Bizim okulumuzda ne öğretildi?

Halime Kirazlı
04:0010/10/2024, Perşembe
G: 10/10/2024, Perşembe
Yeni Şafak
Kemal Öztürk
Kemal Öztürk

1995 yılıydı. İletişim Fakültesi'nde okuyan ve büyük bir tutkuyla gazeteci olmak isteyen bir gençtim henüz. Türk medyasında derin ayrılıkların ve kamplaşmanın bugünden daha derin olduğu yıllardı. Şaşırtıcı ama öyleydi. Yani benim gibi dindar bir genç merkez medyada, hatta merkezin yakınındaki bir medyada çalışamazdı. Sanırım ana akım medyanın tamamında başörtülü bir gazeteciyi bırakın, sakallı (o zaman Game of Thrones yoktu ve sakal moda değil, dindarların simgesiydi) bir gazeteciyi de göremezdiniz. Dolayısıyla bizim gibi gençlerin çalışabilecekleri dergiler, gazeteler ve televizyonların sayısı bir elin parmağı kadardı. Bu gazetelerden en çok beğendiğimiz, entelektüel yapısıyla Türkiye’de fark yaratan Yeni Şafak gazetesi açılalı henüz bir yıl olmuştu. Hayalim burada çalışmaktı. Gazetenin kapısından girdim. Genel Yayın Yönetmeni Nabi Avcı’ydı. Beni tanımıyordu, genç ve tecrübesizdim. Şansımı zorluyordum açıkçası. Nabi Avcı dedi ki, “Sana bir ay süre vereceğim. Gazetede çalış. Kendini ispat eder, başarılı olursan seni işe alırım.” İyi ki şansımı zorlamışım. Bana verilen o bir aylık süre hayatımın akışını tamamen değiştirdi. Özel haberler yapmak için kendimi paraladım ve sonunda işe alındım.


GİZLİCE HABER TOPLANTISI İZLENİRDİ

İnternetin, cep telefonunun, Wikipedia ve Google’ın olmadığı bir gazetecilik, kesinlikle bugünkü gazetecilikten daha zor ama daha başarılıydı. Bir haberi araştırmak günler alırdı. Evet zordu ama ortaya çıkan ürün birinci sınıf haber olurdu. O kaliteyi yakalamak için gösterilen yoğun çaba, emek ancak aşkla gerçekleştirebilirdi. Bu yoğun emekle hazırladığınız haberin birinci sayfadan girmesi, manşet olmasıysa sanırım en büyük heyecandı bizim için. O yüzden yazı işlerinin odasının kapısında gizlice haber toplantısını izlemek, o günün muhabirlerine özgü bir davranıştı. Haberinin akıbetini öğrenmek isteyen bu insanlar, tutkulu gazeteci oldu.


FİKİR VE İDEOLOJİ AYRILMAZDI

Mesleğe başladığım 1995 yılından itibaren gazetede çıkan haberlerimi özenle kesip sakladım. Muhabir olarak iki yıl boyunca yüzlerce haber, araştırma, yazı dizisi hazırladım, fotoğraf çektim. Onları yıllar sonra yeniden okuduğumda Yeni Şafak’ın adil gazeteciler yetiştirdiğini gördüm. Çünkü haberlerde din, ideoloji, mezhep, parti, fikir ayrımı yapmamışız hiç. Ahmet Altan’ın “solcu” fikirlerinden dolayı hapse atılmasını, Abdülmelik Fırat’ın “bölücü” fikirlerinden dolayı cezaevine gitmesini, Kürt köylerinin boşaltılmasını, başörtüsü yasağını, imam hatiplere uygulanan haksızlıkları… Yani ülkede sorun olan her konuyu ayrım yapmadan haberlerime konu ettiğimi gördüm. “Tarafsız gazeteci” demememin sebebi Cemil Meriç’tir: “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.”


İSMET ÖZEL’İN YAZILARINI BİLGİSAYARA AKTARDIM

Rahmetli Akif Emre, Düşünce Sayfası’nın editörüydü. Öylesine değişik entelektüellerden alıntı yapardı ki, yazıları anlamak için o kişinin kitaplarını okumak zorunda kalırdık. İsmet Özel elle yazı yazardı, o yazılarından birini bilgisayara ben geçirmiştim. Anlamak için daha çok okumam gerektiğini anlamıştım.

Köşe yazarlarının her biri düşünce ufkumuzu zorlardı. Bilginin gazeteciliğimizi güçlendirdiğini ve hayatı daha iyi anlayıp, okuyucuya daha iyi aktardığımızı anladık. Yeni Şafak’ta muhabir olarak başladığım 1995 yılından tam 20 yıl sonra bu kez köşe yazarı olarak geri döndüm gazeteye. O zaman eski köşe yazarlarımızın bize öğrettiği gibi makale yazmaya, olayları adil değerlendirmeye, çok okumaya çalıştığımı fark ettim. Yeni Şafak okulu bizim ilk göz ağrımız. Hiçbir zaman yeri doldurulamayacak kadar kıymetliydi kısacası.



İslam alemi ve Türkiye’nin sesi oldu

Merve Şebnem Oruç

azeteyle bağım, ailemin 2000’li yılların başında abone olmasıyla başlıyor. Kütüphanemizi oluşturan kitapların mesela yarısı Yeni Şafak markalıdır. Seyahatnameyi, Malcolm X’i ve daha sayamayacağım kültür ve düşünce dünyamıza katkısı olan tüm eserleri bu sayede okudum. Güncel meseleleri de köşe yazarlarından takip ettim. Kimisini babamın tavsiyesiyle okudum kimisini de ben okuyarak keşfettim. Merve Şebnem Oruç da bu isimlerden birisi. Hakikaten Yeni Şafak tüm çalışanlarıyla kültür dünyamızı beslediği kadar fikir dünyamızı da besledi. Bu açıdan köşe yazarlarının yaptığı işi hafife almamalı. İşte tüm bunları Oruç yazısında çok güzel özetliyor. Buyrun

ondan dinleyelim:


30 YILDA MEDYADA LİDER KONUMUNA GELDİ

Yeni Şafak’ta çok uzun yıllar köşe yazarlığı yaptım. Yeni Şafak’ın Türkiye’deki siyasal düşünce hayatında, özellikle muhafazakar medya içerisinde ne kadar kritik bir yere sahip olduğunu o süreçte öğrendim. Yazılarımızı tüm İslam aleminin ve Türkiye’nin sesini yakından takip eden isimlere er ya da geç ulaştığını zaman içerisinde tecrübe ettim. Türkiye siyasi tarihinde çok çalkantılı dönemler yaşadık. Bu süreçlerin içerisinde Yeni Şafak, gerek duruşuyla, gerek bir medya organı olarak taşıdığı kimlikle, gerekse de medya mensuplarına yuva rolüyle inanılmaz kıymetli bir yere sahip. Bu özellikleri onu, son 30 yıl içinde muhafazakar medyada lider konumuna getirdi. Bizler de bu okulda birer öğrenciydik. Köşe yazarları olarak ise yorumlarımızı hiç sansüre uğramadan fikri tartışmaları da beraberinde getirecek şekilde köşelerimize taşıdık. Bu bizim için çok kıymetliydi. Meslek hayatımda Yeni Şafak›ın yeri bu açıdan tartışılmaz derecede kıymetlidir.


BLOG YAZARLIĞINDAN KÖŞE YAZARLIĞINA

Yeni Şafak’ta yazmaya başlamadan önce bırakın yazar olmayı, medyanın içerisinde yoktum. Gezi olaylarının hemen ardından kendi kişisel blogumda yazdığım yazılar Türkiye genelinde çok dikkat çekti. Hatta İngilizce ve Arapça’ya çevrilerek dünyada okundu. Yazı dizimin üçüncü günüydü. Yeni Şafak bu yazıları farkeden medya organlarından bir tanesi oldu. İlk olarak, analiz yazma teklifiyle geldiler. Bu da benim için kıymetliydi elbette. Yazma biçimimi daha da geliştireceğimi düşündük. O ünlü Düşünce Günlüğü’nde haftada bir, bir sayfalık yazıyla başladım. İyi bir okuyucu kitlesi kazanınca, karar verdik ve köşe yazmaya başladım. Merve Şebnem Oruç’un Merve Şebnem Oruç olmasında da Yeni Şafak›ın önemli bir yeri vardır. Beni bir blog yazarı iken görüp, potansiyeli fark edip, keşfedip ana akım medyaya taşıyan bir mecradır Yeni Şafak.


AYKIRI SESLERİN BULUŞTUĞU ADRES

Yeni Şafak’ın aykırı seslere yani sadece ana akıma değil 7’den 70’e, tepeden tırnağa herkesin dikkatini çekebilecek isimlere bir şans verdiğini düşünüyorum. Bu, bunun referansıyla gelmiştir, şu, şunun tanıdığıdır gibi alışılagelmiş olan sağlamaların dışında; medyada önemli olan zihindir, beyindir diyen bir kurum. Bu işe değer katacak, gazetecilik misyonunu doğru şekilde taşıyacak isimlere sıfırdan şans verebilen bir yer. Türkiye’de çok ciddi fraksiyonlara ayrılmış ve solun, ulusalcılığın çok ağır bir şekilde ana akımda sermayeyi de, medya sermayesini de elinde tuttuğu yerde bunu yapabilmesi, bir ocak görevi görmesi

çok değerli.




#yeni şafak
#30.yıl
#Kemal Özrtürk