dedi. Bu örgüt için mağduriyet görüntüsü verilmeye çalışıldığına dikkat çeken Erdoğan, "Suç işleyen bedelini ödeyecek" ifadesini kullandı. Pakistan ve Özbekistan'ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüş yolunda gezisini takip eden gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
17-25 Aralık ile 15 Temmuz iki farklı süreç. Zaten 17-25 Aralık sürecinde tüm arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydılar 15 Temmuz belki olmayabilirdi. Fakat anlayamadılar. Anlayamadıkları gibi bu alçaklara o dönemde toz kondurmayan; onların böyle kötü niyetlerinin olmadığından bahseden arkadaşlarımız da vardı. Halbuki ben Başbakanlığımın ilk dönemlerinden itibaren bu dershaneler meselesine olumsuz yaklaşan birisiyim.
O zamandan itibaren gelen bakan arkadaşlarıma (Milli Eğitim Bakanlarını kastediyor) hep bunu söylemişimdir. “Gelin bu dershaneleri kapatalım" diyordum. Yani, ya okul, ya dershane... Yani, millet niçin iki yükü birden çeksin. Böyle birşey olamaz. İlla takviye verilecekse, takviyeyi de sen yap devlet olarak. Nitekim şimdi yapıyoruz. Maalesef Nabi Avcı'nın Milli Eğitim Bakanlığı dönemine kadar bunu gerçekleştiremedik. Nabi Bey'le birlikte olan süreçte, “Artık bu işi halletmemiz lazım" dedik. Tepkilere rağmen halletmeyi başardık.
Bu dershaneler kapandıktan sonra bizim çocuklarımızın geleceği mi karardı? Elbette hayır. Tam tersine, milyarlarca lira bu alçaklara gideceğine, çoluk çocukları için her şeyini feda eden garip gurabanın, fakir fukaranın cebinde kaldı. Bu uğurda ahırından davarını satmak durumunda kalan vatandaşımın davarı ahırında kaldı. Eskiden kolundaki bilezikleri çıkarıp satmak durumunda kalanlar, bu dertten kurtulmuş oldular.
15 Temmuz, bahsettiğimiz arkadaşların da bunları tanımalarını sağladı. Onlar da, insanlarımızın çoğu da bunların ne olduklarını anladı. Peki hala anlayamayanlar yok mu? Var... Ama bu terörist yapılanmayla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye; buraların üzerine acımasızca gitmeye mecburuz. Bu mücadeleyi tabii ki hukuk içerisinde, tabii ki adil biçimde yapacağız... Mağduriyet iddiasıyla, bazıları özellikle MİT'i yıpratmanın gayreti içerisindeler. Bylock meselesinin aslında hikaye olduğunu ileri sürenleri kastediyorum. Bylock hikaye değil, bal gibi de var... MİT bunu ortaya çıkarınca, hepsi iyot gibi ortaya çıktı. Deşifre oldular. Kim kimdir öğrenildi.
Yüzde 10'luk bir hata payı bile olsa, çok ciddi kişiler yakayı ele verdi. Bu onları ciddi manada rahatsız etti. MİT'in başarısı attığı adım, onları ciddi sıkıntıya soktu. Ha, deniliyor ki 100 bine yakın görevden alınma var. Belki daha da fazla olacak. Suç işleyen bedelini ödeyecek. Hukuk gerekeni yapacaktır. Durduramayız. Mesela, Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleşmesi sırasında 600 bin kişiyi görevden aldılar. Bize geliyorlar yurtdışından, “kusura bakmayın. Siz bizim iç hukukumuza karışamazsınız" diyoruz.
Sığınma talebinde bulunanların sayısı o kadar yüksek değil. Peşindeyiz, iadelerini istiyoruz. Mesela Yunanistan'a kaçanların iadelerini istedik. Çipras, “15-20 gün içinde neticelendiririm" demişti. Maalesef kaç 15-20 gün geçti. Halen bekliyoruz. Mesela kimileri bana diyor ki, “Askeri liseler kapatılmamalıydı"... Ben tabii kendilerine izah ettim. “Kusura bakmayın. Bu darbe sizin kurduğunuz askeri liselerden çıktı. Onlar harp okullarına girdi, oralardan çıktı" dedim. Necdet Paşa (Özel) düz liseden gelmedir. Hulusi (Akar) Paşa düz liseden gelmedir.
Şu anda iki lider görüştü. İki partinin belirleyeceği arkadaşların hazırlanan taslak üzerindeki çalışmasının olacağını biliyoruz. O çalışma sonrası liderler tekrar bir araya gelmek suretiyle nihai kararı verecekler. Parlamentoya getirecekler. Bütün mesele parlamentodan 367'nin çıkması... Olmazsa tabii 330 önemli. Bu durumda temenni ederim ki bu iş millete gider. Millet en sonunda yapacağını bu referandumla beraber hemen yapıp işi bitirmiş olur.
O konuda görev yasama organının. Yasama organından çıkacak neticeye göre halkımız oylamasını yapacaktır.
Şu anda fena değil diyebilirim. Çünkü, bu bir normalleşme süreci. Herşey bir anda olmaz. Zaten 5-6 Aralık gibi Sayın Başbakanımız Rusya'ya resmi ziyaret yapacak. O ziyarette de bu konular gündeme gelecektir. Ardından 2017'nin ilk çeyreğinde Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısı yapılacak. Dolayısıyla bu gidiş gelişler tabii üst düzeyli olarak devam ediyor.
ABD'deki yeni yönetimin işbaşına gelmesiyle birlikte burada olumlu bir gelişme olacağı kanaatindeyim. Çünkü, yeni yönetim faiz politikalarında bizimle aynı istikamette düşünüyor. Aralık ayı içerisinde belki ABD'ye gitmemiz söz konusu olabilir. Chicago'da Amerikalı Müslümanların yıllık buluşmasına katılma ihtimalim var. ABD'ye gidecek olursam, eğer ayarlanabilirse, Sayın Trump'la da bir görüşme yapabiliriz. Bu yeni süreçte döviz kurunun o baskıcı durumundan sıyrılmak mümkün olabilir; faizin bu acımasızlığı karşısında gelişmekte olan ülkelerin, az gelişmiş ülkelerin dolar kurundaki yüksek rakamlardan kurtulmuş olur diye düşünüyorum.
Pakistan bizler için hem 15 Temmuz darbe girişimindeki tavrıyla, başta Memnun Hüseyin olmak üzere, Navaz Şerif, Şahbaz Şerif anında parlamentodan karar çıkarmak suretiyle bu girişimi kınadılar. Bu Pak-Türk okullarının yöneticilerini, öğretmenlerini çıkarma kararı aldılar.
Ayın 20'si itibariyle verdikleri süre doluyor. 20'sine kadar ülkeyi terk etmelerini istediler. Bu arada da Maarif Vakfımız kendileriyle görüşmeleri başlattı. Sayın Başbakan Navaz Şerif, “Bu konuda ne gerekiyorsa yapacağız" dedi. Afganistan-Pakistan diyalogunu Sayın Sezer döneminde başlatmıştık. O zaman ben de aracı olmuştum. Şimdi tekrar başlanacak. İstanbul Yaklaşımı olarak bu süreci devam ettirmiş olacağız. Savunma sanayiine yönelik müşterek attığımız, atacağımız adımlar var.
Özbekistan'da 4 Aralık'ta cumhurbaşkanlığı seçimleri var. En güçlü aday da şu anda vekaleten Cumhurbaşkanlığı görevini yürütmekte olan Mirziyayev. Dolayısıyla seçimlerin en güçlü ismi. İnşallah bu yeni dönem, açılan bu yeni sayfa iki ülke arasında barış, huzur ve bir ekonomik sıçramaya da vesile teşkil eder.
Brexit bana göre güzel bir tevafuk oldu. Yani, Avrupa'da diğer ülkelerde bu tür şeyler olabilir... Fransa'da da sesler geliyor... İtalya'dan geliyor. Geçenlerde bizimle ilgili Dışişleri Bakanları bir araya geldiler. Önce hırsla bir araya geldiler. Daha sonra Avusturya'nın dışında hiçbirisi Türkiye ile müzakerenin dondurulması, şu olması, bu olması noktasında fikir beyan etmedi. Mesele şu: Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. “Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği" dememeli... Benim kanaatim bu.
Mesela, “Şanghay 5'lisi içerisinde Türkiye niye olmasın?" diyorum. Bunu sayın Putin'e olsun, Nazarbayev'e olsun, şu anda Şanghay 5'lisinin içerisinde olanlara da söyledim. Başlangıçta 5 ülkenin kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü'ne daha sonra Özbekistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler de dahil oldu... İran da girmek istiyor. Sayın Putin, “Bunu değerlendiriyoruz" gibi bir ifade de kullandı. Türkiye'nin Şanghay 5'lisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum.
AB, bizi tam 53 yıldır oyalıyor. İlklerdeniz, ama 53 yıldır oyalanıyoruz. Mesela Başbakanlığımın ilk yıllarında liderler zirvesine biz çağrılırdık. Daha sonra çağırmamaya başladılar. Niye? Orada herşeyi açık, net söylüyorduk da ondan... O günden bugüne, bakın 28 üye var, Sarkozy'nin ilk göreve geldiğinden itibaren, mesela fasıllarda açma-kapama olayında, sadece açmak var, kapama yok. Kapama olmayacaksa, açmayı yapsan ne olur, yapmasan ne olur? Kapama olmadıktan sonra açmanın bizim için hiçbir şey faydası yok ki. Bize bunu da yaptılar... Hakeza vize noktasında da, Latin Amerika ülkelerine vize serbestisi var, ama Türkiye'yi hala oyalayıp duruyorlar. Geçen gün arkadaşlarla da konuştuk. Yıl sonuna kadar sabredelim, yıl sonuna kadar oldu, oldu... Yoksa biz bu geri kabulü falan, bu dosyayı kapatalım.
Öyle şeyler yapıyorlar, söylüyorlar ki, anlamak mümkün değil. Bir bakıyorsunuz kuyruğu dik tutma derdindeler, bir bakıyorsun yelkenleri indirivermişler. Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmediler. Almanya'da, Fransa'da, Belçika'da teröristler kol geziyor ama umursamıyorlar. Belçika'nın, Ermenilerin soykırım iddiasını kabul etmedi diye bir milletvekiline partisinden atılmanın yolunu açacak kadar özgürlüklerden uzak olduğu unutuluyor. Mahinur Hanım'la ilgili yaptıkları işin izah edilir bir yanı var mı? Bunların özgürlük anlayışı bu kadar işte.
Pakistan'la ekonomik ilişkileri güçlendirmenin yanısıra, kültürel alanda da karşılıklı etkinlikler yapalım dedik. Lahor'da Şahbaz'ın hazırlıklarını gördünüz. Onlara özellikle metrobüs olayını transfer ettiğimizden dolayı çok mutlular. Ben kendisine o zaman demiştim ki, “Bak metrobüsü gelin Lahor'a yapalım. Otobüslerde insanların camlardan sarkarak gidip gelmeleri, ulaşım için eski otobüsleri kullanmaları buralara yakışmıyor. Metrobüs getirilirse buradaki halkın ulaşımı rahatlar". Nitekim metrobüsten son derece memnunlar… Albayrak'la görüşmek suretiyle öyle bir adım attılar. Gerçekten şu anda Lahor, ondan sonra yapılmakta olan Ravelpindi, zannediyorum Keşmir'le ilgili adımı da attılar. Birkaç yerde bitmiş olanlar var. Toplamda 30 kilometre metrobüsü bitirdiler. Bunu da devam ettirecekler. Çok mutlular. Çinliler şu anda raylı sistem yapıyorlar. Fakat raylı sistem o kadar hızlı gitmiyor.
Metrobüsü çok hızlı yaptılar, süratle bitti ve hizmet de veriyor. Günde 400 bin, yıllık 130 milyon yolcu taşınıyor. (Günlük 360 bini metrobüs, 60 bini halkotobüsü). Bu çok önemli bir rakam. Çok mutlular, bundan dolayı bizlere çok teşekkür ediyorlar. Katı atık temizleme işini de yine bizim Türk firmaları almıştı. Bunlardan biri Albayrak, diğeri de Canpak… Birlikte temizlik işleri yapıyorlar. Nitekim Lahor'un geçmişe oranla çok daha temiz olduğu görülüyor.