T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Resul TOSUN

Amerika'nın dostu olmak

2 Nisan 2006 akşamı tv kanallarında ne var ne yok diye gezinirken Mısır televizyonunda hararetli bir söyleşiye rastladım. Dersine iyi çalışmış bir programcı, yargılarcasına soruyor, muhatabını cevap vermeye mecbur bırakıyordu. Muhatabı da bu fırsatı değerlendirmeyi tercih etmiş olmalı ki her soruya cevap vermekten kaçınmıyordu. Dünyanın ilgi odağı bir misafirdi. Dikkatimi çekti ve söyleşiyi sonuna kadar dinledim not aldım.

Muhatabı merak etmiş olmalısınız. Muhatap uydu aracılığıyla Filistin'den katılan Filistin hükümetinin başbakanıydı. İsmail Heniyye. (Basın İsmail Heniyye'nin ikinci ismini İngilizlerin yazdığı biçimde Haniye diye yazıyor doğrusu Heniyye'dir.)

Son birkaç gün Türkiye ABD ilişkilerinde HAMAS ziyareti tartışılırken o söyleşiyi hatırladım.

Amerikan Kongresi'nin ve Yahudi lobisinin etkin isimlerinden Robert Wexler'in, Hamas ziyareti nedeniyle AK Parti hükümetini sert ifadelerle eleştirdiği basına yansıdı.

Yahudi lobisinin bu etkin isminin böyle bir teması alkışlaması beklenmezdi. Beklenmezdi çünkü HAMAS Filistin işgaline karşı direnen bir hareketin adı. Wexler ise Filistin'i işgal edenlerin tarafında duruyor.

Şimdi Yahudi-Müslüman ayrımını bir kenara bırakalım ve dünyanın en önemli uluslar arası örgütü olan Birleşmiş Milletler'in gözüyle olaya bakalım. Birleşmiş Milletler 242 ve 338 sayılı kararlında İsrail'in Filistin topraklarını işgal ettiğini ve bu işgale son vererek 1967 sınırlarına çekilmesi gerektiğini karara bağlamış mı bağlamamış mı?

Bağlamış. Pekala İsrail bu kararı uygulamış mı? Hayır uygulamamış ve uygulamamakta direniyor.

BM'nin 242 ve 338 sayılı kararları gayet açık ve net iken İsrail bu kararlara uymuyor, işgali sürdürüyor ve her türlü şiddeti meşru sayıyor. Liderlerini füzelerle havaya uçuruyor, evleri basıyor hatta Filistin'in resmi cezaevine baskın düzenleyip insanları vuruyor öldürüyor kaçırıyorsa, Filistinliler de buna karşı direniyorsa İsrail tarafı bu direnişçileri terörist ilan ediyorsa onlar gerçekten terörist olurlar mı? Aynı itham Yaser Arafat'a yapılmamış mıydı? O da sürgünde ve arananlar listesinde değil miydi? Daha sonra BM salonunda bile konuşacak kadar kabul görmedi mi?

İşgale karşı direniş ile terörü birbirinden net biçimde ayırmamız gerekir. HAMAS'ın Ankara temasında İsrail sözcülerinin, HAMAS'ı PKK ile kıyas etmesi bu ayırımın yapılmamasından kaynaklanıyor. Türkiye İsrail gibi işgalci bir ülke değildir, Türkiye hakkında BM'nin İsrail işgaline karşı aldığı kararlarda olduğu gibi Türkiye aleyhine aldığı bir karar da yoktur.

Ayrıca HAMAS'ın İsrail ile ilişkileriyle Türkiye'nin İsrail ilişkileri de birbirine karıştırılmamalıdır. Türkiye İsrail ile diplomatik ilişkilerini sürdürmüş ama başından beri Filistin halkının yanında fiilen yer almıştır. İlk Filistin büyükelçiliğinin açılmasına izin vermekten tutun sürekli Filistin halkının acılarını paylaşmaya kadar her zaman onların yanında yer almıştır. Türk halkı bu fiili tutumunu sadece bir kesimiyle değil sağcısıyla solcusuyla bütün kesimleriyle hep canlı tutmuştur.

Bugün de Filistin halkının tercihiyle ve Arap dünyasının en demokratik seçimiyle iş başına gelen hükümetin temsilcileriyle bir görüşme yapmıştır.

İşte bunları düşünürken 2 Nisan tarihli Mısır televizyonunun "Bakış Açısı" isimli programına canlı yayında misafir olan Filistin Başbakanı İsmail Heniyye'nin, "Biz buraya tankların üstünde gelmedik. Bizi Filistin halkı getirdi. Filistin halkı terörist değildir. ABD, kararlarını yeniden gözden geçirmelidir" sözlerini hatırladım.

Bence de ABD, AB ve tüm uluslar arası örgütler kararlarını yeniden gözden geçirmelidir. Yahudi dostu ve ABD Kongre üyesi Wexler'in de sözlerini yeniden gözden geçirmesi gerekir. Tek taraflı olarak HAMAS'ı suçlamak ve Filistin halkını yok saymak yerine BM'nin 242 ve 338 sayılı kararlarını hatırlamalı ve üyesi bulunduğu ABD kongresine hatırlatmalıdır.

Türkiye'nin Irak işgaline ortak olmaması, Türkiye'nin demokratik tercihidir. Filistin halkının seçilmiş temsilcileriyle yapılan görüşmeleri de Türkiye'nin demokratik tercihi ve demokrasiye gösterdiği itinanın bir tezahürüdür. İran'a karşı yapılacak herhangi bir harekatta da yine Türkiye demokratik tercihini kullanacaktır.

ABD Ortadoğu'ya demokrasi ihraç edeceği iddiasıyla Saddam'ı aratan yönetimler oluştururken Türkiye'nin demokratik tercihlerine böylesine buyurgan tavırlarla yaklaşırsa elbette ki Egemen Bağış'ın söylediği gibi, "Ankara'da da Washington'un dostu olmak kolay değil " hatırlatmasını yapmak elzem olur.

Toplumların demokratik tercihlerine herkesin saygılı olması gerekir. Türk toplumunun tercihine de Filistin toplumunun tercihine de.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi