'Faiz indirimi' konusu hem siyasi hem de ekonomik anlamda şu sıralar kamuoyunun gündeminde oldukça yer kaplıyor. Dün Şanlıurfa'da gerçekleşen Bakanlar Kurulu'nun ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yeni başkanı açıklandı. Görev süresi 19 Nisan'da dolacak Erdem Başçı'nın yerine Murat Çetinkaya gelecek. Kurumda Başkan Yardımcısı olan Çetinkaya'nın yeni görevi piyasalarda olumlu karşılandı ve bununla birlikte milyonlarca vatandaşın faiz indirimi beklentisi de yükseldi.
Merkez bankaları faiz oranlarını, dolanımdaki para miktarını kontrol edebilmek için kullanıyor. Ülke ekonomisindeki duruma göre bu oranlarda değişiklik yapılıyor. Buna bağlı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzun zamandır Merkez Bankası'nın 'faiz indirimi' yapması gerektiğini söylüyordu.
Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında milli gelirin 25 bin dolara çıkmasını hedefleyen AK Parti hükümetleri bu zamana kadar kredilerde iyileştirmeler yaptı ancak MB'nin de faiz indirmesini istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde yaptığı “Enflasyona göre faiz ayarlanmaz, sen faizi düşürürsen enflasyon da düşecektir" çıkışı uzmanlar tarafından da olumlu bulunmuştu.
Ayrıca Avrupa Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası ve diğerleri piyasayı fonlayıp ekonomiyi canlandırmaya uğraşıyor. Yeni Şafak Gazetesi yazarı Prof. Dr. Ahmet Ulusoy dünkü makalesinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz anlayışının dünyadaki merkez bankalarının tam aksi olduğunu belirterek, MB'nin piyasayı yönlendiren faizleri yüksek tutup girişimcilere adeta bedel ödettirdiğini vurguladı. Ulusoy yazısında, MB'nin kısa sürede bir düzeltme yapması ve reel sektörün ayağındaki faiz prangasının çözmesi gerektiğini belirtti.
Merkez Bankası'nın faiz politikasını mercek altına alan ekonomi uzmanları şimdi kalıcı bir büyüme düzeni içerisinde enflasyon hedeflemesinde sapmaların önüne geçebilmek için çok dinamik bir yönetim ortaya konmasını söylüyorlar. Bu çerçevede asıl üzerinde durulması gereken konunun faiz meselesi olduğunu vurgulayan uzmanlar, faizin sıfıra doğru yönlendirilmesini, paranın piyasalarda olmasını ve toplumdaki tüm bireylerin harcamalar konusunda daha etkili hale gelmesinin altını çiziyorlar.
Uygulanan para ve maliye politikaları neticesinde ileriye yönelik belirsizliklerin azalması ve güven ortamının sağlanması bekleniyor. Bu düşünceyi birçok kez vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Kentsel Dönüşüm Kurultayı'nda sözlerini yineledi. Bankalara faizler konusunda çağrıda bulunan Erdoğan, tüketici kredilerindeki faizin daha da düşürülmesini, konut kredi faizlerinin de vatandaşların rahatlıkla ödeyebileceği seviyelere gelmesini istedi.
Konuşmasının ilerleyen bölümlerinde Erdoğan, “Katılımcı kuruluşlar bankaları baz alarak değil lütfen bu oranları düşünsünler. Konut kredisi alacak vatandaşımız rahatlıkla oradan ödeyebileceği krediyi almış olsun" ifadelerini kullandı.
Dolayısıyla uzun zamandır beklenen faiz indiriminin arzu edilen seviyede gerçekleşmesiyle birçok banka da kredi faiz oranlarını düşürmüş olacak. Özellikle konut sektöründe satışların hız kazanması, vatandaşların da konut talebini kolayca karşılaması amaçlanıyor. Faiz oranının düşmesiyle daha çok kitle kredi kullanabilirken, oranlarının düşmesinin satışlara da pozitif yansıyacağı düşünülüyor.
Bankacılık sektörünün karlılığını da olumlu yönde etkileyecek faiz düşüşü ile öncelikli olarak ekonomi canlanacak. Vatandaşlar paralarını borsaya verebilecek ve tahvil ile bono alabilecek. Böylece borsada da yukarı yönlü bir hareket olacak.
Ekonomik gelişmelerin doğrudan merkez bankası başkanlarını ilgilendirmesi, alınan kararlar doğrultusunda yeni bir ekonomik düzenin oluşması dikkat çekiyor. Bu nedenle yatırımcılar, kararlarını ekonomik merkez bankalarından çıkacak kararlar doğrultusunda değerlendiriyor. Yeni dönemde beklenen faiz düşüşü gerçekleşirse, yatırımların artmasına da katkı sağlanacak.
İhracatın ekonomik büyümeye verdiği desteğin giderek arttığı bir ortamda önümüzdeki dönemde faiz indirimine gidilmesi, ihracatçıların da yatırım ve üretim motivasyonunu artırması bekleniyor. Ancak yüksek faiz oranları yatırım ortamını olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü yüksek faizler yatırımlarda karlılık ve getiri beklentilerini, değerlemeleri etkiliyor.
İhracatçılar dövizle satış yaptığı için maliyet artışı istenilen oranda fiyatlara yansıtılamıyor. Bunun sonuncunda da ciddi bir maliyet baskısı altına giriliyor. Bu çerçevede yüksek faiz seviyeleri, ihracatçılar için önemli bir risk oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası'nın bu riski azaltacak adımlar atması isteniyor.