Mayıs 2013’te %4,52 ile tarihi düşük seviyeye inen faizler, Gezi olaylarının ardından tırmanarak %11’e kadar çıktı. Türkiye’nin üç yıldır çıkmaya çalıştığı yüksek faiz türbülansı bankalara yaradı. Gezi ile başlayan süreçte Türkiye, 157 milyar $ kayıp yaşarken; kredi maliyetlerini yüzde 115 artıran bankalar ise hala kar rekorları kırıyor.
Üç yıl önce ortaya konulan Gezi tezgâhının Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri sürüyor. İstanbul Taksim'deki Gezi Parkı'ndaki 4 ağacın başka yere taşınmasını bahane eden çevrelerin başlattığı şiddet eylemleriyle başlayan süreçte ülke ekonomisinin gördüğü zarar, yüksek faiz, yüksek döviz kuru üzerinden devam ediyor. Olayların başladığı Mayıs 2013'te %4,52 ile cumhuriyet tarihinin en dip seviyesini gören politika faizleri gezi olayları sonrasında %8,5'e tırmandı. Gezi'den 7 ay sonra hükümeti devirmek için yapılan 17/25 Aralık girişimlerinin ardından Merkez Bankası'nın %11'e yükselttiği faizlerin Türkiye'ye maliyeti büyük oldu. Daha sonra kademeli olarak indirilerek yüzde 7,5 seviyesine çekilen politika faizlerinin yüksek olması nedeniyle yatırım, istihdam, üretim, ticaret ve ihracat gibi temel ekonomik faaliyetler Türkiye'nin potansiyelinin çok altında seyrediyor.
Bunun yanında bankacılık sektörünün kârı 2012'de yüzde 18,5 artışla 23,5 milyar lira olarak kayıtlara geçti. Faizlerin yüzde 4,52 ile dip seviyeye inmesinin etkisiyle artış hızı yavaşlayan sektör kârı, Gezi olayları sonrasındaki faiz artışlarında etkisiyle yeniden yükseldi ve yüzde 5,1 artışla 24,7 milyar lira oldu. 24.7 milyar liralık net kâr, 2009 yılından sonra elde edilen en yüksek seviye oldu. 2013'te dikkat edilmesi gereken 2 olay var. Birisi mayıs ayında patlak veren gezi olayları bir diğeri de 17/25 Aralık darbe girişimi. Gezi olaylarından önce borçlanma faiz oranı 4.6 iken 16 Aralık'ta bu oran 8.6 seviyelerini gördü.
Gezi sonrasında yüksek kârlar elde etmeye başlayan bankacılık sektörü 2014 yılını toplam 24.6 milyar lira kârla kapattı. Sektörün 2015 yılında kârı yüzde 5.7 artarak 26.1 milyar liraya çıkarken bu yılın ilk üç ayında ise kârını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 31,7 artırarak 4,6 milyar liraya yükseldi.
İstanbul Üniversitesi (İ.Ü.) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefer Şener:
Türkiye'nin enflasyon serüveni kadar faiz serüveni de önemli hale gelmiştir. Bir zamanlar tarihi düzeylere ulaşan enflasyonu 2003'den sonra hükümet hızlı bir düşüş trendine sokmuş ve %8'ler civarına indirmiştir. Aslında bu tarihi bir başarıdır.
2003'te %72'lerde olan merkez fonlama maliyetinde 2013 Mayıs'ta %4,52'lik tarihi dip seviyesine inilmiştir. Ne var ki bazı toplumsal istikrarsızlıklar 2013 sonu itibarı ile tekrardan hızlı yükselişe yol açmıştır. Ayrıca 2013 Mayıs'ta %7'lerdeki ticari krediler 2013'teki kaosla aniden %15'lere çıkmıştır.
Şüphesiz toplumsal olayların, terörün, 17-25 Aralık sürecinin, Gezi olaylarının ekonomiye ciddi maliyetleri vardır. 2013'te %8,5'lara düşen işsizlik bu tarihten sonra %10'un altına düşmemiştir. 2013'te 2,3 milyon kişi işsiz sayısı 2015'te 3,1 milyon kişiye yükselmiştir. Kişi başı gelirimiz 2013'te 10 bin 822 dolar iken 2015'te 9 bin 261 dolara düşmüştür. Kriz, terör ve toplumsal olayların üç yıl içerisinde her bir kişiye maliyeti bin 560 doların üzeridir.
Bugün itibari ile Merkez Bankası faiz koridorunun üst bandını 0,50 puan indirmiştir. Bu devam etmelidir. Hiçbir gelişmiş ülkede ticari krediler %16 ile verilmemektedir. Faizler düşürülmelidir ama gereksiz tüketim de engellenmelidir.
İ.Ü. Bankacılık Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Kadir Tuna: Gezi olaylarından bu yana, 17 Aralık sürecini de kapsayan dönemde Türkiye toplamda 156,8 milyar dolarlık bir kayıpla karşı karşıya kaldı. Gezi olayları başlamadan önce borçlanma faizi Türkiye'de 4,61 idi. O dönemde faiz oranının tarihsel olarak, Türkiye tarihinin en düşük oranına inmişti. Ama maalesef faiz neredeyse 11'ler seviyesine çıktı. Bunun anlamı sudur; hem Türkiye'nin ülke olarak borçlanması Türk parası üzerinden iki katından fazla artmıştır hem de üretim niyetinde olan, üretimin içinde olan iş adamlarının borçlanmaları, kredi almaları iki katından fazla artmıştır. Sonuçta Türkiye'de, repo ihale faizi %4,5'den %10'a yükselmiş, marjinal fonlama faizi %7,5'den %12'ye çıkmıştır. 17 Aralık operasyonlarının başladığı tarihinden bir gün öncesiyle 5 Şubat'ı baz alırsak Türkiye'deki reel faiz, borçlanma faizi oranı 1,79 puan artmıştır.
AK Parti öncesi, 2002'de borçlanma faizi %63 idi. 2013 Mayıs ortasında %4,61'e indi. Buna göre Türkiye son 13 yılda 642 milyar lira faiz lobisine para vermemiştir. Reel sektörün yabancı para pozisyon açığında da son rakam 170 milyar $ ve buradaki artış 34 milyar liradır.
2014'te Merkez Bankası'nın şok kararla faizleri %10'a çıkarması; Gezi olaylarını dışarıdan destekleyenlerce alkışlanırken, 78 milyon ise bunun faturasını hala ödüyor. Bankacılığın son yıllarda; diğer sektörlere göre yüksek kâr etmesinin temelinde de yüksek faiz var. Bu adımla ticari kredilerin yıllık maliyeti %7'den 15'e (%115), dövizle borçlanmanın maliyeti ise %4,3'ten 5,8'e (%35) çıktı.
Faizin yanısıra borsa ve döviz gibi piyasalar da Gezi'den etkilendi. Gezi öncesi 1.74 lira olan dolar, hızla değer kazanarak 17 Aralık'tan önce 2.47'ye kadar çıktı. Sadece bu kur farkından devletin zararı 156 milyar TL oldu. 2013'te 93 bin ile rekoru kıran borsa da Gezi sonrasında düşüşe geçerek, 11 Haziran'da 75 bine geriledi. İki haftada borsadan 8 milyar $ para çıktı.