Dijital nezaket

04:0012/06/2023, Pazartesi
G: 12/06/2023, Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu

Gerçek hayat için geçerli olan kurallar sosyal medya için de geçerlidir. Sosyal medyanın kendi kurallarını dayatması ve bu kurallar eliyle dünyada yeni bir “hukuk düzeni” ihdas ettiği çok açık. Zira ülkelerin mevzuatını ve yargı kararlarını, kendi “hizmet şartları ve politikaları” bağlamında tekrar denetime tabi tutuyor bu şirketler. Ancak tüm sorun bu şirketlerde de değil. Kullanıcıların tutumları ve davranış biçimleri bunda çok etkili. Bu alanda işlenen suçlar, tazminata konu haksız eylemler pek tabii hukukun konusu ancak günümüzde “sosyal medyanın” temas içermeyen yapısının getirdiği bir sorun var: Nezaketsizlik! Oysa sosyal medya sanal bir ortam değil, siber bir mecra. Gerçek bir yorumcu ve buna muhatap olan bir başkası var…

Yalan haber, hakaret, şantaj, iftira gibi durumlar için “kamu düzenini derinden sarstığı” için suç ihdas edilmiş. Bir kimse hakkında yapılan itibar suikastı, karalama veya rekabet bozucu haberler de tazminat konusu olabilmekte… Ancak bazı durumlar var ki bunlara hukuki tedbir ve yaptırım uygulamak mümkün değil. Pek tabii burada eleştiri, ironi ve şaka yapılmasından bahsetmiyorum. Gayet geniş bir alanı kapsayan ve adına “dijital nezaketsizlik” dediğimiz durum gittikçe yayılıyor..

GERÇEK HAYATTAN FARKI YOK

Nezaket, saygılı davranmak, karşısındakine özen göstermektir. Bu halin dijital mecradaki yansıması da dijital nezaket olarak tanımlanabilir. Nasıl ki dükkâna gelen müşteriye önce hal hatır sormak, terslemeden konuşmak, kendisinde olmayan ürünü nerede bulabileceğini söylemek, kırıcı konuşmamak, ön yargılı düşünmemek bir nezaket ise bu özellikler dijital alanda da bir biçimde caridir.

Dijital alan için bu nezaket halini, üçlü biçimde tasnif etmek mümkün: E-Ticaret, Sosyal Medya, Kamu Görevlisinin Tabi Olduğu Kurallar. Her birinin kendine özgü “raconu” vardır, tabiri caizse. E-Ticaret ile uğraşıyorsanız, sitenizin tüketici ve ticaret hukukunun getirdiği asgari şartların üstünde birtakım ihtiyaçları da karşılaması gerekir. Sıkça sorulan sorular, müşterilerin derhal ulaşabileceği bir hattın veya mail adresinin olması gibi. Sitede ürünün kolay bulunması için arama bölümünün ihdas edilmesi veya indirimli ürünlerin bir bölümde bildirilmesi, gösterilmesi gibi. Kamu görevlisi iseniz de paylaşımlarınızda “kamu vakarına” yakışır davranmanız beklenir. Nitekim bu konuda Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun (2021/81) sayılı kararı önemli bir çerçeve çizmiştir.

SOSYAL MEDYA ETİĞİ

Günümüzün çoğunluğu bu mecralarda geçiyor. Çok zaman ihlallere maruz kalıyoruz. Sosyal medya nezaket kuralları denince ilk akla gelenler şunlar olabilir: Üzücü bir paylaşımı “beğenerek” ifadelendirmemek, birini etiketlemeden önce müsaadesini almak, sık sık gönderi paylaşmamak, nazik ifadeler seçmek, yaftalamamak, tutarlılık ölçmemek, açılan konu ve bağlama sadık kalarak konuşmak, gönderilen özel mesajlara mutlaka yanıt vermek, birisinin paylaştığı özgün bir içeriği kopyalayıp kendisine aitmiş gibi paylaşmamak, paylaşım içeriğinden bağımsız hashtag yapmamak, birisini sürekli RT yapmamak, takip edip dikkat çekmek için bunu defalarca tekrarlayarak karşı tarafın da kendisini takip etmeye mecbur bırakmamak vb. Bu konuda Atıf Ünaldı’nın “netiket” isimli bir çalışması var, istifade edilebilecek güzel bir metin.

PEKİ NE YAPMALI?

Eleştirmek için eleştiren hesapların, sizi gündeminize almadığınız bir konuda konuşmaya zorlamak, önceki paylaşımlarınıza bakarak “neden bu konuya girmiyorsun” minvalinde bir tür zorbalık oluşturma durumu gelişti son zamanlarda. Normal sohbet nezaketini aşan, çelişki ve eksik arayan, sosyal medyayı “agresif” kullanan bu “nezaketsizlere” karşı en doğru tavır, nezaketle uyarmak ve sonrasında muhatap olmamak sanırım. Haddi aşanlar için ise mutlaka ve mutlaka hukuki süreç başlatmak gerekiyor. Bir diğer konu ise sosyal medya mecralarına şikâyet etmek ve gerekçeyi uzunca biçimde yazmak gerekiyor. Her sorunu hukuki düzenleme getirerek engelleyemeyiz. Birazda mecraların içinde mücadele etmek gerekiyor.

(*) Bestesi-güftesi Hüseyin Karakuş’a ait olan ait bir türkü formundaki eserden alınmıştır.



#Hizmet
#Politika
#Sosyal medya
#Kamu