T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 ŞUBAT 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Bir cami, bir sohbet

Dün akşam (17-Şubat-2006) Cevizli mahallesinin çalışkan muhtarı Hasan Kılıç'ın gayreti ile yapılmış, cami altındaki Necip Fazıl Kısakürek salonunda bir sohbet yaptık. Muhtar tuttuğunu koparan tiplerden, bir yıldır uğraşıyor, çeşitli mazeretlerime rağmen yakamı kurtaramadım ve sohbet gerçekleşti. Avrupa yakasındaki -Ahmed Yüter'in imam olduğu- sanayi çarşı camii, Kartal'daki Atalar camii ve cevizlideki cami, yıllardır teşvik ettiğimiz camilere örnek; imamları "namaz kıldırma memuru", fonksiyonları da yalnızca cemaatle namaz kılma mekanı olmayan, Hz. Peygamber'in (s.s.) mescidi gibi birçok faydalı faaliyete mekan olan camiler. Bunların çoğalmasına ihtiyacımız var.

Bugün asıl yazmak istediğim konu ise, dün gece yatsı ezanını beklerken salonun bitişiğinde yer alan çay ve kıraathanede, Bayburtlu Nazım Efendi ile yaptığımız kısa sohbettir. Nazım Efendi 60 yaş civarında, orta boylu, tombulca, sakalına kır düşmüş, muhtemelen işçi emeklisi bir zat. İfadesinden gençliğinde akıncılarla beraber olduğu ve cihada (?) katıldığı da anlaşılıyor. Aradan geçen yıllar ve bu yıllar içinde olup bitenler onun da ayağını yere bastırmış, bazı gerçekleri öğretmiş, yanlışların farkına varmış, heyecanla anlatıyor, kendince teşhis ve tedavilerini açıklıyor.

Söze, benden önceki bir konuşmacının, Mevlânâ'nın himmeti üzerinde yaptığı açıklamaları ve bu konudaki ifratını dile getirerek başladı. "Mevlânâ'nın himmeti ile şu oldu, bu oldu, buraya geldim, kimse o izin vermeden Konya'ya, ziyarete gidemez..." gibi ifadeleri tekrar ederek "Bu yanlış değil mi, biz himmeti ve yardımı Allah'tan istemeliyiz, Allah dilediği kulu vasıtasıyla veya vasıtasız bize yardım eder, niçin araya başkalarını sokalım..." dedi.

Bilindiği gibi bu konu "tevessül" başlığı altında tartışılan ve -şiddetli veya itidalli- tarafları bulunan bir konudur. Bazıları Allah'tan bir şey isterken araya, onun sevdiğine inanılan bir ismi sokarak "onun için,onun yüzü suyu hürmetime..." vb. demeyi şirk koşmak olarak değerlendirirken bazıları da, bunun faydası tartışılır olmakla beraber itikada zarar veren bir şey olmadığını savunmuşlardır. Ama her adımda bir velinin himmet ve tasarrufunu aramak veya varlığından söz etmek, velinin izni olmadan onu ziyaret etmenin mümkün olmaması gibi ifade ve inançlarda aşırılık vardır. Bu noktada Nazım efendi ile mutabık kaldık.

Sonra iki önemli konudaki -gençliğinde olana nisbetle şimdi değişmiş olan- düşüncesini açtı:

1. Gençliğinde, işlediği suçtan dolayı şeriata göre idam edilmesi gereken bir kimseyi her dileyenin öldürebileceğine inandırılmış. Şimdi ise işin doğrusunu öğrenmiş: Bir kimsenin öldürülebilmesi için önce usulüne göre muhakeme edilip idama mahkum olması gerekir. Saniyen onu ancak infaza memur olan şahıs öldürebilir. Nazım Efendi ısrarla şunu söylüyor: "İnsanlara kısasın devlet işi olduğu anlatılsa birçok cinayetin önüne geçilir."

2. Müslümanların arasına beşinci, koldan (onlardan olmayan, ya düşman tarafından veya derin devlet memuru) adamların girdiğini, bu kişilerin suret-i haktan görünerek özellikle gençleri yanlış davranışlara yönelttiklerini söylüyor. Bir de örnek veriyor: "Vaktiyle Erbakan'ı adaya götürdükleri zaman biz akıncıların arasında bulunan bazı sakallılar, 'Böyle eli kolu bağlı durmamız caiz değildir, gerekirse denize açılıp adaya baskın yaparak onu kurtarmamız gerekir' diye bizi tahrik ettiler. Şimdi anlıyorum ki, maksatları Müslümanlara yanlış yaptırmak ve haklarından gelinmesini, zarar görmelerini sağlamakmış!"

Bana göre bu kısacık sohbeti, yalnızca siyaset alanındaki Müslümanlarda değil, Müslüman halkta da önemli değişikliklerin olduğunu göstermesi bakımından ilgi çekici ve okuyucularımla paylaşmaya değer buldum.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi