Üç yıl önce, 15 Temmuz 2016 akşam saatleri, telefonum çalıyor...
Telefondaki ses, “İhtilal oluyor haberin var mı? Televizyonu aç, Boğaz Köprüsü’nde tanklar, askerler var” diyor. Ben, cevaben, “Olamaz böyle bir şey, artık ihtilal dönemleri bitti” diye, cevap veriyorum. Televizyonu açınca gördüklerim, bir kalkışma olduğu ve FETÖ taraftarlarının bu hareketi yapmaya yeltendiklerini ortaya koyuyor.
İstanbul’da, Boğaz Köprüsü, Atatürk Havaalanı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü; Ankara’da, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çevresinde hareketlenmeler, sokağa çıkan tanklar, halkı bombalayan uçaklar görüyor, memleketin halini endişe ile izliyoruz.
Bu arada, Cumhurbaşkanı’nın daha önce Marmaris’te olduğu ve şimdi nerede olduğunun bilinmediği dedikoduları ortada dolaşıyor…
Ve nihayet televizyonda, Cumhurbaskanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cep telefonunda millete, “Ben İstanbul’a geliyorum, herkesi meydanlara toplanmaya davet ediyorum” diye konuşmasını izliyoruz... Türk milleti başkomutandan aldığı bu mesajdan sonra artık köprülere, havaalanlarına meydanlara toplanmaya başladı. Bundan sonra ihtilalin seyri değişti…
Buna ilaveten Basbakan Binali Yıldırım’ın konuşmaları, MHP Genel Baskanı Devlet Bahçeli’nin hükümeti desteklemesi, MİT, Birinci Ordu’nun tavrı, İstanbul ve Ankara Emniyet müdürlüklerindeki kahraman polisler, Özel Hareket Komutanlığı, Genelkurmay ve diğer komutanlıklardaki vatandaşlarımızın kahramanca mücadeleleri, Ömer Halisdemirler, Erol Olçoklar, Abdullah Tayyipler, köprüde, havaalanında, meydanlarda Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, tanka, uçağa, bombalara, mermilere direnen kahramanlar…
Bunun yanında, Atatürk Havaalanı’na inen Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizce ilçe belediye başkanının evinde televizyon izlemesi, bir taraftan tankın egzozuna giysi tıkayan, tankın üzerine çıkan, tankın önüne yatan, mermilere direnen yiğitler BİR GÜL BAHÇESİNE GİRERCESİNE KARA TOPRAĞA GİREN YİĞİTLER. Diğer yanda, Etiler’de, Bağdat Caddesi’nde bankamatikte para çekme kuyruklarında durup, bu günlerde ise, “ihtilal değil tiyatro!” saçmalığında bulunanlar…
Bu arada, belirtelim ki, Türkiye tarihinde ilk kez ihtilal olurken halka kurşun sıkıldı… TBMM bombalandı. Meclis’te vekillerimiz direniş gösterdiler, yerlerini terketmediler.
Dünyada böyle bir direniş hareketi ve örnek yok, böyle kahraman bir millet yok !
İşte, Amerika, Avrupa, FETÖ ve diğer işbirlikçiler bu direnişi hesaplayamadılar.
Sayın Cumhurbaşkanı inançlı, vatansever, onurlu dik bir duruş sergiledi.Allah’ın yardımı ile Yeşilköy Havalimanı’na iniş yaptı. Sonra millet ve Başkan yanyana birlikte, uçaklara, tanklara, bombalara karşı mücadele ettiler. Millet kışlaların önüne kamyonlar ve iş makinelerini yığdı. Asker dışarı çıkamasın, bir hareket yapamasın diye gayret etti. Çünkü, bu ülkede ne yazık ki, gene bu ülkenin evlatları milletin kendi parası ile aldığı tankın namlusunu millete cevirdi. Bu örnekler acıdır, ama gercektir…
Büyükada’da, Amerikan ajanlarının toplandığı ihtilalle ilgili koordinasyon görevi yapacağı ve ihtilalin medya vasıtası ile tüm dünyaya duyurulacağı yayın yapılacağı, Kıbrıs’ta İngiliz üssüne asker inip, hazır beklediği; Güneydoğu’da FETÖ’cü subaylarla diyalog içinde PKK/PYD’nin sınırlarımızdan girmek için hazır olduğu, İstanbul’a ABD askerlerinin geleceğinin planlandığı daha sonra ortaya cıktı.
Bütün bu olanlar işin sadece bir ihtilal ve hükümet devirme operasyonu değil, topyekün Türkiye’yi işgal etme planı olduğunu ortaya koymaktadır. Bizi sevmiyorlar istemiyorlar…
Çünkü, biz Hz. Peygamber Efendimiz’le başlayan bir medeniyetin temsilcisiyiz. 1071’de Anadolu’ya geldik. Sonra Osmanlı Devleti kuruldu ve İstanbul fethedildi. Dünyaya 600 sene adaletle hükmedildi.
Bütün engellemelere rağmen en son Türk devleti kuruldu. Ve bütün engellemelere rağmen bu devletin başında şimdi inançlı bir Başkan var. ONE MINUTE! diye dünyaya meydan okuyor.
İşte, Batı bizi bundan dolayı kabul edemiyor, istemiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun yönettiği AK Parti hükümetleri Batı’nın emrine göre hareket etmiyor.
15 Temmuz dün Çanakkale’deki Kurtuluş savaşındaki ve Kıbrıs’taki ruhun devamıdır.
Seyit Onbaşı nasıl 200 kg mermiyi taşıdı ise, Kurtuluş Savaşı’nda analarımız babalarımız nasıl birlikte mücadele etti ise, Kıbrıs’ta Beşparmak Dağları’na tanklar nasıl çıktı ise, şimdi de tanka ve uçağa karşı imanı ile savaştı bu kahraman millet.
Bu iman meselesidir, imanı olamayan anlayamaz!..
Allah istedi lütfetti, insanların gönlünden ölüm korkusunu aldı. Normal şartlarda bir insanın cesaret edemeyeceği kahramanlıklar ortaya konuldu...
Biz miletimize saadetler diliyoruz.
15 Temmuz’da ve bu vatan için can veren şehitlerimize rahmet, yaralanan gazilerimize hayırlı uzun ömür niyaz ediyor, Yüce Allah’a bir daha bu millete böyle sıkıntılı günler göstermesin diye dua ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ile bu ülkede pek çok milat yaşandı. Artık Amerika’ya, Batıya itaat değil, Türkiye’nin menfaatlerine göre hareket ediliyor. 15 Temmuz bize bir kere daha Amerika’ya güven duyulmayacağını gösterdi. Biz stratejik müttefikiz diyorlar, bir taraftan FETÖ, PKK/PYD’ye destek yapıyorlar, TIR’lar dolusu silah veriyorlar. Açıkça Türkiye’yi bölmek, bu vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü ortadan kaldırmak istiyorlar.
Türkiye Güneydoğusu, Suriye, Irak’ta olanlar ortada duruyor. Emperyalizm ülkemizi güneyden çevirip Ortadoğu ile bağımızı kesmek istiyor. Kıbrıs’ta garantör olmamıza rağmen, Rum kesimi Avrupa ülkeleri Akdeniz’de bizim hakkımız olan doğal gaz ve enerji arama çalışmalarımıza itiraz ediyor. Yüzlerce savaş gemisi ile Akdeniz’de cirit atıyorlar, Yunanistan adalarını silahlandırıyor. ABD buralara da yerleşiyor, velhasıl Türkiye’yi her yönden kuşatma altına almak istiyorlar. Amerika Türkiye’nin hakkı olan F-35’leri, üstelik parasını ödemiş olmamıza rağmen vermeye yanaşmıyor, sorun çıkarıyor.
Türkiye gene, Sayın Cumhurbaşkanının iradesi sonucunda dengeli bir politika izledi ve Rusya’dan S-400 füzlerini aldı. Tayyip Bey her seferinde “Bunlar taarruz değil, savunma amaçlıdır” diye ifade etmesine rağmen, Batı bu işten rahatsız oldu, NATO tepki gösterdi.
‘Siz verin’ diyorsun vermiyor, düşman unsurları silahlandırıyor, Türkiye’nin milli güvenliğini tehlikeye düşürüyor. Türkiye füzeleri alınca rahatsız oluyor ve yaptırımlarla tehdit ediyor.
Bu nasıl dostluk böyle?
Evet bu Türkiye’nin beka meselesidir!
Hep söylenir; Batı güçten anlar. Eğer, Suriye ve Irak’a operasyon yapmasaydık, PYD/PKK unsurlarını etkisiz hale getirmeye çalışmasaydık, bugün bu ülke çok daha sıkıntılı durumlarda olabilirdi..
Ne acıdır ki, dışarda emperyalistler ve dış düşmanlar bunu yapıyorlar, ama içerde muhalefet ve hainler de ‘istemezük!’ deyip, sırf Tayyip Erdoğan karşıtlığı yüzünden yapılanlara karşı çıkıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener S-400’lere karşı olduklarını söylüyorlar. Kılıçdaroğlu akla ziyan açıklamalar yapıyor; ya Türkiye’ye kimse saldırmazsa bu yapılanlar gereksizdir; diye konusabiliyor.
Allah’ın izni ile bu füzeler ülkemizin savunma sistemi için faydalı olacaktır. Teknik olarak 288 km gidebiliyor, 80 hedefi vurabiliyor. Zamanla inşallah bunlardan daha iyilerini de Türkiye kendisi üretecektir. Hayırlı olsun.
Rahmetli Mehmet Şevket Eygi, Türkiye’nin ender yetiştirdiği mütefekkir, İslam davasına kendini adamış, İstanbul beyefendisi, kibar, kültürlü, samimi bir Müslümandı. Bizlere Necip Fazıl, Kadir Mısıroğlu ve emsalleri gibi elinden geldiği kadar İslam davasını anlatmak için çalıştı. Hapiste yattı, mücadele etti. Allah kabrini cennet eylesin.
Vefatı ile birlikte, Sayın Cumhurbaşkanı ve bir çok kişi, cenaze namazına katıldı. Sol cenah ve basın gene yapacağını yaptı ‘gerici yazarın cenazesi’ diye yazdılar. Fırsatını buldukları anda ‘sevgi pıtırcıkları’ gidiyor, Müslümanlara karşı inanılmaz bir kin ve düşmanlık ortaya koyuyorlar.
Bendeniz son zamanlarda değişik platformlarda sürekli eğitim konusunun önemine işaret ediyorum. Bu vesile ile hem rahmetli M. Şevket Eygi Beyi anmak, hem de hepimiz için bir kez daha hatırlanması ve öneminin anlaşılması için, onun eğitimle ilgili bazı sözlerini aktarmak istiyorum.
M. Şevket Eygi, “Eğitim düzelmezse, Boğaz’ın altından bir değil on Avrasya Tüneli geçirseniz, camilerin kubbleri altınla kaplansa, Atatürk diye avaz avaz bağırılsa, yılda bir milyon Müslüman lüks turistik umre seyahati yapsa, İmam Hatiplerin sayısı on bine çıksa, milyonlarca vatandaş lüks cep telefonu ile gevezelik yapsa, Türkiye düzelmez, ayakta duramaz” diyordu.
Biz de, evet illa eğitim diyoruz. Eğitim iyi olursa 15 Temmuz vb. meseleler hallolur, S-400’leri ve başka silahları kendimiz yaparız, güçlü oluruz. Hem maddi hem manevi kalkınmak için eğitime ihtiyaç var. Sonuçta, bu devleti yıkmaya, bu milleti yoketmeye kimsenin gücü yetmez.
Eğitim sadece Türkiye’ye karşı sorumluluğumuz için değil, aynı zamanda dünya üzerinde bizden medet bekleyen mazlumlara yardımcı olabilmek için de gereklidir.