T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 11 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
Soru şudur: "İki artı iki kaç eder?" Mali müşavirinize sorarsanız, "Size kaç lazım?" cevabını alırsınız. Maliye bakanına soracak olursanız; "Dört milyar dolar eder" der. Psikologunuz ise, "Hele şu divana uzanın ve bu sorunun yanıtını niçin bilmek istediğinizi, çocukluğunuzdan başlayarak anlatın" karşılığını verir. Cevabın, soru sorduğunuz kişinin mesleğine göre değişeceğini anlatan eski bir fıkradır bu. Aynı soruya bir matematikçinin cevabı, "Bilmiyorum"dan ibarettir. Mezkur fıkranın devamı değil, gerçekten böyledir. Canım, bilir bilmesine de; bir artı birin ikiye eşit olduğunu bilirse, bilir. Yoksa nerden bilsin. Matematikçi dediğin müneccim değil ki. Meslekten matematikçi Jerry P. King, bunun şaka değil, hakikatin ta kendisi olduğunu söyler. Çünkü matematik tanımlanan aksiyomların üzerinden yürür. Mesela 1, 2, 3, 4, 5... diye devam eden doğal sayıları ele alalım (Bre aman! Buradaki üç noktayla artı sonsuza kadar ulaşılır, rozet yapılmaz.) Eğer doğal sayılar hakkındaki temel kural bilinmezse, dörtten sonra beşin geleceğini de kimse bilemez. Beş (rakamla 5) adını verdiğimiz nesne doğada asla bulunmaz. Zaten matematiksel nesnelerin hiçbirine doğada rastlayamazsınız. Matematiksel dünya idelerden müteşekkildir. Bu dünyada matrisler, transandantal sayılar, analitik fonksiyonlar gibi yığınla varlık birbirleriyle hiç kavga etmeden barış içinde yaşayıp dururlar. Platon'un felsefesine yatkın dille söylersek; matematikçi, insanın eylem ve düşüncelerinden bağımsız yaşayan bu matematiksel varlıkları keşfetmeye kendini adayan kişidir. Demem odur ki; matematiksel nesneler fiziksel aleme ait değildir. Bilim adamları, bilimsiz adamlar yani topyekün insanlık yan yana gelse, fiziksel bir "5" rakamını bile yaratmayı başaramazlar. (Bütün dünyanın bildiği, "5"in sembolü, yani resmidir.) Aksini iddia eden; bir kağıda koyun resmi çizmekle, koyun yaratılabileceğine de inanmak zorundadır. Koyun resminden kurban kesmek ise; Zekeriya Beyaz hocanın, "Horozdan kurban olur" fetvası kadar fıkha uygundur. Üstelik, koyun resminin kavurması hiç lezzetli değildir. Matematik tartışma ve pazarlıktan hiç mi hiç hoşlanmaz. Kesin hükmü taşımayan şeye selam bile vermez. Bu konuda kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Sözgelimi, iki artı iki beş diyene de, yüz beş diyene de sittiri çeker. Kimseye ayağı alışsın diye kıyak çekmez. Matematiğe göre bir şey ya kesindir ya da hiçbir şeydir. Filozoflar gibi tartışmakla mesai tüketmez. Diğer bilimlerin aksine her hükmü kesin ve tartışılmazdır. Ve onunla zıtlaşarak kimse bilim yapamaz. Zihinde var olan matematiksel nesneler hakkındaki bilgi, nasıl olur da gözlemleyebildiğimiz fiziksel gerçeklikten daha kesin olabilir? Fiziksel gerçekliğin, zihinde olan ve 'inanılan'a mahkum ve mecbur olmasının hikmeti nedir? Sanırım buna benzer sorular yüzünden matematikçi Alfred Renyi, "İnsanın var olmayan şeyler hakkında var olanlardan daha çok şey bilmesi ne kadar gizemli" diyerek küçük dilini yutmuştur. İyi de etmiştir. Çünkü matematik gevezelikten hazetmez. Jerry P. King üstadımız matematiğin sanat olduğuna kendisini öyle kaptırmıştır ki; ona bakarsanız matematikçi sanatçı, matematik de sanattır. Öyle ki, matematiği estetikle, şiirle ilişkilendirmek için kırk dereden su getirir. Getirdiği sular da içilmeye layık sulardır. Ne ki, bir kıza kur yapmak için logaritmadan bahsetmek yerine, "Ben sana mecburum bilemezsin" demek daha evladır. Bana sorarsanız matematikle kız tavlanmaz. Hele ki aşka, hiçbir faydası olmaz. Aşk başlı başına problem oluşturma ve yaşama halidir. Matematik ise yakaladığı her problemin kafasını ezer. Zaten evlilik "ezik kafalı aşk"tan başka nedir ki!..
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |