T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
K Ü L T Ü R - S A N A T | 13 NİSAN 2006 PERŞEMBE | ||
|
Anne konuş benimle
'İyi Geceler Anne' isimli oyun, iletişim aygıtlarının sunduğu kurgusal iletişim modelinin yarattığı yalnızlaşmayı, iletişim kuramayan bir anne-kız öyküsü üzerinden veriyor. Marsha Norman'ın yazdığı Yıldırım Türker'in dilimize kazandırdığı 'İyi Geceler Anne', İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahnelelenmeye başladı. Arif Akkaya'nın yönetmenliğini üstlendiği oyun bir anne kızın iki saatine odaklanıyor. Celile Toyon Uysal ve Hikmet Körmükçü'nün rol aldığı oyunun sahne ve dekor tasarımı Zuhal Soy'a ait. Seyirci-oyuncu ayrımını yok eden, seyircilerin oturduğu alanı da sahne dekoru olan eve dahil eden oyunda, danteller ve kırlentler ile bezeli koltuklarda ağırlanıyor izleyici. Naturalist bir yaklaşımla kurgulanan sahnede çamaşır makinesinden kahve makinesine, buzdolabından süpürgeye, televizyondan müzik setine, ütüden kahve makinesine birçok teknolojik aygıt bulunuyor. Oyunun başında kendi evlerimizde de var olan bu aletleri içinde nasıl yaşadığımıza, dışarıdan bakıp; hayret ediyoruz. Oyunda duyduğumuz ilk sesler de bu aletlerin sesleri oluyor. Doğadan kopup, teknolojik atmosferde boğulan insanın içinde bulunduğu durum izleyiciye doğadaki çiçek kokusuna alternatif olarak geliştirilen yapay deterjan- oda kokuları ile hissettiriliyor. İki oda bir salonu olan evin sahipleri ise kocası intihar eden Thelma ve sara hastası olduğu için kocası tarafından terkedilen 40'lı yaşlardaki Jessie. SAATLER ÖLÜME KURULUR Oyun diyalogları on yıl süren anne-kız birlikteliği süresince iletişimsizlik içinde boğulan Jessie'nin hayatını sonlandırma kararı ile başlıyor. Evdeki tüm saatleri intihar saatine kuran Jessie, annesine bu kararını soğukkanlılıkla açıklıyor. Kızı ile sadece alışveriş listesine madde eklemesi için iletişim kuracak kadar kapitalist dünyanın dibine batmış, bütün algılarını televizyonda olup bitenleri anlamaya yönlendirmiş anne, kızının bu düşüncesi karşısında, bir ayma yaşıyor. Geç de olsa kızını anlamak için çırpınmaya başlıyor. Kızı ise buna yanaşmıyor. İlerleyen süre içinde anne ve kız arasında sıkı bir hesaplaşma yaşanıyor. Oyun psikolojik bir boyuta taşınıyor. Kız yaşamı boyunca annesine soramadığı her şeyi soruyor. Elektral komplekslerle hayranlık beslediği babasının intiharını, hastalığını, annesinin ona eş bulmak için yaptıklarını, çevresinde insanların onun hakkındaki olumsuz düşüncelerini öğreniyor. Bu yüzleşme onu hayattan iyice soğutuyor. TEKNOLOJİNİN GETİRİSİ KURGUSAL İLETİŞİM Annesinin onu hayata dair gerçeklerden uzak tutmasına rağmen, annesinin bulmaca çözmek için aldığı gazetelerden okuduğu kötü haberlerle dış dünyaya karşı umutsuz Jessie. Annesinin ona yaşamını değiştirebilmesi için teklif ettiği bütün çözümlerin hepsini denemiş ve başarısızlıkla doldurmuştur belleğini. Yine dış dünyadan uzak tutulduğu için sosyal hayata uyum sağlayamadığını bu yüzden de girdiği işlerden kovulduğunu söyler, intiharın öncesinde. Hayat otobüsü ile yaptığı yolculukta artık ineceği durakta olduğunu düşünür. Hüznün ve acının doruğa tırmandığı sırada, televizyon ekrarında bir kadın gülümseyerek, keyifle konuşmaktadır. Bu ikilem bir iletişim aygıtı olarak anlamlandırılan televizyon hakkındaki bilindik yargıları tersinleyerek, bu aygıtın yarattığı kurgusal iletişimin uç boyutlara varan bir iletişimsizliğin altını çizmektedir şüphesiz. Teknolojiyi, tüketimi ve bunların yarattığı benmerkezciliği, suni dünyayı tokat gibi yüzümüze vuran oyunda Celile Toyon ve Hikmet Körmükçü rollerinin hakkını veriyor.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |