T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 ŞUBAT 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Tilki gölgesinde buraya kadar...

Son zamanlarda hiç bu denli utanç duymamıştım. Bir ülkenin aydınlarının, en azından önemli bir bölümünün, ancak başka ülkelerin izin verdiği sınırlar içinde kendi ülkelerine dış politikada manevra alanı tanıması akıl alır bir durum değil. Atılan her adıma, "Acaba Washington ve Tel Aviv ne der?" sorusuna cevap arayarak yaklaşılması gerçekten çok yakışıksız...

Dünyanın kronik ihtilâfları listesinin en başında İsrail-Filistin sorunu geliyor. Bugüne kadar bu sorunun çözümü için harcanan mesainin haddi hesabı yok. Sorunun çözümü için araya girmeyen uluslararası örgüt ve devlet de kalmadı. İki taraftan dökülen kanları da aynı çabanın ürünü olarak gördüğümüzde, sorunun çözümünün masraflı olduğu kadar kanlı da olduğu anlaşılır.

Bugünün dünya dengeleri sorunun ne pahasına olursa olsun çözülmesini gerektiriyor. En başta ABD bunun farkında. Hayatları Filistinlilere mutlu bir gün göstermemek üzere kurulu İsrailli 'şahin' politikacılar bile, son yıllarda, bütün mesailerini, 'kalıcı bir çözüm' arayışına hasrettiler. Geçmişinde Sabra-Şatilla sabıkası bulunan Ariel Şaron, sırf bu amaçla, radikallerin tepkisini çekeceği muhakkak girişimler başlattı. Gelecek ay yapılacak seçimde, partilerin başarısını, İsrail halkına vaat edilen 'barış' konusunda samimiyeti ve bunu becerebilme gücü belirleyecek...

İsrail'de sandıktan kimin çıkacağı beklenedursun, bu dikenli sorun çözülecekse, Filistin tarafında muhatabın kim olduğu belli. Hamas... İsrail'in yoketme politikaları sonucu Hamas'ta 'karizmatik lider' kalmadı; 1967 yılında terk etmek zorunda kaldığı anavatanından uzakta geçirdiği yıllarda sivrilmiş Halid Meşal bu yüzden Hamas'ın fiilî lideri haline geldi. Başbakan kim olursa olsun, Filistin'de alınacak kararları etkileyecek kişi de o, Halid Meşal... İsrail de bunu biliyor.

Hamas heyetinin Ankara ziyaretinin Filistin'de yeni hükümet kurulmadan gerçekleşmesinin önemli bir anlamı var: Meşal'in Türkiye'den, Ak Parti ve hükümet yetkililerinden aldığı 'yol haritası' hükümetin kuruluş biçimini de etkileyebilir. "Hükümet kurulsa ve yetkili bir heyet sonra Türkiye'ye gelseydi" diye düşünenler, o tür ziyaretlerin olmayacağını mı sanıyorlar? Türkiye bu sorunun çözümünde kilit ülke konumundadır ve bunun herkesin çıkarına olduğunu bilen biliyor...

"Biliyorsa, İsrail neden şiddetle itiraz ediyor?" sorunun cevabı belli: Hamas'ın hareketlenmesi bugüne kadar yaşananlardan çok daha ciddi bir süreç başlattı; iyi yönetilebilirse son karede 'kalıcı barışa' ulaşılabilecek bir süreç bu ve İsrail daha en baştan süreci kendi çıkarına yontmak için vargücüyle çaba gösteriyor. Bizde Hamas'ı hedef alan, ya da hükümetin girişimini yaralamak için kalemlerinden geleni yapan kişi ve çevreler, böyle yapmakla, bilerek veya bilmeyerek, pazarlıkta İsrail'in elini güçlendirmeye hizmet ediyorlar.

Türkiye'nin süreçte aktif görev üstlenmesi ABD ve İsrail karşısında elinin biraz daha güçlenmesi anlamına da geliyor. Girişim devam ederse ve Türkiye aktif katılımını sürdürürse, içinde yer aldığımız coğrafyada dengeleri daha fazla belirleyebilecek bir etkiye kavuşacaktır. Etrafımızda istemediğimiz gelişmeleri önleme ve içimizde de istikrarı bozucu müdahaleleri durdurma gücümüz büyüyecek. Sürecin sonunda 'barış' yakalanırsa, yalnızca süreçte aldığı rol sebebiyle itibarı artmayacak, süreç kaçınılmaz biçimde "İsrail'in bölge ülkelerinden biri" haline dönüşmesini de getireceği için Türkiye'nin nüfuz alanı da genişleyecektir.

Riskli değil mi? Elbette riskli. Özellikle de hep büyük başkentlere bakarak dış politikasını emin sularda yüzdürme alışkanlığına sahip diplomasi elitlerinin üstlenmek istemeyeceği kadar riskli bir girişim bu. Nitekim, çıkan aykırı seslerin tını tahlili yapıldığında, arka planda diplomasi elitlerinin varlığı hemen fark ediliyor. Onların da, Türkiye'nin bu dönemde üstlenmek zorunda kaldığı yeni misyona ayak uydurmaları şart.

Aydın geçinenler artık öğrensin: Tilki gölgesinde yatarak buraya kadar...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi