T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Bir hışmınan geldi geçti

Bir hışmınan geldi geçti peh peh peh, Kiziroğlu Mustafa Bey hey hey hey... Bu güzel Kars türküsünde peh'ler dörtlenirken, biz üç ile iktifa ettik.

İsraftan kaçınmak alışkanlık olmuş.

Kiziroğlu hışmınan gelir geçer de Kartoğlu Mustafa Bey geçemez mi? Geçti gitti bile.

Gitti de biz kapıdan "beş" işareti yapan elini gördük sadece; selâm mahiyetinde.

Öyle yoğun koşuşturma içine girince, insanın durup selâm vermeye vakti olmuyor.

*

Bir defasında Ankara'da Süleyman Demirel'in elini görmüştük o şekilde.

Kuğulu Park civarındaydık. Bize yeşil yanıyordu. Fakat polis trafiği durdurmuştu.

Bir süre sonra konvoy arasında geçen siyah arabanın camından Demirel'in elini gördük.

Ne var bunda diyeceksiniz. Bir şey yok efendim, ne olsun... Demirel'in eli demir değildi.

Tıpkı, benim 'şeker' olmadığım gibi.

Bir başka türlü söylersek; isimler cisimleri tam anlamıyla yansıtmıyor. Soyadı kara olan beyazlar, adı beyaz olan karalar çıkabiliyor.

*

Demirel, kimi zaman elini masaya vurmadığı için eleştirilere muhatap olmuştur.

Vursaydı ne olurdu, ne desek yanlış kaçar şimdi. Varsayımlar üzerine kafa yoranlar olsa da, tarih kendi çizgisinde ilerliyor.

*

Darbeler hep eleştirilir ama...

1960 darbesi, beş yıl sonra Demirel'in iktidara gelmesine yol açmıştır.

1980 darbesi, üç yıl sonra Özal'ı başbakan yapmıştır.

1997'deki postmodern darbeden birkaç yıl sonra da Erdoğan oturdu o koltuğa.

Bazı meraklıların beklediği gibi şu sıra benzer bir hareket daha olsa, kim bilebilir başa kimin geleceğini!

*

Allah'tan Cüneyt Zapsu ABD yöneticilerine "Hükümeti devirmeye niyetlenmeyin" diye söylemiş de boş yere çalışmaya girişilmesinin ne kadar yanlış olduğunu ortaya koymuş.

O sözlerin dikkate alınacağını umarız.

Gereksiz yere masraf etmenin anlamı yok.

Kolay mı? Zemin etüdü yap, proje çıkar, onca emek sarf et, çuvalla para harca, adam ayarla... Sonra hepsi boşa gitsin.

Külliyen israf. Yazıktır.

*

Beykoz'un meşhur hocası Şahin Köktürk, Adapazarı Lisesi'nde meslekteki 13. yılını doldurduğu sırada, 27 Mayıs 1960 ihtilali birinci yıl dönümünü kutlamaya hazırlanmaktadır.

Şehrin asker valisi Albay Sedat Kirtetepe disiplini ile Adapazarı'nı "er eğitim alayı" kıvamına getirmiştir.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları öncesinde şehirdeki üç lisenin beden eğitimi öğretmenlerini çağırır:

- Sizden 27 Mayıs'a layık bir 19 Mayıs töreni hazırlamanızı istiyorum.

Herkes "baş üstüne efendim" deyip çıkmaya hazırlanırken, Şahin Hoca söz alır:

- Biz 19 Mayıs 1919'a layık bir 19 Mayıs töreni hazırlayabiliriz.

Beykoz Postası'ndaki ifadeye göre, vali kurşun yemiş gibi olur:

- Peki, öyle olması için ne istiyorsunuz?

- Gösteri yapacak öğrencilere bir hafta izin verilmesini...

- Bütün okulları bir hafta tatil ediyorum, istediğiniz kadar öğrenci alın, çalışın.

*

Son söz niyetine iki cümle daha ekleyelim:

Bir: Neyin neye layık olacağı üzerine kafa yorarken, isabetli davranmak gerekir.

İki: Hay edende haya, huy edende huya, hatta Köroğlu'nu suya tepse bile, hışmınan gelen, hışmınan gider.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi