Fatih Sultan Mehmet'in 65 metrelik Ayasofya Vakfiyesi, Danıştay kararı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yarın yeniden ibadete açılacak Ayasofya Camisi'ne yönelik asırlar öncesine ait birçok önemli detayı da içeriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde özenle saklanan vakfiyede, başta Ayasofya olmak üzere Fatih, Zeyrek gibi camilerin de arasında bulunduğu ibadethaneler ile şifahane, imarethane gibi yerlerin gelir giderlerinin kayıtları yer alıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde özenle saklanan, Fatih Sultan Mehmet'in vakıflarının vakfiyesi olan Ayasofya Vakfiyesi'nde, başta Ayasofya olmak üzere Fatih, Zeyrek gibi camilerin de arasında bulunduğu ibadethaneler ile şifahane, imarethane gibi yerlerin gelir giderlerinin kayıtları yer alıyor.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Uzmanı Hakkı Şahin, arşivlerindeki Osmanlı dönemine ait birçok belgenin koruma altında tutulduğunu söyledi.
Arşivlerdeki en değerli belgelerden birinin Ayasofya Vakfiyesi olduğuna dikkati çeken Şahin, "Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul'u fethettiğinde o yerin en büyük mabedi olan Ayasofya'yı camiye dönüştürdü ve bununla ilgili bir vakıf kurdu. Vakfın gelirleri, giderleri, caminin onarımları, bakımları için de bir vakfiye oluşturdu. Arşivimizde bulunan Ayasofya Vakfiyesi 1463 tarihlidir. Türk İslam Eserleri Müzesi'nde Topkapı Sarayı'nda Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde de nüshaları vardır ancak Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arşivinde Ayasofya Vakfiyesi en eskisi ve orijinalidir." diye konuştu.
"Dışı ipek atlasla kaplanmış"
Ayasofya Vakfiyesi'nin özelliklerine ilişkin bilgi veren Şahin, "Ayasofya Vakfiyemiz 65 metre 30 santimetre uzunluğunda ve 38 santimetre enindedir. 110 eklentiden oluşmaktadır. Kısmen ceylan derisi, kısmen de aharlı kağıt üzerine yazılmış ve dili Arapçadır. Dışı da ipek atlasla kaplanmıştır." dedi.
"Vakfiye tek bir kalemden çıktı"
Vakfiyenin uzunluğu ve formatı bakımından başka bir örneğinin bulunmadığına dikkati çeken Şahin, vakfiyenin arşivlerde özel bir kutuda muhafaza edildiğini, bulunduğu yerde de iklimlendirme cihazlarıyla korunduğunu anlattı
Vakfiyenin bugüne kadar intikal etmesindeki en büyük etkenlerden birinin çok kaliteli bir kağıt kullanılması ve is mürekkebiyle yazılması olduğunu anlatan Şahin, vakfiyenin tek bir kalemden çıktığını ve düzgün bir hatla yazıldığını vurguladı.
Ayasofya Vakfiyesi'nin "giriş, vakfın şartları, beddua, kadı hükmü" gibi 6 bölümden oluştuğunu dile getiren Şahin, "Vakfiyemiz 'besmele' ile başlar 'hamdele, salvele ve methiye' ile devam eder. 'Hamdele' kısmında Allah'ın böyle bir nimet verdiği için kendisine şükranlar arz olunur. 'Salvele' kısmında Hazreti Peygamber'e ve ailesine salavatlar getirilir. 'Methiye' kısmında ise vakfın kurucusu olarak Fatih Sultan Mehmet Han övülmektedir. Daha sonra vakfın gelir ve giderleri yazılmıştır." ifadelerini kullandı.
Dükkan gelirleri Ayasofya Camisi için bağışlandı
Vakfiyede vakfa gelir sağlayan tarlalar, bağlar, bahçeler, bunun yanında hanlar, hamamlar, kervansaraylar, dükkanlar, çarşılar hakkında da bilgilere yer verildiğini kaydeden Şahin, "Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya Camisi'ne o kadar çok önem veriyordu ki ayakta kalabilmesi için birçok gayrimenkulün gelirlerini vakfa aktardı. Hatta bununla ilgili 2 bin 508 dükkanın geliri direkt vakfa bağışlandı. Bu gelirlerle caminin bakımları, onarımları yapıldı ve görevlilerin maaşları tahsis edildi. Bu vakfiyede açık bir şekilde yazıyor." diye konuştu.
"Hatip, imam ve diğer görevlilere" ait birçok bilginin de vakfiyede yer aldığına işaret eden Şahin, "Fatih Sultan Mehmet Han der ki 'Camiye İslami bilimlere hakim bir hatip atansın. Bu hatip, aynı zamanda cuma hatipliğini yapsın ve cuma namazını kıldırsın. Bunun için 15 akçe maaş alsın. Bunun yanında hafızların reisliği görevini de üstlensin ve ilaveten 6 akçe de maaş alsın." bilgisini verdi.
"Her şey ayrıntısıyla düşünülmüş"
Ayrıca kayyumların görevinin camiyi zamanında açıp, kapatıp, iç temizliğiyle ilgilenmek olduğu belirtilen vakfiyede, diğer görevlilerin maaşlarına da yer verildiğini anlatan Şahin, "Ayasofya Vakfiyesi'nde her şey ayrıntısıyla düşünülmüş ve kayda geçmiştir." dedi.
Osmanlı döneminde vakfiyenin yılda bir kez düzenlenen törenle açılıp herkesin huzurunda okunduğunu, vakfiyede yer alan şartların uygulanıp uygulanmadığının kontrol edildiğini belirten Şahin, yapılanların değerlendirildiğini, şartlar yerine getirilmemişse tamamlanması için uyarı verildiğini, yine yapılmamışsa ceza sistemi uygulandığını dile getirdi.
Vakfiyenin sonunda bu kurallara uymayanlar için bir beddua bulunduğunu söyleyen Şahin, bedduada kısaca "Vakfı amacı dışında kullananlara Allah'ın, meleklerin, insanların laneti üzerine olsun, kabir azabı dinmesin, haşir günü yüzüne bakılmasın." ifadelerinin yer aldığını belirtti.
#ayasofya vakfiyesi
#Fatih Sultan Mehmet