Rusya sınırından yaklaşık 300 km mesafede bulunan Litvanya başkenti Vilnius’un ev sahibi olduğu NATO Zirve toplantısı, Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonraki dönemde alınan kararlarıyla ve önemiyle dikkat çeken birkaç zirve toplantısından biri olarak dikkat çekmektedir.
NATO ilk defa otuz bir üyesi ile bir toplantı gerçekleştirdi. Yeni bir NATO üyesi olarak Finlandiya ilk kez devlet başkanı düzeyinde toplantıya katılmış, bir diğer Baltık ülkesi İsveç’in üyeliği konusunda Türkiye’nin yeşil ışık yakmasından sonra Batılı devletler bir bayram havasına girmiş ve en önemlisi Ukrayna’nın teşkilata üyeliği konusunda önemli kararlar alınmıştır.
Toplantı öncesinde Türkiye, toplantının merkezinde olan devletlerden birisi oldu. Nisan 2023’te Finlandiya’nın NATO üyeliğinden sonra, İsveç’in üyeliğine ilişkin çok mekikli diplomatik temaslar gerçekleştirildi. Bu anlamda, Türkiye-NATO-İsveç arasında yapılmış üçlü toplantı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İsveç Başbakanı Kristersson arasında varılan bir anlaşmayla sonuçlandı. Böylece, İsveç’in üyeliği için son aşama olarak TBMM’de onaylanması bekleniyor.
Zirve toplantısında görüşülmüş konuların başında istisnasız Rusya-Ukrayna Savaşı’na NATO’nun yaklaşımı ve Ukrayna’nın NATO üyeliği konusu gelmektedir. Bu nedenle sonuç bildirgesinde Rusya vurgusu dikkat çekmektedir.
Toplantı öncesinde, Ukrayna’ya askeri desteğin artırılması, Ukrayna ile siyasi ilişkilerin, NATO-Ukrayna Konseyi’nin kurulması düzeyine çıkarılması ve ilk toplantısının gerçekleştirilmesi, ayrıca Ukrayna’ya verilecek güvenlik garantileri konuşulmaktaydı. Özellikle güvenlik garantisi kapsamında Ukrayna’nın NATO’ya üyelik sürecinin hızlandırılması öngörülmekteydi. 15 sene önce 2008 yılında NATO’nun Bükreş toplantısında da Ukrayna ve Gürcistan’a benzer bir şekilde umut verilmiş; ve sonrasında Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesi gerçekleşmişti. Ukrayna’ya şimdi böyle bir vaat verileceği beklentileri olsa da, olasılık ihtimali çok az. Tam üyeliğin gerçekleşmemesi için birkaç neden var. Özellikle, NATO için bir genişleme İsveç üyeliği konusunda olduğu gibi çok sayıda diplomatik temasın sürdürülmesini gerektiriyor. Çünkü Ukrayna üyeliği için üye devletler arasındaki görüş ayrılıkları daha fazla ve bu ayrılıkları gidermek hiç de kolay gözükmemektedir. Bir diğer neden ise, Ukrayna’nın Rusya ile savaşı bitmeden ortaya çıkacak üyelik ihtimalini, ABD gibi birçok önemli NATO üyesinin kabul etmemesidir.
Sonuç bildirgesinde, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in de belirttiği gibi müttefikler uzlaştığında ve şartlar karşılandığında Ukrayna’nın NATO’ya katılması için davet gönderileceği ifade edilmektedir. Bu nedenle, NATO liderlerinin Ukrayna’yı ittifaka yaklaştırmak için üç unsurdan oluşan bir paket üzerinde anlaşmaya vardığı ifade edilmektedir. Bunun ilk unsuru, Ukrayna için NATO standartlarında donanım, eğitim ve doktrinlere geçişi mümkün kılacak uzun vadeli bir askeri yardım programı oluşturma sürecidir. Ukrayna pilotlarına F-16 savaş uçakları eğitimi verme planları da teyit edilmiştir.
İkinci unsur, NATO-Ukrayna Konseyi’nin kurulması. Kriz istişareleri ve karar alma süreçleri için bir forum niteliğindeki Konsey’de eşit düzeylerde toplantılar gerçekleştirilecek. Üçüncü unsur ise, Ukrayna’nın NATO üyesi olacağının yeniden teyit edilmesi ve üyelik eylem planı (MAP) aşamasının kaldırılmasıyla, Ukrayna’nın üyelik sürecinde iki adımdan tek adıma indirilmesi anlamına gelmektedir. Bildirgede, mekanizmanın NATO ile Ukrayna arasında bir kriz danışma mekanizması olarak hizmet edeceği de ifade edildi.
Sonuç bildirgesinde belirtilen Ukrayna mesajı, Ukrayna için bir hayal kırıklığına dönüşmüş oldu. Ukrayna, NATO üyeliği için bir takvim belirleneceğine umut ediyordu. NATO’dan yapılan açıklamada ise, ülkelerin ittifaka katılma süreci için asla bir zaman çerçevesi verilemez olduğu ifadesi yer alıyor. Buna rağmen, üyelik için Ukrayna’yla sürecin koşullara bağlı olarak ilerleyeceği belirtilmektedir. Bildirgenin kabul edilmesinden sonra Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin bildirge metninde daha somut bir mesaj verilmesine ilişkin değişiklik yapılması için bir diplomasi yürüttüğü de bilinmektedir.
Zelenski sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, Ukrayna’nın üyeliğine yönelik olarak bir davetin belirlenmemiş olmasını absürt bir durum olarak adlandırdı. Aynı zamanda Ukrayna’yı davet etmek önündeki koşullarla muğlak ifadeler eklendiğini ve Ukrayna’yı ne NATO’ya davet etmek ne de İttifak’ın bir üyesi yapmak için bir hazırlık bulunmadığını ifade ederek eleştiride bulundu.
Toplantı öncesinde kulislerde NATO üyelerinin yeni bir askeri plan üzerinde karar aldıkları konuşulmaktaydı. Yeni askeri planda, Atlantik ve Avrupa’nın kuzey bölgesi, Baltıklardan Alp Dağları’na kadar uzanan Orta Avrupa bölgesi ve Akdeniz’den Karadeniz’e kadar olan bölge olmak üzere üç bölgede, teşkilatın savunma ve caydırıcılığının artırılması planlanmaktadır. Belirtilmiş bölgelerde kara, deniz, hava, uzay ve siber alanlarda askeri kuvvetlerin ne zaman, nasıl konuşlanacağı ve tehdit durumunda nasıl harekete geçileceği belirtilerek, yaklaşık 300 bin askerden oluşan bir kuvvetin en fazla 30 gün içinde teşkilatın doğu kanadına intikal etmesi amaçlanmaktadır. Bu da Soğuk Savaş’tan sonra en kapsamlı savunma planı olarak tarihe geçti.
Tabii, her ne kadar NATO Zirve kararlarında yer almasa da Litvanya Cumhurbaşkanı Nauseda’nın önerileri de dikkat çekmektedir. Özellikle, Rusya’dan gelebilecek tehditleri önlemek için Rusya sınırlarında bulunan üye devletlerde devamlı askeri üsler kurulması önerisi, Kremlin’e karşı caydırıcılık adına önemlidir. 1997 yılı NATO-Rusya Kurucu Senedi Anlaşması ile taraflar, Rusya sınırlarında devamlı bir NATO askeri üssü oluşturulmamasını kararlaştırmıştır. Fakat, imzalanmasının üzerinden 26 sene geçmiş bu anlaşma de-fakto olarak etkisini kaybetmiştir. Litvanya Cumhurbaşkanının da önerisinde anlaşmanın etkisiz olduğuna vurgu yapılmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, Rusya’nın Belarus’a taktik nükleer füzeler yerleştirmesi ve NATO’nun genişleme süreçleri 1997 yılı anlaşmasının güncellenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Fakat, ilişkilerini en düşük düzeye indirgemiş Batı ve Rusya’nın bugün böyle bir anlaşmayı güncelleme olasılığı yoktur. Onun için, taraflar kendi çıkarları doğrultusunca en uç noktaya kadar elde edebilecek avantajlar için mücadele etmektedir.
Belirttiğim gibi, Ukrayna’nın NATO’ya üyelik konusu, üye devletlerin Rusya’yla direk olarak savaşa girmeyi göze almak olarak da okunabilir. Rusya’nın bu konuya ilişkin geçtiğimiz sene verdiği mesajlardan da böyle bir riskin her daim var olduğu anlaşılabilir. Kremlin yaptığı açıklamasında, Ukrayna’nın NATO’ya dahil edilmesi durumunda Rusya ile NATO’nun karşı karşıya gelebileceğini ifade ederek, Kiev rejiminin Kırım›ı güç yoluyla geri alma girişiminde bulunarak Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesi uyarınca ABD ve müttefiklerini Rusya ile direkt silahlı çatışmaya çekmesi yönünde gerçek bir tehdit ortaya çıkacağı vurgusu yapmıştı. Rusya, NATO’nun daha fazla genişlemesini reddetmekte, ‘Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyesi olacağı’ belirtilen ‘Bükreş Formülünün’ geri çekilmesini talep etmekte, NATO altyapısının Rusya-NATO Kurucu Senedi şartlarına dönüşünde ısrar etmekte ve eski Sovyetler Birliği ülkeleri ve ittifak üyesi olmayan devletlerin topraklarında askeri üsler kurulmasına kati şekilde karşı çıkmaktadır.
Alınan kararlar arasında, son dönemlerde hep vurgulanmış bir konu olan üye devletlerin yıllık olarak GSYİH’nin en az yüzde 2’sini harcama konusundaki hedeflerinin asgari seviye haline gelmesi konusunda anlaştı. On bir üye devlet yüzde 2’lik kriteri sağlamaktadır.
Sonuç bildirgesinde, terörizm koşul gözetmeksizin reddedilmekte ve kınanmakta, terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele edilmesinin ortak savunma için elzem olduğuna vurgu yapılmaktadır.
NATO’nun, Rusya’yla karşı karşıya gelme niyetinde olmadığı ve Rusya’ya karşı bir tehdit oluşturmadığı ancak saldırgan politikalarından dolayı da Rusya’nın bir partner olarak görülmediği ifade edilmektedir. Rusya’ya Ukrayna ile savaşı sonlandırması ve işgal ettiği topraklardan çekilme talebi de sonuç bildirgesinde yer almaktadır. NATO-Rusya ilişkilerinde değişimin ancak Rusya’nın saldırgan davranışlarına son vermesi ve uluslararası hukuk kurallarına tam olarak uymasıyla yaşanacağı bilgisi de bildiride yer almaktadır.
Rusya’nın NATO üyeleri ve partnerlerine karşı hibrit yöntemler kullandığı eylemlerin arttığı kaydedilen bildiride; demokratik süreçlere müdahale, ekonomik baskı, dezenformasyon, siber saldırılar ve Rus istihbaratının illegal aktivitelerine yer verilmiştir. Bildiride, “Rusya’nın hibrit eylemlerine karşı koymak için tüm araçların geliştirildiği ve ittifak üyeleri ile müttefiklerin hibrit saldırılara karşı caydırmaya ve savunmaya hazır olmasının sağlanacağı belirtilmekte; Rusya’ya yardım eden devletlerin bu politikalarından imtina etmeleri gerektiğine de vurgu yapılmaktadır. Özellikle de bu anlamda Belarus ve İran vurgusu dikkat çekmektedir.
Bildiride, Karadeniz bölgesinde güvenlik, emniyet ve istikrarı sürdürmeyi amaçlayan bölgesel çabalara Montrö Boğazlar Sözleşmesi yoluyla verilen desteğe de vurgu yapılmaktadır. Ayrıca Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da toplantıya katılmış olması son dönemlerde NATO’nun hedefinde sadece Rusya’nın değil, Çin’in de bölgedeki saldırganlığını sınırlama amaçlarını somut bir şekilde göstererek Pekin’e mesaj vermektedir. Dolayısıyla ilerleyen süreçte NATO’nun, Asya bölgesinde gerçekleştireceği yeni askeri girişimlerini de görebiliriz. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in, daha önceki toplantılarda ittifak üyelerinin Çin’in yükselişine ortak bir yanıt vermeleri gerektiğini söylemesinin bir devamı olarak da bu mesaj okunabilir. NATO ülkelerinin Vilnius toplantısında, Çin’in tehdit edici davranışlarına karşı savunma için birlikte çalışmak konusunda anlaşması da bu kapsamda değerlendirilebilir zira Çin ile karşılıklı şeffaflığı da içerecek şekilde yapıcı çalışmaya açık olmayı sürdüreceğiz ifadelerine yer verildi.
Çin ve Rusya arasındaki stratejik ortaklığın derinleştirilmesinin, NATO’nun değerlerine ve çıkarlarına aykırı olduğu ve Rusya’nın Belarus’la askeri entegrasyonunun, NATO’nun bölgesel istikrarını ve savunmasını etkileyeceği de ifade edilmektedir. Çin’e, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak Rusya’nın savaşını kınama çağrısı da dikkat çekmektedir. Ayrıca, Çin’in Rusya’ya silah desteği vermemesi gerektiği ifade edilmektedir.
NATO’nun genişleme süreci devam etmektedir. Özellikle, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ile başlayan süreçte yaşanan Washington-Moskova gerginliği, sonuç olarak Rusya’nın saldırganlığını sonlandırmaya veya sınırlandırmaya yönelik politikalarla devam etmektedir. Ve en önemlisi Ukrayna’nın olası bir NATO üyeliğine, Rusya’nın tepkisinin ne olacağı merak ediliyor. Birçok analiz yapılabilir ve tahminler söylenebilir, ama mutlaka Rusya’nın Ukrayna’ya Şubat 2022’de başlattığı müdahalenin nedeninin Ukrayna’nın NATO’ya alınabileceğini önlemek olduğunu unutmamamız gerek. İçinde bulunduğumuz Karadeniz coğrafyası yeni güvenlik sorunlarına gebe ve Türkiye’nin de bunları düşünerek güvenlik önlemlerini artırması gerekiyor.
2024 yılındaki zirvenin NATO’nun kuruluşunun 75. yılında Washington’da gerçekleşeceği birçok açıdan sembolik anlam taşımaktadır. Gelecek seneye kadarki süreçte Rusya-Batı rekabetinin ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın nasıl bir şekil alacağı da Washington zirvesi gündemini belirleyecektir.