T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Farklı kültürlerin, dünyanın her ülkesinde barış içinde, birlikte yaşamak zorunda olduğu bir dünyada, evrensel hukuk ve değişmez ahlak ilkelerinin her biri, bütün insanlığa yön ve yol gösteren kutup yıldızlarına dönüştüler. Onların gösterdiği yönde gitmeyen toplumlar, tarih içindeki benzerleri gibi, yok olup gitmekten kurtulamazlar. Hukuk ilkelerini gözardı eden, ahlak kurallarını çiğneyen hiçbir toplumun, varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Toplumlar gibi, hukukun üstünlüğüne inanmayan ve ahlakın evrenselliğine dayanmayan kurum ve kuruluşlar da uzun ömürlü olamazlar. Pusulasız gemilerin gitmek istedikleri limanlara ulaşmadıkları gibi, ilkesiz kurum ve kuruluşlar da, ürettikleri ürün ve hizmetleri dünya pazarlarına ulaştıramazlar. Ulusal ve uluslararası pazarlarda işletmelerin gücü, ürettikleri ürün ve hizmetlerin kalitesiyle birlikte, ahlaki ilkelerinin üstünlüğünden gelir. İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği, İGİAD'ın üyelerine dönük, "İş Ahlakı"na yeni boyutlar, değişik açılımlar ve farklı bakışlar geliştirme paneline katıldım. Dernek Başkanı Şükrü Alkan'ın yönettiği toplantıda, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi "İş Ahlakı ve Hukuk" konusunu ele aldı, ben de "İş Ahlakı ve Girişimcilik" arasındaki ilişkileri ele aldım. Orhan Sağlam, Ahmet Yaşar, Yaşar Sekizkardeş, Adem Demircioğlu, Ali Seçkin, Fikret Özdemir, Mehmet Aktaş, Mustafa Karaman, Mustafa Palas ve diğer katılımcıların soru ve katkılarıyla, ahlaki değerlerin ekonomik yapı ve kültürel dokuda, belirleyici bir fonksiyon yüklendiği, tekrar tekrar vurgulandı. Bütün inançların ortak değerleri olan değişmez ahlak ilkeleriyle evrensel hukuk kurallarının ana kaynağı Eski Yunan ve Roma mitolojisi değil, peygamberler ve onlara verilen kutsal kitaplardır. Onlar bütün insanlığın oluşturduğu, ekonomik, siyasal ve kültürel düşünce birikiminin omurgasını oluştururlar. Kültürel dokunun ve ekonomik yapının temelinde, onların en güzel örneklerini verdikleri dürüstlüğün, cömertliğin, fedakarlığın ve üretgenliğin doğurduğu eşsiz zenginlikler vardır. Avrupa'dan bütün dünyaya yayılan seküler kültür, ahlaki ilkeleri, bütünüyle hayatın dışına atmaya çalışırken, kutsal kültür onları hayatın bütün boyutlarına egemen kılarak, varoluşun tek ve değişmez kaynağı olarak görür. İnananlar ister azınlıkta isterse de çoğunlukta olsunlar, bulundukları toplumda, yaptıkları her işte dürüstlüğün olduğu kadar güzelliğin de benzersiz örneklerini vermek zorundadırlar. Ümmi Sinan "Gül alırlar gül satarlar/Gülden terazi tutarlar/Gülü gül ile tartarlar/Çarşı pazar güldür gül" dörtlüğüyle, inanmış bir toplumun, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatını "Gül" simgesinden yola çıkarak, çok açık, çok çarpıcı ve çok etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor. Bu dörtlükte, gülün yerine, hiç tereddüt etmeden, ahlakı, dürüstlüğü, güzelliği, iyiliği ve doğruluğu da koyabilirsiniz. Kutsal kültürün hayatı bütün boyutlarıyla kuşattığı bir toplumda, pazarlarda ürün ve hizmetlerden önce güzellik alınır, güzellik satılır. Çarşı ve pazarlarda en büyük ve en güçlü sermaye dürüstlüktür.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |