T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


İktidar iktidara aydın aydına karşı

Devletçi, halk ve demokrasi karşıtı bir aydın tipi!.. Nasıl oluyorsa! Aslına bakarsanız Türkiye'de çok partili siyasal yaşamdan bu yana iktidarlar hep muhalefet, yani muhalefet hep iktidar olmuştur.

  • Necmettin EVCİ
    Üzerinden biraz zaman geçip de fotoğrafın tümünü görme imkânı hasıl olduğunda, yaptığı siyasi analizin daha bir yerine oturduğunu müşahede ettiğim aydın bir dostumun 'hükümetin nasıl gittiği' yönündeki sorusuna 'kimi kusurlar dışında fena değil, o kadar hata kadı kızında da olur. Türkiye'nin normalleşmesi de sancısız olamıyor. Bazen insanlar yılların kötü alışkanlıklarını terk ederken zorlanabiliyor' diye karşılık verince; O, yine beni şaşırtmayan tavsiyesiyle daha temelli düşünmemi sağladı: 'Bir aydın, iktidar yanlısı düşünmemeli.' Ortaya konuşurken iddia ve beklentisi olmamakla beraber bu fakiri de aydınlar safına katmış mıydı bilmiyorum ama benim cevabım da onun kafasındaki sisleri dağıtır nitelikte oldu sanıyorum. 'Aydınlar da iktidardan yana düşünebiliyorlarsa, düşebiliyorlarsa; muhalefetin perişanlığını, nasıl zavallı durumlara düştüğünü var sen hesap et.' Aydın- iktidar ilişkisinin yakın etkilerinden önce uzak, ileri hedefleri olmalı.

    AYDININ MUHALEFETİ

    Toplumsal gelişmemiz ve kültürel sürecimiz içinde tam ve gerçek karşılığını bulamasa da aydın bir derin kavrayış ve medeniyet tasavvuruna sahip olmalıdır. Bu açıdan aydın muhalefeti, çoklarının sandığının tersine siyasi aktüalitenin dar alanı içine kendisini sınırlamaz. Onun bağımsız, muhalif duruşu, genelde iktidarlara karşı oluşu sahip olduğu köklü anlayış farkındandır. Bu farklılaşma totaliter siyasal yapıların toplumu ve yaşamı derinlemesine kuşatarak onları kıpırdayamaz hale getirmesi ile zorunlu bir bilinç üretir. Bireyi ve özgürlükleri öne çıkaran bilinç, hareket yeteneğini halk içinde bulduğu zeminde elde eder. Doğallıkla aydın halka yakın durmalıdır. Aydının muhalif olması gereken iktidar, halk iradesinin idareye dönüştüğü iktidardan daha derin, kuşatıcı ve kudretlidir. Eğer sadece muhalif konumda tertiplenmek aydın olmanın koşulu sayılacaksa Türkiye'de tüm boyutlarıyla yaşamın üzerine abanıp, doğrudan doğruya ideolojik dayatmalarıyla değişim ve dönüşüm çabalarını engelleyen devlet iktidarıdır. Katman ve kategorik olarak ideolojik devlet iktidarı ile seçilmiş iktidarlar; yetki, alan ve amaçlarının farklılığı hatta zıtlıkları sebebiyle fazla uyumlu olmamışlardır. Milletin varlık ve mutluluğu esas alınması gerekirken çoğu kez bu iki iktidar uyuşmamış, çatışmıştır. Çok partili hayata geçilenden bu yana bu ikilem, bu çatışma hep olagelmiştir. Açıkçası Türkiye'de her zaman iki iktidar birlikte olmuştur. İktidar karmaşası kavramının temelinde bu olgu vardır. Biri meşruiyetini halktan alan az çok değişimci iktidarlar, diğeri dayanağını resmi ideolojiden alan, değişime kapalı, halk eğilimini önleyici, statükocu iktidar.

    Devlet iktidarını ellerinde bulunduranlar onu milletle paylaşmak, millete yaklaştırmak istememişlerdir. İşte bu iktidar sahipleri kendilerini milletten ayrı bir avuç seçkinler sınıfı, milleti de adam edilmesi gereken kuru kalabalık güruh olarak gördüler. Esasen aydının karşı olması gereken iktidar, milletin hassasiyetlerini itibara almayan bu yapıdır. Halka rağmen halkçı, halka rağmen halk içincidir bunlar. Sorsanız milli değerlerden dem vururlar, milliyetçi olduklarını söylerler. Milletin duygu, inanç ve düşüncesiyle uzaktan yakından ilgileri yoktur, olmamıştır. Diğer iktidara gelince devlet o iktidarın yeteri kadar muhalifi olmuştur zaten. Bu yöndeki harekete katılan aydınlar aslında millete karşı devletin yanında saf tutarak aslında sosyalist ya da faşist yönetimlerde görülebilecek resmi aydın tipine uygun örneklerini vermişlerdir.

    DEMOKRASİ KARŞITI AYDIN!

    Devletçi, halk ve demokrasi karşıtı bir aydın tipi!.. Nasıl oluyorsa! Aslına bakarsanız Türkiye'de çok partili siyasal yaşamdan bu yana iktidarlar hep muhalefet, yani muhalefet hep iktidar olmuştur. Dayanakları halkın eğilim ve kültüründen güç almayan devlet iktidarı, halk iradesinin çıkardığı iktidarları devamlı denetim ve gözetim altında tutarak adeta iş yapamaz duruma düşürmüştür. Demokratik iktidarlar, dostlar alış verişte görsün kabilinden özellikle de dış nazarlara karşı sadece vitrinde tutulur olmuştur. Varoluşsal ve yaşamsal anlamda halkın doğal talepleri, onları da oyunun içine çeken aldatıcı, elimine edici bir mekanizmayla her defasında bastırılmış ya da ertelenmiştir. Yasal olanla meşru olan arasında sürekli var olan sıkışıklık birey ya da toplum olarak insanımızın ruhunu da bunalttı.

    Türkiye'nin bu günkü siyasal realitesine bakarak daha açık söylersek; aydının muhalif olması gereken iktidar, yürütme organı olarak halkın demokratik tercihi sonucu oluşan parlamentonun çıkardığı Ak Parti iktidarı değildir. Böyle olsa bile sırf iktidara karşı olacağım diye yapılan olumlu icraatları görmezlikten gelmek ya da muhalefet mantığıyla küçümsemek sadece aydınların değil hiçbir sağduyulu vatandaşın vicdanında yer bulamaz, bulmamalı, bulmuyor diye düşünüyorum. Yaşadıkları toplumun öncü güçleri olmaları sebebiyle aydınların yönetime karşı eleştirel tutum takınmaları sadece sorumlulukları değil ayrıca ödevleridir.

    TOPLUM AYDIN İLİŞKİSİ

    Toplum, değişimi aydın idrakiyle algılar, öngörür ve çözümler üretir. Sahici aydın tavrından, statükocu yönetimler asla hoşnut olmazlar. Çünkü aydının görevi eleştirmek, gerekirse eylemsel anlamda karşı çıkmaktır. En uzlaşmış gibi gözüken aydın bile bir ölçüde devleti, düzeni eleştirmek durumundadır. Bu durum onun varlığının gereğidir. O eleştirdiği ölçüde aydın vasfını kazanır.Birey, toplum ya da devlet olsun hiçbir güç varlığını bir başkasını yok etmek üzerine kurmamalıdır. Anlayış toplumsal işleyişin her katına ve katmanına yayıldığı zaman sağlıklı yönetişim ve iletişim sağlanır ancak. Bütün bu gerçekler artık herkes tarafından bilinmektedir. Burada kolay fark edilecek basitlikte önemli bir husus var. Bir ülke geri kalabilir. Önemli olan orada aydınların ve aydınların birikiminden beslenip güç kazanması gereken siyasi tutum ve düşüncelerin geri kalmamasıdır.

    Biz Türkler, bu negatif olguyu tarihsel trajedilere sebep olacak boyutta sıklıkla yaşamışızdır. Kendi payıma üzülerek müşahede etmekteyim ki, bir elin parmağını geçmeyecek azlıkta olan mümtaz entelektüeller bir yana, bugün için genel anlamda aydın bilinci siyasal iktidarın bilinç seviyesine ulaşmakta yaya kalmaktadır. Buna muhalefetin içine düştüğü akıl tutulmasını da ekleyebilirsiniz. Genel anlamda aydınları da içine katarak düşünülebilecek muhalefet; algı, ölçme ve değerlendirme bozukluğu ile olup bitenleri anlamakta özürlü gözükmektedir. Bu zaviyeden bakıldığında şu an Türkiye'de güçlü ve başarılı bir iktidar değil, aslında güçlü ve başarılı bir muhalefet eksikliği vardır. Ne yapılırsa yapılsın parlamenter iktidara karşı çıkmayı siyaset yapmak sanan basit, düzeysiz siyasal söylem halktan da aydınlardan da gereken desteği bulamadı. Muhalif olma sorumluluğuyla insanımızın sorunlarına çözümler getirmek, gerektiğinde hükümeti bu çerçevede yasal yollardan zorlamak yerine hayalet taşlama yolu seçilerek korkunç tutarsızlıklar, inandırıcı olmayan söylemler geliştirilmektedir. Devletin önceliklerini öne alıp, vatandaşın önem verdiklerini pek hesaba katmayan kimi sivil siyaset (!) örgütleri çözüm üretemeyişlerinin kısır döngüsü içinde eridiler, eriyorlar. Muhalefet ezberini bozamamakta, yeni jenerasyon için artık çok gerilerde kalan demagojileri, lâf kalabalığıyla düzeysiz atışmaları, ağız dalaşını siyaset sanmaktadır. Bu olsa olsa popülist magazin siyaseti, televole siyasetidir. Gözlerini, kulaklarını, daha da önemlisi vicdanlarını kapatmayı sürdürdükleri sürece anlayacak gibi de gözükmüyorlar. Hâlâ ufak, basit iktidar hesapları yaparak gerilim üretmeyi politika yapmak sananlar, dünyanın ve Türkiye'nin değişim gücünü, sürecini anlamayanlardır. Türkiye'de her şey değişmekte, seviye yükselmektedir.

    Değişimi doğru algılayamayıp geçmişin asabi, hamasi ortamını canlı tutma çabasıyla realiteye cevap ve çözüm bulma nafile çabası içinde olanlar, algılayamadıkları gelişmelerin kurbanı olmuşlardır. Yukarıda söylediğim gibi aydın duyarlığı ile hadiselere bakanlar denebilir ki, ilke olarak iktidarlardan yana tavır koyamazlar. Bu genel kabulün ana dayanağı aydının insan ve yaşam içinde/ ekseninde hassasiyet göstererek düşünme mecburiyetidir. Kendi payıma ben de insanımızı, hak ve özgürlükleri, demokrasiyi, ekonomik ve sosyal iyileşmeyi öne alarak değerlendirmek durumundayım. Burada; muhalefetin, üstelik sorumluluğu ve riski pek az olan daha geniş alanda program ve politika üretmesi gerekirken, maalesef iktidarın gerisinde kaldığını görmek ülke adına ne kadar üzücü. Bir yerde iktidarın uygulamalarına karşı hatırı sayılır alternatif programlar ve çözüm önerileri yoksa orada muhalefetin sefaleti vardır.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi