T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
S İ N E M A | 10 MART 2006 CUMA | ||
|
Kanadalı yapımcı ve senarist Paul Haggis'in ilk yönetmenlik denemesi 'Çarpışma', eşcinsel lobisinin favorisi 'Brokeback Dağı'nın karşısında 'kaybetmeye mahkûm aday' görünümünde girdiği Oscar töreninden, bu ödülü son anda üç dalda söküp almayı başardı. Film, bir başyapıt değilse bile gürültücü rakibinden çok daha anlamlı bir öykü anlatıyor.
Brentwood'lu bir ev kadını ve savcı kocası. İranlı bir dükkan sahibi. Aynı zamanda sevgili olan iki polis memuru. Zenci bir televizyon yöneticisi ve karısı. Meksikalı bir anahtarcı. İki araba hırsızı. Acemi bir polis. Koreli orta yaşlı bir çift... Bu kişiler Los Angeles'ta yaşamaktadır ve önümüzdeki 36 saat içinde hepsi birbirleriyle çatışacaklardır. Geçtiğimiz yaz sinemalarımıza gelen, ancak bir kaç gün önce 3 dalda Oscar kazanması üzerine bugün bir kez daha gösterime sokulan "Çarpışma", kendisine hedef olarak "önyargı" denilen hastalıklı duyguyu seçmiş, son derece etkileyici bir film. Uzun yıllar boyunca sırf televizyon için yönetmenlik yapan Kanadalı Paul Haggis, en iyi film Oscarı'na uzandığı bu ilk filmiyle uzun metrajlı sinemaya gösterişli bir başlangıç yapıyor. Aslında, onu sinema camiasından çok da uzak biri saymak haksızlık olur. Çünkü önceki yılın ses getiren filmlerinden "Milyon Dolarlık Bebek" de yapımcılığını ve senaristliğini yine Haggis'in üstlendiği bir çalışmaydı. Öğrendiğimize göre, kendisi beyazperde projelerine daha fazla konsantre olabilmek için artık televizyonla ilgilenmeyi bırakmış. Amerika'da ırklar arası çatışmanın girift yapısına kışkırtıcı, cesur bir bakış sunan "Çarpışma" -dağıtıcı şirketin isabetli açıklamasıyla- "nadide bir sinematik deneyim", izleyicileri kendi önyargılarını sorgulamaya zorlayan bir yapım. 11 Eylül sonrası Los Angeles'ında çeşitli kültürlerin bir arada oluşunu konu alan bu zorlayıcı şehir draması, farklı etnik kökenlerden karakterlerin çeşitli vesilelerle karşılaşmalarını, birbirlerinin hayatlarına girip çıktıkça yaşanan korku ve yobazlığı farklı bakış açılarıyla işliyor. Hoşgörüsüzlük meydan savaşında kimse güvende değil. Ve kimse şiddeti yaratan ve hayatları değiştiren üstü kapalı öfkeye karşı bağışıklığa sahip değil...
Sinema kariyeri boyunca ("Siyam Balığı" gibi önemli filmlerde oynamasına karşılık) her nedense izleyicinin belleğinde hep "kartpostal çocuğu" izlenimi bırakmış olan Matt Dillon, bu filmde üstlendiği polis memuru rolüyle hiç kuşkusuz ki beyaz perdede en iyi performansını ortaya koymakta. Aynı şekilde, film boyunca topu topu birkaç dakika gözüken Sandra Bullock'un da "ailemizin sevimli kızı" imajının tamamen uzağında, çok daha ciddi bir rolde düpedüz döktürmesi gerçekten şaşırtıcı. "At sahibine göre kişner" misali, Haggis elinin altındaki ortalama oyuncu malzemesini öylesine şaşırtıcı biçimde kullanmış ki, film sırf oyuncu yönetimi ve kurgusuyla bile belli bir ilgiyi hakediyor. Özellikle kurgunun çığır açıcı nitelikte olduğunu vurgulayalım. Bir de müziğin başarısını atlamamak gerekiyor. "Çarpışma"nın, aralarında yönetmenin de yer aldığı bir dizi sanatçı tarafından hazırlanan müzikleri, filmden bağımsız bir CD olarak satın alınıp sık sık dinlemeyi hak edecek cinsten...
Bu arada, filmin ırkçılık karşısındaki reddiyeci tavrı kadar "kader" kavramına yönelik onaylayıcı bakış açısının da sinemada daha bir maneviyatçı duruşun arayışında olan okurlarımızın gözüne ve gönlüne hoş geleceğine inanıyorum.
Çocuklara çok da uygun değil İzleyiciye hoşgörüsüzlük üzerine önemli mesajlar veren ve özellikle de başarılı oyunculuk gösterileriyle dikkati çeken "Çarpışma", sinemanın eğlence boyutuyla ilgilenenler tarafından olmasa bile rafine sinemaseverlerin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt. Steven Spielberg'in olgunluk dönemi ürünü "Münih" karşısında Oscar'ı ne denli hakettiği belki tartışılır; ancak aklı sürekli uçkurundaki iki herifin dağda bayırda oynaşmasından çok daha kayda değer şeyler anlattığı, bunu da üst düzeyde bir sinema diliyle yaptığı kesin. Fırsatınız olursa, Oscar jürisinin yargılarını kendinizinkiyle karşılaştırmak üzere izleyin. Özellikle duygusal izleyiciler için gerçekten zirve anlara sahip bir film bu. Ama malûmunuz, ben biraz geri kafalı bir adamım; çocukların ve gençlerin yoğun şiddetten, argodan ve erken gelen bir cinsellikten korunması gerektiği yönünde takıntılarım var. O yüzden sakın ola çoluk çocuğunuzu yanınıza almayın. İlle onları da sinemaya götürmek istiyorsanız, vizyonda "Bambi" ve "Sihirli Dadı" gibi iki eğlenceli film var. Hele de "Bambi"yi kesinlikle es geçmemenizi öneririm.
Son bir ay içinde, homo kovboyların acıklı sevda masalı "Brokeback Dağı" üzerine -akla gelebilecek bütün meslekî riskler göze alınarak- yazılmış, her biri söylemek istediğini hiç bir "kıvırtma"ya başvurmadan dosdoğru ifade eden üç ayrı makale... Ardından, büyük bölümü Türkiye'deki eşcinsel camiasından olmak üzere, elektronik posta adresimi âdeta yağmur gibi dolduran, her satırı hakaret ve aşağılamalarla bezeli yüzlerce mesaj... Çeşitli internet sitelerinde, sinemaya verdiğim çeyrek yüzyıllık emeği, bu alandaki bilgi birikimimi, sevdamı ve meslekî kapasitemi sorgulayan, daha da ötesi sırf ahlâkî inançlarımdan dolayı şahsımı "faşistlikle" suçlayan alaycı eleştiri yazıları... Bunun karşılığında ise dünyanın ve Türkiye'nin ahlâkî değerler alanında adım adım içine çekildiği şeytanî anafordan rahatsız olan bir avuç mütedeyyin okurun, o da hafiften ürkerek kaleme aldıkları "destek" mesajları... 28 Şubat buldozerinin ruhlarda yol açtığı korkunç tahribattan sonra "Buna da şükür" dedik.
Kendimle aynı çilekeş jenerasyondan geldiğine inandığım, bu yüzden de gerek iyi gerekse kötü günlerinde asla unutmayıp yaşadıkları her dönüm noktası olayda destek mesajlarımla yanlarında yer aldığım bir tek yazar dostum bile bu yıpratıcı mücadelede yanımda olmadı. Tıpkı, aylar önce bu sayfanın editörlüğüne getirildiğimde hiç birinden tek cümlelik olsun bir kutlama mesajı gelmediği gibi... Camiada "modernite"nin dayatmalarını kayıtsız koşulsuz kabullenme yönünde bu kadar ümitsiz bir manzaranın oluştuğunu, "haset"in ise bu denli rahatsız edici boyutlara ulaştığını, doğrusu Yeni Şafak'ta köşe sahibi olana kadar gerçekten de bilmiyordum. Oysa ki böylesine tehlikeli bir arenada usta bir kalem erbabı olabilmek için salt kıvrak cümleler kurmayı bilmek hiç de yeterli gelmiyormuş. Aynı zamanda bazı hassas dengeleri de gözetmek, sektöre egemen olan bir takım önemli çevrelerle diplomatik ilişkileri de zedelememek gerekiyormuş anlaşılan. Fakat, benim gibi "eşcinsellik" söz konusu olduğunda hiç bir dünyevî dengeyi zerre kadar iplemeyen, yalnızca Hz. Lut'un kutsal metinlerdeki o çileli mücadelesini, Sodom ve Gomorra felaketini hatırlayan, hele de AIDS'le boğuşan insanları dünya gözüyle görmüş biri için uygulanması oldukça zor bir denge politikası bu. Nitekim, bugüne kadar böylesi "tartışılmaz" konularda bu tür bir yolu hiç izlemedim ve bundan sonra da izlemeyeceğim. Yediğim yüzlerce küfürden sonra, benden bu kadar aslan parçaları... Bir daha bu sütunlarda "Brokeback Dağı"nın adı asla anılmayacak. Hemen belirteyim ki sözkonusu film 24 Mart'ta gösterime girdiğinde, onu sayfamda da tanıtmayacağım. Çünkü bir tek insan evladının bile, merkezinde "fiili livata" olan yüce bir aşkın erdemlerini benim kalemden öğrenmesini ve benim teşvikimle karanlık salonları doldurmasını istemiyorum. Onun ötesinde, film gösterime girmiş girmemiş, bazı sahneleri kesilmiş kesilmemiş, 18 yaşından küçüklere yasaklanmış yasaklanmamış, şu dakikadan sonra artık umurumda bile değil. Son söz olarak, Türk basınında 12 yıldan beri özgür düşüncenin kalesi konumunda olan gazeteme, beni bu -iltifatı az, aşağılaması bol- mücadelede de alabildiğine özgür bıraktığı için minnettarım. Bilinsin ki verdiğim bu mücadeleyle ömrüm boyunca gurur duyacağım. Döneminin namus ve erdem abidesi, hak peygamber Hz. Lut'un ruhu şâd olsun bana yeter.
Sevgili dostum İhsan Kabil ile birlikte TRT-2'de sunduğumuz "Unutulmayan Filmler" kuşağına yönelik ilgi her geçen hafta daha da artıyor. Bu konuda sizlerden gelen bütün o güzel ve teşvik edici mesajları aldığımı ve değerlendirdiğimi bilmenizi isterim. Yapımcılığını Kemal Eraslan'ın üstlendiği programımız her salı günü saat 23.00'de yayınlanıyor. Kaçıranlar için ise programın gece yarısından sonra tekrarı da var. Muhtemelen yaz başına kadar sürecek olan "Unutulmayan Filmler"de, sizlere sinema tarihinin birbirinden seçkin başyapıtlarını ard arda izletmeyi planlıyoruz. Zaten TRT de olmasa, bu ülkede gerçek sinemaseverlerin hâli tek kelimeyle harap olurdu. Polisiye edebiyat alanında son yıllarda Türkiye'de yetişen en yetenekli kalemlerinden biri olan dostum ve meslektaşım Ferhat Ünlü'nün üçüncü romanı "M.A.T" (Münasebetsizlikleri Ayıklama Teşkilâtı) geçtiğimiz günlerde Everest Yayınları'ndan piyasaya çıktı. Kendisi bu popüler edebî türe 2002 yılında "Buzdan Gözyaşı" romanıyla adım atmış, ardından da 2003'de "Bir Gölgenin İntikamı"nı yayınlamıştı. Romanlarındaki dili ve kurgu tekniğini istikrarlı bir biçimde geliştiren Ünlü'nün gerilim eksenli bu son yapıtında çıtayı biraz daha yükseltmiş olduğunu gördüm. Hayat fırsat verirse, 40'larımı yaşarken onun bir romanını sinemaya mutlaka ben uyarlayacağım. Kendisini tebrik ve "M.A.T"ı da bütün gerilimseverlere tavsiye ediyorum. (Everest Yayınları, 0212/513 34 20)
Günümüz... ABD Ulusal Bilim Vakfı, Antarktika kıtasında bulunan istasyonuna çeşitli bilimsel araştırmalar yapmaları için 12 kişilik uzman bir ekip göndermiştir. Ekip üyeleri, baştan aşağı karlarla kaplı bu dev kıtadaki barakalarında sıkıcı bir hayat sürdürürken, yakınlardaki Norveç istasyonunda yaşanan dehşet verici olaylarla rutin düzenleri bir anda bozulur. Kar kütlelerinin altından çıkardıkları bir "şey", komşu istasyondaki bütün Norveçli bilim adamlarını yok etmiştir. Çok geçmeden, bunun yüzlerce yıl önce bölgeye düşmüş olan bir uzay gemisi olduğu, içinde bulunan ve hâlâ yaşayan uzaylı organizmanın da bünyesine girdiği canlıları fiziksel olarak bire bir taklit ettiği anlaşılır. Norveçlilerden geriye kalan bekçi köpeğini üsse alan Amerikalı ekip, farkında olmadan son derece tehlikeli bir düşmanı da bağırlarına basmışlardır. Böylelikle, kahramanlarımızın bu gizemli varlık karşısında teker teker yem oldukları soluk kesici bir ölüm-kalım mücadelesi başlar. "Kapalı mekân gerilimi" türünde gerçek bir zirve oluşturan bu yapıt, içerdiği yoğun şiddet nedeniyle yıllar önce bir çok ülkede kesilerek gösterime girmişti. Birbirinden başarılı özel efektlerle dolu olan filmde, özellikle uzaylı yaratığın hangi ekip üyesinin vücudunda olduğunu saptamak üzere yapılan "kan testi" sahnesi beyazperdenin unutulmazları arasında yer alıyor. Amerikan yapımı olan bu filmin İngilizce özgün adı, yapım yılı, yönetmeninin adı ve helikopter pilotu MacReady'yi canlandıran aktörün adı nedir? Doğru cevapları (adları ve açık adresleriyle birlikte) 16 Mart 2006 Perşembe günü saat 12.30'a kadar 2001kubrick@e-kolay.net elektronik posta adresine gönderen okurlarımız arasından bilgisayarda rasgele tercihle seçilecek olan üç talihli, Amerikalı yönetmen Oliver Stone'un 1986 yapımı tarihli "Müfreze" (Platoon) adlı filminin birer DVD'sini kazanacaktır.
- Filmin Orijinal Adı: 2001: You Can't Win 'Em All (1970)
(Türkiye'de Yaygın Olarak Bilinen Türkçe Adı: "Paralı Askerler")
Yarışmamıza yurt çapında toplam 143 katılım gerçekleşti ve bunlardan 112 tanesi yukarıdaki cevapları eksiksiz olarak içermekteydi. Bu arada, her zaman olduğu gibi., yanlış cevap veren ya da doğru cevaplarına -bütün uyarılarımıza rağmen- adını, soyadını ve açık adresini yazmayan okurlarımızı ise üzülerek elemek zorunda kaldık.
- Beyza Özdemir / İSTANBUL
Talihlilerimizin armağan DVD'leri ("Ayı", 1994 / Yönetmen: Jean Jacques-Annaud) çok kısa bir süre içinde taahhütlü postayla adreslerine gönderilecektir. Bütün katılımcılarımıza ilgileri nedeniyle teşekkür ederken, yeni katılımlarınızı beklediğimizi bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Unutmayın ki bu köşenin amacı hem eğlenmek, hem seçkin filmler kazanmak, hem de "öğrenmek ve hiç unutmamak!"
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |