Gezi Parkı olayları ve sonrasında vatandaşların algısında yarattığı bozulma, en büyük hasarı Türkiye'nin ekonomik göstergelerine ve finansal piyasalarına verdi.
28 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Gezi Parkı'nda başlayan eylemler, yaklaşık 15 gün boyunca geniş çaplı bir kaos ortamı oluşturarak Türkiye'ye milyar dolarla ifade edilen bir maliyete neden oldu. Dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in o günlerde yaptığı açıklamada olayların faturasının 1,4 milyar dolar olduğunu söylemesine karşın, uzmanlar direkt ve dolaylı faturalar dikkatle alındığında çok daha büyük bir maliyetin söz konusu olduğunu ve özellikle makroekonomik göstergeler açısından telafisi yıllar alacak hasarlara neden olduğunu ifade ediyor.
Gezi olaylarıyla birlikte piyasalar uzun sürecek negatif bir döneme girerken, TL varlıklar satış baskısı altında kaldı. Sadece Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri bile Gezi olayları ile başlayan ve 3 ay etkisini sürdüren dönemde 164 milyar lira geriledi. Borsada en büyük 500 sanayi şirketinden sadece 80 tanesinin işlem gördüğü dikkate alındığında özellikle "toplam değer" açısından ne kadar büyük bir değer kaybından bahsedildiği daha net bir şekilde anlaşılıyor.
Gezi olayları ile oluşan kargaşanın piyasalarda ölçülebilen hasarın yanında, kırılıp dökülen, yakılan araç ve mal ile gerek yatırımcı gerekse tüketiciler üzerinde yarattığı psikolojik etki, parasal değeri ölçülmesi neredeyse imkansız olan bir faturaya neden oldu.
Yurt dışında ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal genişleme politikasının yerine sıkılaşmaya geçeceği bir sürece, yurt içinde böyle bir kaotik ortamla yakalanan Türkiye'de, TL varlıklar benzer ülke varlıklarına göre ekstra satış baskısı altında kaldı ve Merkez Bankası verilerine göre Gezi olayları sonrasındaki 1 aylık dönemde yabancı yatırımcılar 8 milyar dolarlık çıkış yaptı.
Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksi, mayıs 2013'te gördüğü en yüksek seviye rekorunu 93.398,33 puana taşıması ve 90.000 puanın üzerinde denge araması sırasında başlayan Gezi Parkı olayları ile gerilemeye başladı. 31 Mayıs 2013 tarihinde olayların büyümesi ile endeksin düşüşü ivme kazandı.
Endeksin mayıs ayının sonunda başladığı düşüşü aralıklı olarak 3 ay devam ederken, bu dönemde şirketlerin piyasa değeri ortalama yüzde 30 değer kaybetti. Kayıplar dolar bazında ise yüzde 40'a yaklaşırken, Gezi olayları ile başlayan ve 3 ay süren dönemde halka açık şirketlerin toplam piyasa değeri 163 milyar lira gerileyerek 644 milyar liradan 480 milyar liraya indi.
Dolar/TL Gezi olayları öncesinde uzun süre devam eden 1,70 - 1,80 bandı arasındaki hareketini sonlandırarak hızlı bir şekilde yükselişe geçti. Fed'in politika değişikliği ve yurt içi gelişmelerin etkisiyle yatırımcıların TL'ye karşı algısı negatife dönerken, dolar/TL 2,39'a kadar devam edecek bir ralli sürecine girdi ve Ocak 2014'te TCMB'nin 550 baz puanlık faiz artırımına gitmesine neden olacak şekilde tarihi zirvesine tırmandı.
Gezi olayları öncesinde 2013 yılının mayıs ayında yüzde 4,61 ile tarihi düşük seviyelerine gerileyen tahvil faizleri ise olayların neden olduğu kurdaki yükseliş, enflasyon beklentilerindeki bozulma ve yabancı yatırımcıların satışları ile 3 ayda yüzde 9,25 ile yaklaşık iki katına yükselmesinin ardından bu seviyelerde dengelendi.
Gezi olayları öncesinde yüzde 6,13'e kadar gerileyen yıllık enflasyon, sonraki 3 ayda yüzde 8,88'e kadar yükselirken, işsizlik oranı da artış trendine giren önemli göstergelerden biri oldu. Olaylar öncesinde yüzde 9 seviyelerinde yatay bir seyir izleyen mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı bir senede yüzde 10 sınırına, ardından yüzde 10,6'ya kadar çıktı.
Ekonomiye etkilerinin gecikmeli olarak yansıdığı düşünüldüğünde Gezi olaylarının ekonomik etkisinin tam olarak hesaplanması mümkün olmamakla birlikte küresel piyasalarda görülen negatif seyre yurt içindeki böyle bir ortamla yakalanmış olmak yatırımcılarda uzun sürecek bir negatif algıya sebep oldu.
Uluslararası piyasada hızlı bir şekilde değer kaybeden petrol fiyatlarının makroekonomik veriler üzerindeki olumlu etkisinin dolar kurundaki yükseliş nedeniyle sınırlanması da TL varlıklarına karşı oluşan negatif algının normalde olması gerekenden daha uzun bir süreye yayılmasında neden oldu.
Ayrıca, vatandaşların ve dolayısıyla iş dünyasının algılarının bozulması ile uzun bir süre yatırımların ve harcamaların ertelenmesi, bununla birlikte enflasyon ile ilgili beklentilerin bozulması ve dolarizasyonun artması, ekonomik göstergeler açısından parasal değeri ölçülemeyecek en önemli negatif etkiler olarak kendini gösterdi.