T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 11 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Vaktiyle yönettiği gazetede kampanya açarak bayram günleri de gazete yayımını sağlayan bir meslektaşa, "Herhalde yaptığından memnun değilsindir" diye takıldım geçenlerde. Memnunmuş... "Biz o kampanyayı mesleğimizi sürekli icra edebilmek amacıyla yaptık" dedi bana, gururla... O kampanyaya destek verenlerden biri de bendim, ama memnun olmadığım gibi gurur da duymuyorum... Keşke her şey eskisi gibi olsa: Yılın 360 günü gazeteler kendi adlarıyla çıksa, dinî bayramlara denk gelen geri kalan beş günde de meslek örgütleri tarafından hazırlanan 'Bayram Gazetesi' yayımlansa... Bayram Gazetesi, Gazeteciler Cemiyeti bulunan illerde cemiyet tarafından hazırlanır ve yayımlanırdı. Neredeyse bir ay öncesinden değişik yazarlardan Bayram Gazetesi için köşe yazısı istenir, haberler ise cemiyet üyesi nöbetçi muhabirler tarafından yazılırdı. Bayram Gazetesi'nin satış ve reklâm geliri cemiyetin kasasına girerdi. Yılın o beş gününde gazeteler çıkmadığı için gazeteciler de tatil yapma fırsatı bulurdu. Kendimiz ettik, kendimiz bulduk. Şimdi gazeteler bayramda da çıkıyor ve gazeteciler de bayram mesâisi yapan nâdir meslek gruplarından; muhabirler görev başında, biz muharrirler de köşelerimizi boş bırakmamaya çalışıyoruz. Keşke gazeteler yeniden anlaşsalar da bayramda Bayram Gazetesi çıkan o mutlu eski günlere dönebilsek... Şimdi dönüp bakıyorum da, 'bayram' demek, bizim ailede aynı zamanda 'fotoğraf çektirme' demekti. Basit bir makinamız vardı, önceleri onunla çekildiğimiz fotoğrafları siyah/beyaz çoğaltırdık; hayır, siyah/beyaz sevdiğimiz için değil, o zamanlar renkli fotoğraf bilinmezdi de ondan... O ilk yıllara ait kısa pantalonlu, beyaz gömlekli ve papyonlu bir fotoğrafım hâlâ albümümün gözdelerindendir... Sonraki yıllarda Kestelli Caddesi'ndeki Ali Ulvi Baradan'ın fotoğraf stüdyosunda çektirdiğimizi hatırlıyorum bayram fotoğraflarımızı... 'Kız sen geldin Çerkeşten..." diye başlayan şarkıyla birlikte pek çok besteye imza atmış biriydi Ali Ulvi Bey; hayata foto muhabiri olarak atılmış kardeşi Hüseyin Baradan daha fazla tanınırdı. Türk sinemasının 'kötü adam' tiplemesine uygun bir oyuncuydu Hüseyin Baradan... Ali Ulvi Baradan'ın beş kişilik ailemizi karşısına sıralayarak çektiği rötuşlu o fotoğraflar hâlâ durur... Bir gün, galiba Londra günlerimde, oturduğum mahallenin bizim eve yakın bir çöp kutusu içine atılmış albümlerle karşılaştığımda fotoğraf konusuna bakışım toptan değişiverdi. Besbelli, o mahallede oturan biri terk-i dünya etmiş, geride kalanlar adamın yıllar boyu özene-bezene çektirdiği fotoğraflardan oluşan albümlerini çöp kutusuna atıvermişlerdi. O an, "Benim albümler de bir gün çöpe mi gidecek?" düşüncesi geçti aklımdan... Belki bir nesil daha fotoğraflarımızı tutma ihtiyacı hisseder, ama sonra... Sonra, bir bahar temizliğinde, evin diğer yayıntılarıyla birlikte, benim albümlerin sonunun da çöp kutusu olması mukadder göründü gözüme... Belli bir döneme ait fotoğraflarım bu sebepten çok azdır... Bayramlarda fotoğraf çektirme âdetini ben de bir süre devam ettirdim. Gazeteden foto muhabiri arkadaşım eve geliyor, hepimizi sıraya dizip fotoğraflarımızı çekiyordu. Bugün baktığımda, çocuklarımın ne kadar hızla büyüdüklerini o fotoğraflardan anlayabiliyorum. Gözönünde cereyan eden olayların sürekliliği yüzünden gelişmeyi tam değerlendiremiyor insan; görüntüyü çekildiği günde dondurduğu için fotoğraf daha iyi bir değerlendirme ölçüsü... Birkaç ay önceydi, bir lokantada ben yaşta biri yanıma yaklaştığında adı ve soyadıyla hatırladım kendisini... İlkokuldan sınıf arkadaşımdı ve mezuniyet sonrasında yollarımız ayrılmış, birbirimizden o uzun yıllar boyunca hiç haber alamamıştık. 40 yıldan fazla süre birbirini görmeyen, son yüzyüze tanıklığı 10 yaşında birer çocuk olarak yaşamış iki yetişkinin yıllar sonra karşılaşması tuhaf oluyor... Onu derhal tanımamın sebebi, ara sıra da olsa, eski albümleri karıştırmamdı. Şimdi herbirimizin elinde birer dijital makina, hiçbir mâliyet hesabı yapmamız gerekmeden çekip duruyoruz fotoğrafları. Bilgisayarımda bir elektronik albümüm var; neme lâzım düşüncesiyle diğer arşivimle birlikte dijital fotoğraf albümlerimi de ayrıca harici bir belleğe yükledim... Müzik dinlemeye yarayan ipod cihazımın foto albümü özelliği de var; gerektiğinde orada bulup çıkartabiliyorum istediğim fotoğrafı... Hep görmek istediğim hallerimin ise fotoğrafları yok. Tanıdığım nice düzgün insan oldu, çoğuyla tek karelik bir fotoğraf çektirmedik. Birçok yakın ve neredeyse hergün beraber olduğumuz dostla da toplu fotoğrafım yok. Hadi ben neyse, onlar da mı çöpe gidecek diye fotoğraf biriktirmede isteksizler? Nice bayramlara...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |