ABD uyruklu Evanjelik din adamı Andrew Craig Brunson ile ilgili sürecin Türk-Amerikan ilişkilerinde gerilime yol açması, Donald Trump döneminde ABD'deki Evanjelik grupların Amerikan dış politikası üzerindeki etkisini yeniden tartışmaya açtı.
ABD'deki önemli siyasi aktörler arasında sayılan Evanjelikler, ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması kararında ve Türkiye'de halen yargılanmasına devam edilen Amerikalı Evanjelik Papaz Andrew Brunson ile ilgili tırmanan krizde en fazla tartışılan kesim oldu.
Koyu dindar Hristiyan bir kitlenin Trump'a neden oy verdiği, kendisi de bir Evanjelik olan Başkan Yardımcısı Mike Pence'in Beyaz Saray'daki etkisi ve Kongre ara seçimlerinin yaklaşması gibi konular, son dönemde Evanjelikler ve etkilerine dair merak edilen başlıklar olarak öne çıkıyor.
2004 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde yüzde 78 ile George Bush’u, 2008'deki seçimlerde yüzde 74 ile John McCain’i, 2012'de yüzde 78 ile Mitt Romney’i destekleyen Evanjelikler, 2016 seçimlerinde ise yüzde 81 ile Donald Trump’ı desteklediler.
Cumhuriyetçi adayların Demokrat adaylara göre daha dindar kişiler olduğu bilinen ABD’de, hakkında "İncil’den tek bir ayet dahi bilmez" yorumları yapılan Trump’a, Evanjeliklerin daha önce hiçbir siyasetçiye vermediği desteği vermesi dikkati çekti.
Geleneksel bir Cumhuriyetçi aday olmayan Trump'ın ahlaksızlık yaptığı, yalan söylediği ve rüşvet verdiği iddialarına rağmen Evanjelikler gibi hayatlarını "doğrudan İncil’i takip ederek yaşamaya çalışan" Hristiyanlar tarafından desteklenmiş olması, yapılanma içinde ciddi bir ahlaki tartışmaya da neden oldu.
ABD’deki Evanjelik liderlerden Papaz Jim Wallis, konuyla ilgili eleştirel bir yazısında, "Trump’ı desteklemek, Hristiyanlar için ahlaki bir mücadeledir. Ben Trump’ı ahlaksızlık yapsın diye desteklemedim." ifadesini kullandı.
Bazı Evanjelik papazlar ise Trump hakkında çıkan iddialarla ilgili "Başkan'ın affedildiğini” öne sürüyor. Papaz Jerry Falwell, iddialar hakkında CNN’de yaptığı açıklamada Hristiyan alemine seslenerek, "Başkan'ı affedin, bu iddialar yıllar öncesine dayanıyor." ifadesini kullanırken, diğer bir danışmanı olan Papaz Tony Perkins ise Politico dergisine yaptığı açıklamada, şu ifadelere yer verdi:
Öte yandan Evanjeliklerin, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden kararında da etkili olduğu değerlendirmesi yapılıyor.
İsrail Turizm Bakanı Yariv Levin, 2018 yılının nisan ayında yaptığı açıklamada, 2017'de İsrail turizminin rekora ulaştığını, 3 milyon 600 bin kişinin İsrail’I ziyaret ettiğini belirtirken, ABD basınında yer alan bilgilere göre de 2017'de 800 bin Amerikalı İsrail'i ziyaret etti ve bu rakamın büyük bölümünü Evanjelikler oluşturdu.
Evanjelikler, 1948 yılında Filistin topraklarına kurulan İsrail’in "İncil’in öğretileri doğrultusunda kurulmuş olduğuna", "Hazreti İsa’nın tekrar hayata bu topraklarda geleceğine" ve bu şekilde "dünyanın sonunun" geleceğine inanıyor.
Bu teolojik sebebe dayanan Evanjelikler, Kudüs ve İsrail konusunda Trump yönetiminin bugüne kadar takip ettiği "keskin" politikanın arkasındaki önemli siyasi unsurlardan biri görülüyor.
Seçim kampanyasında başkan olması durumunda ABD’nin Kudüs’ü "İsrail’in başkenti" olarak tanıyacağını duyuran Trump, kendisini destekleme sözü veren Evanjeliklere vaadini yerine getirdi.
“Hristiyan Siyonistlerin (Evanjelikler) inancında Tanrı'nın kutsal toprakları sonsuza kadar Yahudilere verdiğine inanılır.” sözlerini kaydeden Oldmixon, "Tanrı'nın vadettiği kutsal topraklar olarak gördükleri yer, Ürdün Nehri'nin iki tarafında kalan topraklardır; yani İsrail’in yayılma politikası Evanjelikler için esastır." dedi.
ABD yönetimi üzerinde Evanjeliklerin bu denli etkili olmasında Başkan Yardımcısı Mike Pence'in de doğrudan rolü bulunuyor.
Esasen Trump'ın seçim kampanyasını başlatırken kendisine iyi bir Evanjelik olduğu bilinen Pence gibi bir ismi seçmesi bile bu kesimin ülkedeki etkinliğini göstermesi bakımından önemli.
Daha önce Indiana Valisi olarak da görev yapan ve o dönemde kendisini "Evanjelik Katolik" olarak nitelendiren Pence, sonraki dönemlerde kendisi için "Hıristiyan, muhafazakar ve Cumhuriyetçi" şeklinde toplumun daha geniş kesimlerine hitap edecek bir tanımlama kullandı.
Kuşkusuz böyle bir ismin ABD Başkan Yardımcısı olması, en çok da ülkedeki dindar kesimleri ama özellikle Evanjelikleri sevindirdi. Hatta Güney Evanjelik Papaz Okulu Müdürü ve aynı zamanda Trump'ın danışmanlarından biri olan Richard Land, "Mike Pence, Evanjelik bir politikacıda görmek istediklerimizi barındıran 24 ayar altın bir modeldir." değerlendirmesini yaptı.
Dolayısıyla Pence vasıtasıyla Beyaz Saray ve Trump üzerinde etkili olan Evanjelik kesimler, Brunson konusunda da yine Pence üzerinden bir netice almak için var güçleriyle "bastırıyorlar".
Başkanlık koltuğunda 1,5 yılı geride bırakan Trump'ın başkanlık dönemini sorunsuz sürdürmesi ve hatta 2020 başkanlık seçimlerine avantajlı girebilmesi için Cumhuriyetçilerin kasım ayındaki ara seçimlerde başarılı olması gerekiyor.
Bu kritik süreçte hem Trump hem de Pence, söz konusu dindar kesimlerin adeta "gurur meselesi" haline getirdiği Brunson konusunda başarısız görünmek ve Kongre ara seçimlerinde bunun kendilerine fatura edilmesini istemiyorlar.