T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Bir yazıyla Türkiye'nin sarsılacağını bekleyen yeni yetmelerden değilim, ama 'Lâiklik elden gitmiş, neden bana kimse söylemedi' başlıklı Kulis'in âkıbeti beni bile şaşırttı. Gün boyu konuşulduğu halde hiç ses getirmeyen bir ikinci Kulis hatırlamıyorum. Gazetecilikte '5N1K' kuralı vardır. Haber yazarken 'ne, nerede, niçin, nasıl ve kim' ile başlayan cümlelere cevap verilmesi gerekir. Bu soruların birini cevaplamamış haber eksik sayılır... Finansbank'a yüzde 46 pay ile hissedar olan National Bank of Greece (NBG) Yunan Ortodoks Kilisesi ile ortak bir banka. Bankanın 265 bin 729 adet hissesi Kilise'nin ve iki yönetim kurulu üyesini Kilise tayin etmekte... Finansbank'a ortaklık yoluyla, Yunan Ortodoks Kilisesi, Türk bankacılık sistemi içerisine de girmiş oluyor. Bir bakmışsınız, Takis Araboglou ile birlikte Yannina Metropoliti Theokritos da Finansbank'ın yönetim kuruluna girivermiş... İlginç bir durum değil mi? Yunan Ortodoks Kilisesi bir Türk bankasına ortak oluyor; satışı sevinçle karşılayan medya bu ayrıntıyı görmezden geliyor... Gazetecilik kuralı '5N1K'dan 'K'yı eksik bırakma pahasına... Ben bu ayrıntıyı İngilizce çıkan Turkish Daily News'dan öğrendim; bir de ekonomi gazetesi Referans vermiş aynı haberi... 1980'li yılların başında faizsiz finans kurumlarından birine Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) küçük bir hisseyle ortak oldu diye, "Lâiklik elden gidiyor" yaygaraları kopmuş, TDV ortaklıktan çekilmek zorunda kalmıştı.
Neden acaba? "Lâiklik elden gitti, niye bana söylemediniz?" takılmama hak verdirecek bir kimlik değişimi mi yaşandı acaba Türkiye'de? Finans sektörüne 'dinci' sermaye girmesi, sermaye Hıristiyan olunca mahzurlu sayılmıyor mu? Bir dostum, "Hayır" cevabını verdi bu soruya. Ona göre, Finansbank'ın da içinde yer aldığı FİBA Grubu'nun reklâm gücü gazeteleri suskunluğa zorlayan... Bir ayrıntıya daha dikkatimi çekti o dost: "Bizdeki onay mekanizması henüz tüketilmedi; satışa itiraz eden kurumlar var..." Dün, Milliyet'te, Finansbank satışının Yunan basınına nasıl yansıdığına ilişkin bir haber vardı. Kathimerini gazetesi, Yunan bankasının Türk bankasına ortaklığına Atina'dan kolay izin kopartıldığını, buna karşılık Türk tarafının hayli zorlandığını yazmış. Okuyalım isterseniz: "Yunan hükümetinin yeşil ışık yakması Yunan Ulusal Bankası Başkanı Takis Arapoğlu açısından nispeten kolay olsa da, Türk girişimci Hüsnü Özyeğin için aynı şey geçerli değil. Özyeğin, söylendiğine göre, Türkiye'nin güçlü ordusu dahil olmak üzere anlaşmaya onay almak için çok daha karmaşık bir süreçten geçmek zorunda kaldı. Bu açıdan iki hükümetin de onay vermesi, ticari işbirliğini artırmak ve iki toplum arasındaki anlayışı güçlendirmek için istekli olunduğu sinyalini verdi." Ordu onay mı vermiş? Aslında bankaların el değiştirmesi sürecinde Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne söz hakkı tanındığını hatırlamıyorum. Bazı bankalarda eski generaller yönetim kurulu üyesi olarak görev yaparlar, ama bunu bir 'onay' mekanizması olarak görmek herhalde mümkün değildir. Finansbank'ın satış haberleri çıkar çıkmaz, "Genelkurmay'dan da onay alındı" türü yakıştırmalar yapılması bana anlamsız gelmişti. Ta ki, satın alan NBG'in ortakları arasında Yunan Ortodoks Kilisesi'nin de bulunduğunu öğrenene kadar... Belli ki, birileri, "Bu konu herhalde Genelkurmay'a danışılmıştır" diye düşünmüş olmalı. Genelkurmay, "Bize danışılmadı" diye bir açıklama yaptı. Merak edeceğinizi bildiğim için bu açıklamayı da aktarsam iyi olacak: " Bugün bir gazetede bir bankanın belli oranda satışına ilişkin olarak Genelkurmay Başkanlığından vize verildiğine dair bir haber yayımlanmıştır. / Haber yalandır. Böyle bir görüşme olmamıştır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığının bankaların satışı ile ilgili olarak mevcut yasal düzenlemelerden kaynaklanan herhangi bir sorumluluğu da bulunmamaktadır." Ne oluyoruz, bilen var mı? Bu sorumun iki sebebi var. İlki, Yunan Ortodoks Kilisesi'nin bir banka satın alarak Türk finans sektörü içerisine girmesi ve Türkiye'deki yaygın anlayışa bütünüyle ters olan bu yakınlaşmaya lâiklik konusunda hassas bilinen çevrelerin sessiz kalması... İkincisi de, Genelkurmay'ın açıklama yapma ihtiyacı duyacak kadar rahatsız olduğunu belli etmesine rağmen, Yunan gazetesinin, "Satışta ordunun onayının da alındığı" bilgisini vermekte ısrar etmesi... Finansbank hisselerini satanlar, bir gazeteye, "Satışı siyasilere danıştık, onlar da sormaları gereken ne kadar yer varsa hepsine sormuşlar" demişti. Yoksa dolaylı bir 'sorgulama' mı söz konusu... Bakalım, sessizlik daha ne kadar sürecek?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |