DEİK Başkanı Ömer Cihat Vardan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yurt dışında yaptıkları anlatımların ciddi karşılık bulduğunu söyledi. Hükümet ve iş dünyasının 7 haftada 46 ülkeyi ziyaret ettiğini belirten Vardan, Türkiye’nin düşmanlığa değil dostluğa çalışan bir ülke olduğunu kaydetti. Vardan, "FETÖ'cülerin engellemeleri de azaldı. Ancak Avrupa'nın bahaneleri var" dedi.
15 Temmuz günü girişilen hain darbe girişiminin ekonomi üzerindeki etkilerini kırmak için başlatılan seferberlik sürüyor. Hükümetin iş dünyasıyla ele ele başlattığı ziyaretler ve anlatımlar Avrupa ve Amerika ülkelerinde yoğunlaşıyor. Ancak Türk iş dünyasının yurt dışındaki öncüsü konumundaki iş konseyleri, Türkiye üzerinde dolaştırılan kara bulutların dağıtılması için büyük çaba harcıyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu DEİK'e bağlı 113 iş konseyinin yaptığı çalışmaları ve Türkiye'nin komşu coğrafyalardaki yeni dönem açılımlarını DEİK Başkanı Ömer Cihat Vardan ile konuştuk.
Bu ülke bizim ülkemiz. Bizim bu ülkeye vermekle yükümlü olduğumuz bir şeyler var. En son yaşadığımız 15 Temmuzdaki darbe girişimi ülkemizin hiç görmediği hiç yaşamadığı bir girişim oldu. Ancak bunun def edilmesi, püskürtülmesi konusunda da benzeri olmayan bir direniş gösterdik. Halkımız bilinçli bir şekilde hem ülkeyi hem de demokrasiyi korumak, kollamak için bir oldu. Hangi partiye oy vermiş olup olmadığına bakılmaksızın yaşlısı genci herkes ama herkes bir karşı çıkış gösterdi. Bu hepimiz için çok önemliydi.
Biz DEİK olarak 18 Temmuz'da Türkiye'de işlerin eskisi gibi yolunda olduğunu söyledik. Bunu bütün yurt dışı temaslarımıza da söyledik. 133 iş konseyimiz, muhatabımız var. Bütün muhataplarımıza Türkiye'deki işlerin normal seyrinde yürüdüğünü ve hepimizin işlerimizin başında olduğunu, ekonomimize sahip çıktığını, onlarında Türkiye ile yapmakta olduğu işlerde herhangi bir eksilme, gerileme olmayacağını ifade ettik. Bu çıkış hemen bütün muhataplarımızda olumlu kabul gördü.
Bugüne kadar bir kısmı sayın bakanlarımızla olmak üzere 46 ülkeyi 7-8 hafta içinde ziyaret ettik. Biz ayın 18'inde bu mektupları gönderdik. Ondan sonra bütün iş konseylerimizi çağırdık. İş konseylerimizden 152 tane birbirinden ayrı öneri geldi. Bu önerileri toparladık ve seferberlik kapsamında 11 maddelik acil eylem planını uygulamaya başladık. Hemen hepsini tamamlayıncaya kadar gideceğiz.
Bizim şunu söylememiz lazım. Aradan 3 aya yakın bir zaman geçti. İlk tepkiler farklılaştı. İlk gün ve bugünkü tepkiler bizim lehimize olumlu yönde farklılaştı. Yani öncelikle böyle bir darbe girişimin 'fake' dediğimiz sahte bir darbe girişimi olduğunu düşünen ülkede dahi bunun hakikaten bir darbe girişimi olduğu, çok önemli bir alt yapısının bulunduğu düşünülmeye başlandı. AB'den yetkililer buraya geldiğinde gördükleri ve vatandaşlarla yaptıkları temasların ardından görüşleri değişti. Özellikle Meclis'i gezdikten sonraki algıları çok farklılaştı. Zamanla anladılar. Bu çok ciddi ve derinliği olan bir iş. O nedenle insanlar hakikaten şaşırıyor ve oturup kalıyorlar. Bizde şunu söylüyoruz: bakın Türkiye'nin güçlü olması AB'nin yararınadır. Biz Türkiye'ye gelen dış yatırımların yüzde 70'ni AB ülkelerinden alıyoruz. Yapmış olduğumuz ihracatında yaklaşık yarını AB ülkelerine yapıyoruz. Yani Türkiye ve AB birbirlerine ekonomik olarak son derece birbirlerine bağlılar. Bu bölgede güçlü bir Türkiye'nin onlar için faydası var. Bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Türkiye'nin böyle şoklar altında istikrarını kaybedeceği, ekonomik olarak büyüyemeyeceği, sosyal olarak bazı problemlerle karşılaşabileceği ve işsizliğin artabileceği ihtimali gibi çekinceleri vardı. Yatırım yapılmayacak ülkede bunların olumlu yöndeki gelişmesini bekleyemezsiniz. Sonuç itibariyle o beklentilerin olmadığını görünce şaşırıyorlar. Bu olumlu sonuçtan etkileniyorlar. Sonuç olarak Türkiye hedefleri olan büyük bir dünya devleti.
Bizim onlarla onlarında bizimle bir kontak noktamız yok. Fakat gittiğimiz bazı ülkelerde özellikle ilk başlarda engellemeleri vardı ama şimdi onlar da azaldı. Medya üzerinden yapmış oldukları yanlış bilgilendirme nedeniyle karşı tarafta bir bilgi kirliliği gördük. Onlar hep karaladı ve karalıyorlar. Bizim bunu beyaza çevirmemiz gerekiyor. Bu durumla bazı yerlerde maalesef karşılaşıyoruz. O yapı köklü bir yapı. Gidilen ülkelerde okullar var. Kimisinde 9 kimisinde 20 okul. Avrupa'da Afrika'ya nazaran daha az.
Son olarak bir Brüksel çıkarması yaptık. Son 10 günde AB ile ilişkilerimizde büyük mesafe kaydettik. Bizim vize ve kota problemimiz var. TIR'larımız Bulgaristan'a giremiyor kuyruk oluyor. Şimdi tüm bunlar iş dünyasını sıkıntıya sokan durumlar. Bu problemlerinin çözülmesi lazım. Biz geçen sene 55 milyon avro vizenin kendi ücretini verdik. Artı yan masraflara verdik. Bu bizim için bir işkence. Yani bir şeyler bahane ediyorlar. Ankara anlaşmasına göre Avrupa'nın bizden vize istemeye hakkı yok. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve derinleşmesi lazım.
Eğer siz bir dünya ülkesiyseniz dünyanın birçok ülkesiyle ihracat noktasında da çalışmanız varsa 500 milyar dolar ihracat hedefiniz varsa mutlaka hemen her ülkeyle irtibat halinde olmanız lazım. Başbakanımızın dediği gibi biz düşmanlarımızın değil dostlarımızın sayısını arttırmalıyız. Hiç kimse düşman olmak istemez. Farklı ve haklı gerekçelerle ilişkilerimizin bozulduğu ülkeler varsa bunlarla ilişkilerin yavaş yavaş düzeliyor olması iş dünyasına ümit veriyor.
Bizim orada 2 milyar doların üzerinde yatırımımız var. Hiç bir ülkeyle küs olmak gibi bir lüksümüz yok. Herkesle yatırım yapacağız. Ancak bu şekilde büyüyebiliriz. Ancak bu şekilde hedeflerimizi tutturabiliriz. Mısır da bunlardan bir tanesi. Mısır sadece Türkiye için değil diğer Arap Ülkeleri için de önemli. Fakat Mısır'daki cereyan eden siyasi olayları da kabul etmek mümkün değil. Yani biz nasıl Türkiye'de darbe girişimini önlemişsek, başka bir ülkelerde böyle bir durumun olmasını en azından şahıs olarak, içimize böyle bir şeyi yediremeyiz. Ama tabii ticaret devam ediyor. Mısır'ın da Türkiye'yi gözardı etmemesi lazım.
Bu ilişkiler tabii ki eski düzeyine daha ulaşmış değil. Sürecin normale dönmesi için her iki tarafta hızlı bir şekilde çalışıyor. Ne zaman normale döneriz bu kısa süre ne zaman bilmiyorum. Firmalarımızın çalışma izinleri gibi sıkıntılar gideriliyor. Sıkıntılar tam hallolmadı ama hallolma trendine girdi.
Bizi en çok sıkıntıya sokan meselelerden birisi vizeydi. Bu daha netleşmedi. Eskiden vizesiz girebiliyorduk. Vizeler daha tam anlamıyla kalkmadı. Elbette var ama biraz vakit alacak. Alt yapının özellikle hazırlanması bekleniyor. Bir kere bunu beklememiz lazım. Onun haricinde enerji konusunda biliyorsunuz ciddi anlamda çalışmalar devam ediyor. Hızlı adımlar atıldı kararlar alındı. Önümüzdeki hafta durmuş olan toplantılarımız tekrar başlayacak. Ve biz burada her iki bakanın da katılımıyla birlikte bütün bu aksayan yönleri tekrar konuşuyor olacağız. İşlerimiz yavaş yavaş normale dönüyor.
Suriye'nin durumunu biliyorsunuz 6 yıla yakın. Libya bizim için en büyük müteahhitlik pazarı. Hala daha açılabilmiş değil. Onların hepsinin yanında ha açıldı ha açılacak dediğimiz İran pazarı var. Büyük potansiyeli var. Fakat daha para transferler yapılacak şekilde iş başlayabilmiş değil.
Bir tek biz değil. Hiç kimse daha henüz umduğunu bulamadı. Öyle daha açılabilen yok. Çünkü ABD ile asıl ambargonun kalkması hadisesi gerçekleşmediği için. Siz istediğiniz kadar görüşmeleri yapın önemli olan malı sattıktan sonra, aldıktan sonra parasının transfer edilebilir olması. Yani banka sistemleri çalışmıyor. Çalışmayınca olmuyor. Ürün ve hizmet sevkiyatında sıkıntı yok ancak bunun karlığı olarak para transferlerinde sorun var.
Aslında ihmal etmedik. Afrika açılımı programı sürüyor. Birkaç eksiğimiz daha var. Türk Hava Yolların da direkt uçuşlar başlattı. İş adamalarımızın da yerleşmesi lazım ki, ticaret olsun. İş adamlarımız da gitmeye, kalmaya hatta yatırım yapmaya başladı. Şimdi Afrika Kıtasında neye ihtiyaç var diye sorarsanız inanın her şeye ihtiyaç var. Onun için bizim mutlaka oralarda olmamız lazım. Biz de DEİK olarak hedefimiz büyükelçilik sayımız kadar İş Konseyi sayımızı artırmak.