T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Nazif GÜRDOĞAN

Eğitimli insanın avuçladığı toprak altın olur

Yirminci yüzyılın ilk yarısı, Türkiye'yi yönetenlerin, kendi tarih ve kültürleriyle bağlarını kopararak, Batı'nın eğitim sistemiyle birlikte bütün kurum ve kuruluşlarını hiçbir uyarlama yapmadan, olduğu gibi benimsediği yıllar oldu. Aşağıdan, toplumun içinden, yönetilenlerden değil de, yönetenlerden, yukarıdan gelen baskıyla yapılan kültürel değişme, başta eğitim kurumları olmak üzere, her alanda büyük bir yoksullaşmaya yol açtı.

Tabandan daha çok tavandan gelen kültürel değişmeyle, üniversiteler Anadolu insanının değerlerinin değil, Batılı insanın değerlerinin misyonerliğine soyundular. Edirne'den Kars'a, merkezi bir yönetim altında toplanan üniversiteler, Batı kültürünün değerlerine dört elle sarılarak, devlet kurum ve kuruluşlarını milletin kültür ve değerlerinden uzaklaştırarak, yönetenleri yönetilenlere, yönetilenleri de yönetenlere yabancılaştırdılar.

Bütün ömrünü Anadolu insanının eğitimine adayan, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nin emekli, ancak eğitimden hiç kopmayan öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ferruh Müftüoğlu "Maarif Meseleleri" isimli kapsamlı çalışmasıyla, "Türk eğitim sistemi"nin ayrıntılı bir analizini yaparak, geçmişten geleceğe güçlü bir ışık tutuyor. Müftüoğlu anekdotlarla zenginleştirdiği kitabında, tarihin derinliklerinden bakarak, eğitim sistemini bütün boyutlarıyla sorgulamakla kalmıyor, uygulanabilir çözümler de öneriyor.

Üniversiteler Müftüoğlu'nun vurguladığı gibi: "Hakikatın arandığı", hayatın bütün boyutlarıyla yaşanır kılınmasının güvencesi ve eğitimli insanların yetiştirildiği kurumlardır. Onlar bir yandan ülkenin eğitim seviyesini yükseltirken, diğer yandan da yaptıkları araştırmalarla, her alandaki bilgi birikimine de yeni boyutlar kazandırırlar. Üniversitelerin gücü ve zenginliği, ülkenin bütün kurum ve kuruluşlarının ana sermayesini oluşturur.

Türkiye gibi, üniversiteleri güçlü olmayan ülkelerin ekonomik, siyasal ve kültürel alanda hiçbir kurum ve kuruluşu güçlü olmaz. Çünkü eğitimli insanlar ile eğitimsiz insanların yönettiği kurum ve kuruluşların başarısı, mutlaka birbirinden farklıdır. Eğitimli insanların elinde toprak altına dönüşürken, eğitimsizlerin elinde de altın toprağa dönüşür. Avuçladıkları toprağı altına dönüştürenler, her ikisini birbirinden ayırmasını bilenlerdir. Dünyanın her yerinde altın toprakla birlikte bulunur.

Türkiye'yi yönetenler, bugüne kadar yönetilenlere ne verebileceklerini değil, yönetilenlerin kendilerine ne verebileceklerinin hesabını yaptılar. Artık hem yönetenler, hem de yönetilenler, Türkiye'nin kendilerine ne yapabileceğini değil, onların Türkiye'ye ne yapabileceklerini düşünmelidirler. Bunun için de, başta eğitim sistemi olmak üzere, her alanda köklü zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır.

Türkiye'de eğitimin amacı, Anadolu insanının gönlünde yatan aslanları uyandırmak olmalıdır. Onları uyandırmak bir sermaye işi değil, bir eğitim işidir.

Eğitim gücü, sermaye gücünden çok daha önemlidir.

Eğitimli olan yoksul düşmez.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi